CHP milletvekili Meclis kürsüsünden Amerika ve İngiltere'ye methiyeler düzüyor, bu iki ülkeyi göklere çıkarıyordu.
"Gerçekten ABD'nin gerek harp içinde gerekse harp sonrası oynadığı asil rol bu Millet tarihinin en büyük şereflerinden biri olarak yad edilecektir" diyordu.
Hızını alamıyor "Milletleri eşitliği, kendi istedikleri şekilde idare olunmaları, büyük küçük her devletin toprak bütünlüğüne saygı prensibinin baş müdafiliğini müttefikimiz İngiltere ile ortaklaşa yerine getirmeye çalışan Amerika'nın harcamakta olduğu gayretlerin memleketimizde en derin bir anlayışla karşılanmasından daha tabii ne olabilir" diye haykırıyordu.
Vay canına idi durumlar. Bir milletvekilimiz Meclis'imizde Amerika ve İngiltere'nin milletlerin eşitliğini savunduğunu dünyaya ve Türk kamuoyuna ilan ediyordu. Dünyayı kana boğan ve parçalara ayıran bu ikilinin her devletin toprak bütünlüğüne saygının baş müdafisi olarak gösteriyordu. Amerikan kongresinde bile böyle konuşan, İngiliz Avam Kamarası'nda bile böyle nara atan biri yoktu. CHP milletvekilini durdurmak mümkün müydü?
Gaza daha fazla basıyor ve "ABD'nin yepyeni bir hükümranlık, taptaze bir ekonomik anlayışın öncüsü olarak da bütün insanlık için hayırlı işler başarmak istediğini görüyor ve takdirle karşılıyorum" diye çığlık atıyordu.
Bu CHP milletvekilinin kim olduğunu size aktarmıştım daha önce. 12 Mart muhtırasından aylar önce Amerikan elçiliğinde Başbakan olacağı gazetecilerin kulağına fısıldanan Nihat Erim'di o. Muhtıra ile başbakan olacağından kendisinin bile haberi yoktu. Amerikan elçiliğinden ayrılan gazeteciler arayıp "Hayırlı olsun" deyince inanamamıştı. Halbuki ABD ve İngiltere'ye böyle methiyeler düzüp "İnsanlık için hayırlı işler başarıyorlar" diye nara atarsan tabii ki darbeyle Başbakan yaparlardı adamı.
12 Mart Muhtırası'ndan kısa bir süre önce de bir darbe girişimi vardı. Ancak bilen yoktu bu topraklarda. Yaz aylarında milliyetçi bir üsteğmen bir yüzbaşıya geliyor "Darbe olacak" diyordu. Yüzbaşı da albaya iletiyor, MİT devreye giriyor, sorgulanıyorlardı. Hatta üsteğmen ile birlikte aylarca oda hapsine alınıyorlar, tayin dönemi olmamasına rağmen Diyarbakır'a sürülüyorlardı. Darbe girişimi o dönemin Başbakanı Demirel'e iletilince "İhbarı yapan yüzbaşı deli mi?" diye soruyordu garip bir şekilde. Kendisine darbe yapılacağını haber verene "Deli" diyen başbakanlar yönetiyordu o dönemde Türkiye'yi. Sevgili dostum Nuh Albayrak seri olarak çıkardığı birbirinden muhteşem kitaplar dizisinin dördüncüsünü, 7 yıl süren titiz bir araştırma sonrası okur severlerin ilgisine sundu. "İşgale Benzer Hıyanetler" adlı kitapta darbeyi haber veren yüzbaşıyı bulup onunla yaptığı sohbeti de aktarıyor.
O yüzbaşı bakın neler anlatıyor; "Darbeyi ihbar ettikten sonra TSK tarihinde olmayan bir gelişme yaşadık. Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur Paşa, ekim ayında yüzbaşının birliğini denetlemeye geldi. Mevzi intikali talimatı verdi. Gerekeni yaptık. Tatbikatla ilgili kusur bulamayınca 'Milletin malını iyi kullanmıyorsun cezanı çekeceksin' dedi. İki bataryanın bir telsizi vardı, milletin malını nasıl iyi kullanabilirdik ki? Halbuki bir hafta sonra gazeteler 'Muhsin Batur helikopterle kaz avına çıktı' diye yazmıştı." Darbeyi ihbar ettiler diye sudan sebeple üsteğmen ve yüzbaşıyı sürgüne gönderen Muhsin Batur, milletin malı helikopterle kaz avına çıkıyor. 27 Mayıs'ta da Menderes'i tutuklayan ve Ankara'ya götüren kişidir.
Emekli olduktan sonra da CHP'ye girdi. Senatör oldu. CHP'den Cumhurbaşkanı adayı gösterildi. Darbelere bulaşanlar hep niçin CHP'de yer buluyordu çözemedim. Muhsin Paşa'nın da ABD Cumhurbaşkanı Legion Of Merit ve İngiltere Kraliçesi K.C.V.O. madalyaları vardı. Amerikalılar ve İngilizler bu madalyaları neden verirler. Hangi üstün hizmetin ödülüdür henüz bulamadım. Helikopterle kaz avına çıktığı için değildir sanırım!
NOT; Nuh Albayrak'ın geleceğe ve bugün yaşadıklarımıza ışık tutan son kitabı "İşgale Benzer Hıyanetler" adlı muhteşem kitabını, KTB yayınlarından temin edebilirsiniz.