BİR haber bir insanda bu kadar mı derin yaralar açar? BBC'de okuduğum bir haber beni birden fazla duygu içine itti. Öfke de vardı tabii ama en büyüğü içimdeki acıydı.
2. Dünya Savaşı'nda Türk Cumhuriyetleri'nden milyonlarca asker topluyor Sovyetler. Sadece Özbekistan'dan Semerkant, Taşkent, Buhara'dan 1.4 milyon Özbek'i cepheye gönderiyor. Bunların 3'te biri bir daha ülkesine dönmüyor yani ölüyor.
100'ü de kayboluyor. Kazaklar, Kırgızlar, Başkurtlar, Özbekler nice Türk Cumhuriyeti vatandaşı geçmişte başka ülkeler adına savaşlarda kullanılarak hayata veda etti.
Bugün bile Ukrayna Savaşı'nda Ruslar binlerce Türk'ü cepheye sürdü.
Hollanda'nın Amersfoort kentindeki bir mezarlık gazeteci Remco Reiding'in dikkatini çekti. Tam 865 Sovyet askeri yatıyordu bu mezarlıkta ancak 101'inin kim olduğu belli değildi. Reiding işte bu isimsiz 101 askerin kim olduğunu araştırmaya başladığında onların Türk olduğu gerçeği ile karşılaştı.
Büyük çoğunluğu Özbek olmak üzere Kazak, Kırgız, Azeri Türk'üydü. Haberin kahredici yanı şöyle devam ediyor; Almanya'nın Sovyetler Birliği'ni işgale başladığı ilk haftalarda Smolensk yakınlarında esir düşen bu 101 kişi, işgal altındaki Hollanda topraklarına propaganda amacıyla getirildi.
"Özellikle Asyalı görünüme sahip esirleri seçip, Nazilere direnç gösteren Hollandalılar'a sergilemek istiyorlardı. 'Alt insan' diye tanımladıkları bu insanları gördükten sonra Sovyetler'in neye benzediğini anlayan Hollandalılar'ın Almanya'ya destek vermesini umuyorlardı" diyor Reiding. Evet Hollandalılar'ın desteğini almak için ALT İNSAN olarak Türk Cumhuriyetleri'nden esir edilen Türkler'i kullanan bir zihniyetten bahsediyoruz. Batılı barbarların o günlerdeki durumunu anlatan bir de yaşanmış bir olay var. Bakın nasıl anlatılıyor haberde; "Alman bir film ekibi, barbar 'insan altı varlıkların' yemek için birbiriyle kavga ettiği anı çekmek için hazırlanıyordu. Propaganda için bu filme ihtiyaçları vardı. Sonunda Naziler aç Özbekler'in arasına bir somun ekmek attı. Ama hiç beklemedikleri bir şekilde içlerinden biri ekmeği eline alarak bir kaşıkla eşit parçalara böldü. Diğerleri de o sırada sakince bekledi. Kimse kavga etmedi. Sonra da eşit şekilde bölünmüş ekmekleri paylaştılar. Almanlar hayal kırıklığına uğramıştı." Türk ve İslam dünyası hemen tüm savaşlarda başka ülkeler tarafından kullanıldı. Birinci Dünya Savaşı'nda da tam 2.5 milyon Müslüman Fransa, İngiltere ve Rus Ordusu'nda görev alıp cephenin en ön saflarına sürüldü. "Önce Müslümanlar ve Türkler ölsün" diyen bir Batı dünyası ile Sovyetler dönemi duruyor önümüzde. Ve bizi her daim zihinlerinde "Alt sınıf", "Öldürülmesinde sakınca yok" gözüyle gören Batı'dan bahsediyoruz. İngiliz Başbakanı Chirchill "Türkler ekonomik refaha ulaşırsa mutlaka budanmalı" diyordu. "Amerika'daki Kızılderililer'e ya da Avustralya'daki siyahlara (aborjinlere) karşı büyük bir yanlış yapıldığını kabul etmiyorum.
Daha güçlü bir ırkın, daha yüksek seviyeli bir ırkın, dünyevi olarak daha bilge bir ırkın gelip onları yerlerinden etmesi gerçeğiyle bu insanlara karşı yanlış yapıldığını kabul etmiyorum" diye devam ediyordu. Beyazların üstünlüğüne inanıyor "Medeniyetsiz kabilelere karşı zehirli gaz kullanımını kuvvetle destekliyorum" diyordu.
Bugün tüm dünyada bu Batı'nın sömürgeci, ırkçı ve kan emici politikalarının sıkıntısı yaşanıyor. "Refaha ulaşacağız" diye Ortadoğu'da, Asya ve Afrika'da savaşlar çıkararak sömürdükleri ülkelerden bugün akın akın başlayan göç dalgaları Batı'yı vuruyor. Öyle zalimler ki, mülteci durumuna düşürdükleri ve "alt sınıf" olarak gördükleri insanları ülkelerine sokmamak için adeta birlikte duvar oluyorlar. Müslüman'sa, Türk ise, Afrikalı'ysa, Asyalı ise kapıları kapanıyor.
Hıristiyan'sa, Ukrayna örneğinde olduğu gibi kapılar sonuna kadar açılıyor.
Bizdeki muhalefet bunların hiçbirini dile getirmez. Zalimlerin zulmünden, alçaklıklarından bir kelime bahsetmez.
Bizi "alt sınıf" görenlere bunlar hayrandır.
Çünkü İttihatçı kafa devşirilmiş Batı aşığı demektir. Genler böyledir. Değiştiremezsin.
Onun için Richard diye bir Amerikalı vekil zıplar "Amerikan çıkarları için Türkiye'de bir Belediye Başkanı ile anlaştık" der. Amerikan başkanı Biden "Türkiye'de muhalefete destek vereceğiz" derken hiç sorgulamaz.
"Yahu bu adam bize niye destek vaad ediyor" diye sormaz. Bizde Batı'yı üst sınıf görüp ona hizmetçilik, garsonluk için yırtınanlar oldukça yukarıda anlattığımız yaşanmış acı olaylar her zaman sahne alacaktır. Önemli olan bunları bile bile biz ne yapacağız? Alt olmayı kabul mü edeceğiz yoksa üst mü? Veya altüst mü?