Hamas'ın saldırısı önceden biliniyor muydu? İsrail amacı neydi?
Cumartesi günü Hamas tarafından yapılan Aksa Tufanı operasyonundan saldırılarına başlayan İsrail Gazze’ye ölüm yağdırıyor. Bölgede çoğu çocuk ve kadın olmak üzere bin 250’inin üstünde can kaybı var. Peki İsrail ne yapmaya çalışıyor? Hamas'ın saldırısı önceden biliniyor muydu? Bölgede savaş genişler mi? ABD uçak gemisini neden gönderdi? Merak edilen tüm konuları A Haber canlı yayınına katılan uzman isimler değerlendirdi.
Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail'e "Aksa Tufanı" adıyla kapsamlı saldırı başlatırken, Gazze'den İsrail yönüne binlerce roket atıldı. Filistinli silahlı gruplar Gazze-İsrail sınırındaki Beyt Hanun-Erez Sınır Kapısı'na baskın düzenleyerek burayı ele geçirdi.
6 GÜNDÜR BOMDARDIMAN SÜRÜYOR
Bu gelişmeler sonrası İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi'ne saldırı başlatmıştı. Başlatılan bu saldırı 6 gündür sürerken çok sayıda Filistinli hayatını kaybederken binlerce kişi de yaralandı. İsrail Başbakanı Netanyahu, Hamas'a yönelik saldırılarının süreceği vurgularken Orta Doğu'yu değiştireceklerini belirtti. Ayrıca İsrail'in en yakın müttefiki olan ABD, en büyük savaş gemisini bölgeye gönderdi.
ABD Başkanı Joe Biden, "ABD, İsrail'in arkasındadır. Geçmişte olduğu gibi bugün ve yarın da Yahudi ve demokratik İsrail devletinin kendisini savunabilmesini sağlayacağız." dedi. ABD'nin caydırıcılığını artırmak için bölgedeki askeri pozisyonunu güçlendirdiğini söyleyen Biden, USS Gerald R. Ford uçak gemisi ile ona eşlik edecek kruvazör ve saldırı gemilerini Doğu Akdeniz'e yönlendirdiklerini hatırlattı. Biden, bu kapsamda gerektiğinde ilave askeri destek sunmaya hazır oldukları mesajını verdi.
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Ulağlı: Bu coğrafyada bir Müslüman olarak yaşamak ne kadar büyük bir şans olsa da o kadar da zor. Burada Müslüman olmak ile orada Müslüman olmak çok farklı bunu İsrail zulmüyle net olarak görüyoruz. Gerek Gazze'de gerek o bölgedeki yaşayan Müslüman kardeşlerimizin yalnızlığıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın inisiyatifi ile başlayan girişimler dışında hemen hemen Arap dünyasının ve İslam ülkelerinin sessizliği, duyarsızlığı belki de kasıtlı olarak içeri kapanıklığı çok da iyi yönetilmediği anlamına geliyor. Amerika için 11 Eylül saldırı nasıl kendi hegomanyasını bu bölgede bu coğrafyada kullandığı bir argüman ise açıkçası bugün yaşadığımız süreç de İsrail için benzer olarak kullanılabilir.
Ulusal çağrılardan ziyade uluslararası iş birliklerinin artması gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vermiş olduğu mesajlar ve uluslararası çağrılar çok kıymetli. Dün İsrail'e yapmış olduğu "Devlet gibi hareket" çağrısı önemlidir. İsrail, hastaneleri, okulları ve mülteci kamplarını bombalıyor. Buradaki insanları aç-susuz ve elektriksiz bırakan sağlık hizmetleri verilmeyen bir coğrafyada devlet böyle işlemler yapmaz.
Gerek BM gerek NATO gerek uluslararası konseyler tamam iflas ettiği tamamıyla geçersiz kaldığı bir süreçtir. Benim kişisel olarak önerim ise Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde yeni bir BM modeliyle dünyayı daha yaşanabilir kılmak ve daha adil bir sistem oluşturmaktan yanadır. Bu savaş özellikle İran eksenli gelişmesi durumunda Türkiye içinde ciddi sorunlar oluşturacağını düşünüyorum.
Aslında İsrail, hiçbir zaman vazgeçmediği bir rüyayı gerçekleştirmek için attığı adımlardan bir tanesidir. Diğer tarafta Netanyahu'nun özellikle iç politikada kaybettiği siyasi itibarı yeniden kazanmak adına kullandığı başka bir dinamiktir. Bunların hepsinin ötesinde bu sürece gelinmesi için özellikle İsrail son dönemde çok yoğun olarak Gazze'deki 2,5 milyon insana yönelik insanlık dışı eylemler var. Yerleşimcilerin orada yapmış olduğu ciddi eylemler var. İsrail bu süreci hazırlamıştır ve bunun sorumlusudur. İslam dünyanın bu gidişata dur demesinin zamanı geldi. Bir araya gelerek hareket etmesi gerekir."