BAŞKAN Erdoğan önceki gün bir liderin yapması gerekeni yaptı ve hayati derecede önemli bir konuda net konuştu.
"İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya girme girişimleri ile ilgili gelişmeleri takip ediyoruz ama olumlu bir düşünce içinde değiliz" dedi. Yani iki ülkeyi de "Veto" yetkimizi kullanarak NATO'ya girişlerini engelleyeceğimizi duyurdu. Bu açıklama beni 2016'da kaleme aldığım bir yazıya götürdü.
Haydi gelin önce onu bir hatırlayalım;
"İlginç bir yemekteydim önceki akşam. Masada Amerikalı vardı. Lahmacun yerken bir anekdotu paylaşıyordu; "Sizden bir siyasi geldi yıllar önce. ABD'deki üst düzey insanlarla toplantıya girdi. Türkiye'deki bir atasözünü hatırlattı Amerikalılar'a. 'Pazara kadar değil mezara kadar dostuz' şeklindeydi o atasözü. İşte o siyasi 'Biz pazara kadar değil mezara kadar dostuz Amerika ile' dedi.
Toplantıya katılan Amerikalılar güldü ama sizin siyasi anlayamadı nedenini hiçbir zaman diyordu. Biz hep duygusaldık.
Uluslararası ilişkilerde asla mezara kadar sevgi olmazdı. Tek ölçü ülke çıkarlarıydı. Ama bizimkiler yıllarca mezara kadar karşılıksız severdi sevdiceğini. Adamlar bu duygusallığımızı bilerek geliyorlar, istediklerini alıp gidiyorlardı.
Mesela Alexander Haig bir dönem ABD Dışişleri Bakanı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret etti. Ülkesine gittiğinde, Türkiye Yunanistan'ın NATO'ya geri dönüşüne koyduğu vetoyu kaldırıyordu. 12 Eylül olmuş, yönetimde o zaman Kenan Evren vardı.
Alexander Haig, Evren'e Atatürk'ü İngilizce anlatan bir kitap getirmişti hediye olarak. Bir kitap gönül almaya yetmiş, veto kalkmıştı.
Fransa, Ermeni anıtı dikerken, onların da NATO'ya dönüşüne evet demiştik." Bugün başımıza her fırsatta bela olan Yunanistan'ın NATO'ya üyeliğini bir İngilizce kitap karşılığında kabul etmiştik. Başkan Erdoğan önceki gün "Daha önce Yunanistan ile ilgili NATO konusunda bir yanlış yaptı bizden önceki yönetimler. Yunanistan'ın NATO'yu da arkasına alarak Türkiye'ye karşı takındığı tavrı biliyorsunuz.
Finlandiya ve İsveç konusunda ikinci bir yanlışı Türkiye olarak işlemek istemiyoruz" dedi. Bugün dünyada ve Türkiye'de büyük bir çoğunluk Erdoğan'ı gerçek bir "LİDER" olarak görüyorsa bunda ülke çıkarlarını öncelikli görüp dik durması birinci sebeptir. ABD eski Başkanı Trump bile Türkiye ekonomisine saldıracaklarını açıkladığı günlerde "Erdoğan önce Türkiye diyor" itirafında boşuna bulunmamıştı. Bugünkü görüntünün tam tersini düşünün. Muhalefet iktidara gelse ne olur? İçlerinde liderlik vasfını taşıyan var mı?
Yok. Bir hediye kitaba isteneni verecek var mı?
Çok! Üstelik bizim ittihatçı-Batı sevici muhalefet iktidarda olsa İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya girişini hiç düşünmeden derhâl onaylar. Çünkü bu iki ülke de PKK sevici. PKK'nın siyasi kanadı HDP ile ittifak yapıp belediyeleri terörist dolduranlar, Suriye'deki PKK'ya "Vatanlarını koruyor" diyen muhalefet liderleri tabii ki İsveç ve Finlandiya'ya da aşık olacaklardır. O İsveç ki; Bugüne kadar Suriye'deki PKK'ya 250 milyon dolar gönderdi, 2023'te de 376 milyon dolar göndereceğini resmen açıkladı. Utanmadan Dışişleri Bakanı'nı bile PKK'ya gönderdi.
Teröristler İsveç'in her yerinde cirit atıyor, para yağıyor, hepsi kucaklanıyor. Yerel yönetimler PKK'nın bu ülkede kurduğu derneklere yardım yağdırmak için birbirini eziyor. Gezi olaylarını resmi olarak destekleyen Finlandiya, Suriye'de PKK'ya Barış Pınarı harekatı düzenlediğimizde bize silah satışını durduracak kadar terörist sevici olduğunu zıpçıktı gibi gözler önüne sermişti.
Suriye'deki PKK'ya yardım ettiğini açıklayacak kadar da kendinden emindi. Ukrayna-Rusya savaşı başladığında Finlandiya hükümeti halkına "72 saatlik gıda ve su stoklayın. Bize de saldırabilirler" diye çağrı yapacak kadar korku yaşıyordu. Türkiye'ye saldıran katilleri besleyenler şimdi Ankara'nın kapısını çalıp "Ne olur NATO'ya girişimize izin ver" diye yalvaracak.
Türkiye onları masada süründürecek. Çünkü bu ülkeyi lider yönetiyor. O yüzden muhalefetimizde birden fazla aday şu anda birbirini yiyor. Çünkü tamamı bir Erdoğan etmiyor. Dış politikada tek söylemleri, öngörüleri ve projeleri yok. "Tek yol Batı ile iyi geçinmek" diye açık açık konuşup, teslimiyetçi ruhu iktidara gelmeden gösteren, karda kışta elçilerin ayağına rakı balığa giden bir muhalefetten bahsediyoruz. Amerikan terör örgütü PKK'nın örgüt lideri bile Kandil'den açıklama yapıyor "CHP şöyle davranmalı, şunları yapmalı" diye tavsiye yağdırıyor. Muhalefetten bir kişi de çıkıp "Sen kimsin ulan bize talimat yağdırıyorsun" demiyor. PKK'nın muhalefetimize talimat gibi açıklamaları bile sıradanlaştı artık. O yüzden PKK sevici İsveç ve Finlandiya'ya hiç düşünmeden "NATO vizesi" verecek bir muhalefete sahibiz. O yüzden içlerinde lider yok.
Çünkü lider "Önce Türkiye" diyebilendir.