BUGÜN bizim muhalefet devleti yönetmeye talip.
Ancak zihniyetleri şu; "Batı ile iyi geçinmeliyiz, ne işimiz var Akdeniz'de, Suriye'de, Libya'da?". Bu argümanın basiretsizliğini anlatmaya kelimeler yetmez. Sayfalara sığmaz. Bu ittihatçı kafa zihniyetin, yıllarca bu ülkede "Ahhh Paris, Şanzelize'de medeniyetin merkez caddesinde şarap içtim dün" diye başlayan Fransa şakşakçısı aydın görünümlü karanlık yazarlarımızdan bir farkı yoktu. Çünkü o yazarlarımız Fransa gibi Batı ülkelerini övüp, göklere çıkarırken, perde arkasında kurdukları sömürü ve ölüm tarlalarını bu ülke insanına hiç anlatmadılar. Büyük soygun ve kan gölü ile ulaşılan refahı hiç dillendirmediler.
Sadece "Batı'nın yanında olmalıyız, başka hiçbir yerde gözükmemeliyiz" diyen işbirlikçi kafalarca yönetildik ve yönlendirildik yıllarca.
Bizim "Şanzelize'de şarap kadehini yudumlamayı dünyanın en büyük keyfi ve medeniyeti" olarak gösteren yazarlarımız, Fransa'nın neden Libya'da karışıklık başladığında BM kararları olmadan savaş uçaklarını kaldırıp Kaddafi'yi ilk bombalayan olduğunu asla anlatmadı topluma. Fransa'da "Neden Libya'yı paldır küldür bombalıyoruz" diyen bir tek yazar çıkmadı. Bir tek Fransız siyasetçi "Ne işimiz var Libya'da" demedi. Neden demediğini bizim ittihatçı kafalar hiç umursamadı.
Kaddafi Afrika ortak parası Afro kullanımı için çalışıyordu.
Eğer Afrika ülkeleri Afro'ya geçerse Fransa'nın bu kıtadaki yıllık 500 milyar dolarlık sömürüsü son bulacaktı. Afrika ülkelerine Fransa bağımsızlık verirken Fransızca'nın resmi dil olma zorunluğunu getirmişti. Çad'da halkın yüzde ikisi Fransızca bilse de, okullarda bile Fransızca ders verilmesini zorunlu hale getirmişti. Üniversitelerde eğitim sistemi dahi Paris'ten alınmak zorundaydı. Bu sistemle 54 Afrika ülkesinden 27'sinde resmi dil Fransızca olarak kabul edildi. Sömürgesi olan tüm ülkeler, bağımsızlığa kavuştuğunda kamu ihalelerinde önce Fransız şirketlerine öncelik verme şartını kabul etti. Madenleri de Fransa almazsa başkasına satabileceklerdi. Başka ülkelere seyahate edeceklerse Fransız hava yollarını kullanmak bir mecburiyetti. Önce Paris'e uçacaklar oradan aktarmayla başka ülkeye geçebileceklerdi.
Bugün THY'nin Afrika'nın her yerine uçması, İstanbul'u aktarma merkezi haline getirip Paris'i kenara atması bile başlı başına Fransa'nın canına ot tıkamak demektir. Ülkemizde İstanbul hava limanına yapılan eleştirilerin tamamı Fransız ve diğer batı ülkelerinin çıkarlarına çanak tutmak demektir.
Afrika'da birçok ülkede sudan tutun elektriğe, telefondan, limanlara, ulaşıma, ve bankalara, ekonomiden, inşaata, ve tarıma kadar tamamı Fransız şirketlerinin elindedir. Bazı Afrika ülkeleri zengin uranyum madenini 59 Fransız nükleer santralinin çalışması için sadece Paris'e göndermek zorundadır.
Kamerun'dan savaşlarda en ön cephede kullanılmak üzere asker toplamaktadır. Kamerun "Neden gençlerimiz Fransa için ölecek" diyerek ayağa kalkmıştır. Direnen ülkelerde darbeler yapılıp, Fransa'nın çıkarlarını koruyacak generaller iktidara getirilmiştir. 500 milyar doları bulan "Sömürge vergisi kaldırılsın" diyenler derhal görevden alınmış veya öldürülmüştür.
Afrika'da Fransızların kurduğu Frank sistemi kullanılmaktadır. Frank Paris'te basılmaktadır. 14 Afrika ülkesi, para rezervlerinin yüzde 85'ini Fransız Merkez Bankası'na yatırmak zorundadır. Paraya ihtiyacı olduğunda bunun ancak yüzde 15'ini çekebilmekteler. Daha fazla ihtiyaç varsa veto hakkı olan Fransa'dan borç almak zorundalar.
Kaddafi işte Fransa'nın bu Frank sisteminden çıkıp Afro'ya geçmek ve bunu tüm Afrika'ya yaymak istediğinde önce içeriden karıştırdılar. Sonra gidip uçaklarla bombaladılar.
Fransız aydınları ve siyasetçileri "Libya'da çok işimiz var, 500 milyar dolarlık yıllık Afrika sömürüsü çıkarımız var" dedi. Devletinin kanlı elini ve ölüm tarlalarını alkışladı.
O yüzden Türkiye düşmanı kukla Hafter'e silah ve para yağdırdılar. Bizim CHP'den de "Hafter'i destekliyoruz" diyen siyasetçiler fışkırdı iyi mi?
Şimdi bu zihniyet devleti yönetmeye talip. Afrika'da sadece Fransa'nın yıllık 500 milyar dolarlık soygununa çomak sokan Türkiye, Amerika'nın darbe yağmaya çalıştığı, İngiliz'in at oynattığı yerlere dahi müdahale ediyor.
Gelecek dünyanın tarım ve maden ambarı olmaya hazırlanan Afrika'yı kucaklıyor, "Birlikte kazanalım" diyerek sömürüye baş kaldırtıyor. Tüm bu hamleler Afrika'yı Ankara'ya koştururken, Fransa'dan, ABD'den ve tüm Batı'dan "Eyvah Afrika'yı Türklere kaptırıyoruz" çığlıkları yükseliyor. Askerler, siyasiler her gün ekranlarda, düşüncü kuruluşları ise tüm raporlarında ağlıyor. Bizim bu devleti yönetmeye talip muhalefet de oturmuş bir masada "Ne işimiz var oralarda" diye feryat ediyor!