Mostafa adlı bir oyuncu geldi ve skoru aldı götürdü. Belki siz bu satırları okurken tüm Türkiye ya Mostafa şarkısını söylüyor ya da dinliyor olacak. Ama sonuç olarak Galatasaray, Fenerbahçe'yi yine, yeniden Kadıköy'de yendi. Aslında maça baktığımızdafazla pozisyonelbir maç değil.
Yüksek tempo da yok, gerilim de yok. Aslında baktığımızda net fazla pozisyon da yok ama hayati derecede üç puanı alan taraf Galatasaray oldu. Bu da Galatasaray'ın yeni transferi, belki de şu ana kadar ismi ve cismi bilinmeyen ama 75. dakikada o hayati vuruşu ya da çok iyi vuruşu yapan Mostafa oldu.
Galatasaray kazanmak zorundaydı. En azından kaybetmemek zorundaydı.
Ve istediği oldu. Belki de santimetrelerledeğil, milimetrelerleölçülen ofsayttangol, gol olsa beraberliğeFenerbahçe çoktanrazı olacaktı. En kritiknokta kaleciler derler. Bumaçta atanın da tutanında iyi olacak. Muslera öyle bir kaleci kiönemli pozisyonları kurtarmasa da çokciddi güven veren bir kaleci. SonuçtaGalatasaray ligin tepesini tekrar eşitledi. Üstelik Fenerbahçe ile ikili averajolarak da öne geçti. Gelelim Cüneyt Çakır'a… Bu tür maçlarda hakem hep önemlidir ve çok konuşulur. Dün akşam baktığımızda da Cüneyt'in ufak tefek eyyam sanatları dışında da ki, bu tür maçlarda bazı böyle ince sanatlar gereklidir, iyi yönetti. Kazanan ve kaybedenin'hakem' demeyeceği birmaç oldu. İptal edilen gole gelince hiçbir şey demiyorum. VAR sistemi önümüzde çizgileri çekiyor, maviydi, kırmızıydı derken gol iptal ediliyor. Ozan'ın kafası biraz ileride, belki de kafa biraz büyük. Ama Galatasaraylı futbolcunun omuz başı Ozan'ın kafasının hizasında. Ne diyeyim, teknoloji icat oldu, mertlik bozuldu.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.