4’lü masa
ALTILI masa var malum. Bir de o masanın altındaki +1 HDP var... Türkiye'yi yönetmeye talipler. Bir aday seçemediler aralarında. "Mansur Yavaş aday olursa oy vermeyiz" diye bağırıyor masanın altından HDP. Ekrem İmamoğlu'nun yıprandığını söylüyor masanın üzerindekiler. Kemal Bey "Ben olayım" diyor, İYİ Parti'den "Sen aday olursan kaybederiz" sesleri yükseliyor. Babacan "Abdullah Gül, Haşim Kılıç, Abdüllatif Şener" gibi isimleri pişirmeye çalışıyor. Diğerleri "Bu yemeği millet yemez" diyor. İktidara gelirlerse ne yapacakları belli değil. Tek bir projeleri yok.
Bu millete anlatabilecekleri tek icraat yok. Tek dertleri var "Aday kim olacak?"... Balkanlar, Kafkaslar, Türk Cumhuriyetleri, Suriye, Irak, Ege, Akdeniz'de ne yapacaklar, NATO ve AB karşısında nasıl bir politika izleyecekler, Rusya ile nasıl bir denge kuracaklar, gelmekte olan Çin ve İpekyolu konusunda ne düşünüyorlar bilen yok. Tek açıklama geliyor 6+1 masasından...
O da "Batı ile mutlaka iyi geçineceğiz. Asla onları kızdırmayacağız" şeklinde sözler. O Altı +1 masasından Türk savunma sanayiindeki tarihi başarılara büyük tepki vardı.
"SİHA ülkesi olduk, ne yapacağız bu kadar SİHA'yı" diye özellikle CHP ve HDP'den büyük tepki vardı. Ukrayna eski first ladysi ise bir konferansa katıldı önceki gün "Çocuklarımıza Türk SİHA'larının ismini koyuyoruz. Bayraktar adını veriyoruz yeni doğan bebeklerimize" diyordu. Amerikan Savunma dergisi de geçtiğimiz hafta Geleceğin en etkili dört silahı" arasında Bayraktar SİHA'ları gösteriyor, methiyeler düzüyordu. Savaşların ve geleceğin seyrini değiştirecek dört silahtan biri olduğunu dünyaya ilan ediyordu. "Ne yapacağız bu SİHA'ları" diyen ortaklarına o 6+1'li masadan bir Allah'ın kulu "Çocuklarımıza adını koyacağız" diyen çıkmıyordu.
Geçelim 6+1'i... Bir de 4'lü masa var...
O masanın tarifini de geçtiğimiz hafta Yunanistan Başbakanı'nın ulusal güvenlik danışmanı general, yazdığı raporda açıklıyor.
"4'lü masada ABD, Çin, Rusya var. Son yıllarda bir de bunlara Türkiye eklendi. Dünyadaki tüm krizler konusunda artık bu 4'lü masa karar veriyor" diyor. Türkiye'nin artık masa kurduğundan yakınıyor. Malum bizim muhalefet "Akdeniz'de ne işimiz var" diyordu bir zamanlar.
Karadeniz'de doğalgaz bulduğumuzda da bunu itibarsızlaştırmak için elinden geleni yaptı.
Önce "Bulamayız" diye bağıranlar oldu.
Sonra "Bulsak da çıkaramayız" diyen ezikler fışkırdı. İngiliz enerji şirketi açıkladı geçtiğimiz hafta. "Türklerin Karadeniz'de bulduğu doğalgaz tahmin edilenden çok daha fazla olabilir" diye. Daha fazlasını bulduğumuzu açıkladığımızda Batı'nın akbaba enerji şirketlerinin devletlerinin baskı gücünü kullanarak akbaba gibi Karadeniz'e hücum etme ihtimali vardı. O haberde "Türkler bu yüzden gerçek rakamları saklıyor olabilirler" şeklinde yorumlar vardı. Doğru bir yaklaşımdı. Bir süre önce "Doğalgaz ve petrol bulursam açıklamam" diyen enerji bakanımız vardı. O da haklıydı.
Çünkü bu uğurda ülkelere saldırıyorlar yerle bir edip tüm enerji hatlarına konuyorlardı.
Yıkıcı tahribattan sonra bir doları o ülkeye bırakıyorlar, 99 doları çalıp götürüyorlardı.
Adına da "Savaş tazminatı" diyorlardı.
"Size demokrasi getirdik" diye de utanmadan kan gölü ve ceset torbaları üzerinde konuşma yapıyorlardı. Üstelik daha Akdeniz'e de tam olarak el atmamıştık. Oradan da yakında büyük müjdeler gelecekti. Türkiye bu hırsızlara asla meydan vermedi. Gitti dörtte bir fiyatına dört sondaj gemisi satın alıp, bu alanda dünyada sayılı ülkeler arasında girdi. İktidar, "Sınırlarımız içindeki enerji yataklarını Batılı şirketlere değil halkımıza yedireceğiz" diye yemin etti. Bu uğurda da çok bedel ödedi. Hatırlayın, Karadeniz'de doğalgaz aradığımız ilk günlerde sondaj gemilerimizde çalışan yabancı mühendislerin hem kendilerini hem de ailelerini bile ölümle tehdit etmişlerdi. Kimdi bu "Öldürürüz" diyenler? Kimse sorgulamadı. Peki sorgulamaya gerek var mıydı? Hayır. Tabii ki Batı'nın sömürgeci zihniyeti yani hırsızlarıydı.
Türkiye bu iktidarın yıllardır yaptığı yatırımlar sonucunda Batı'nın enerji geçiş yolu da oldu. Yani tüm batı artık Türkiye'ye bağımlı hale geldi. Savunma sanayiindeki millileşme çalışmalarının zirveye çıkmasıyla da gücümüze güç katıldı. Şu anda Ankara dünyada kararları veren masanın dört üyesinden biri artık...
Bunu biz söylesek içimizdeki İttihatçı-Batıcı kafalar itibarsızlaştırmak için kendini yırtar.
Allah'tan Yunan generallerinden tutun AB ve ABD'deki düşünce kuruluşlarına kadar önüne gelen bunu söylüyor. 6'lı masa "Altımda Amerikan partisi HDP'yi nasıl saklarım" diye proje üretirken, 4'lü masada Türkiye dünyanın geleceği konusunda kararlar alıyor.
Avrupa da tribüne kovulmuş olarak oturup ağlıyor. Bu günleri de gördük şükürler olsun.
Bakın daha neler göreceğiz?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Katiller panikte (25.11.2024)
- CHP'ye Trump darbesi (24.11.2024)
- Yumruklar konuşuyor (21.11.2024)
- Musk savaşı başladı (18.11.2024)
- "Trump; "Ben deliyim" (16.11.2024)
- İyiler de kazanır ama... (14.11.2024)
- Ödleri neden patlıyor? (11.11.2024)
- “Türkiye Günleri” yolda (09.11.2024)
- Trump namlunun ucunda (07.11.2024)
- Amerikan "ot"ları (04.11.2024)