Son 33 yılın en kurak ağustos ayı! Yurt genelinde yağışlar geçen yılın ağustosa göre yüzde 60 azaldı
Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre son 33 yılın en kurak ağustos ayı yaşandı. Yurt genelinde yağışlar geçen yılın ağustosa göre yüzde 60 azaldı. Şiddetli kuraklık alarmı verildi. İklim bilimci Prof. Dr. Barbaros Gönençgil gelişmeleri A Haber canlı yayınında değerlendirdi.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, "2023 Yılı Ağustos Ayı Alansal Yağış Raporu"nu yayınladı. Rapora göre, Türkiye genelinde yağışlar uzun yıllar normali (1991-2021) ortalamasına göre yüzde 57, geçen yıl ağustos ayı yağışlarına göre yüzde 60 azaldı.
Ağustos ayı meteorolojik kuraklığı gösteren Türkiye haritasında ise Marmara ve Karadeniz'in neredeyse tamamı, diğer bölgelerin de büyük kısmı "şiddetli kurak (acil durum)" olarak yer verildi. Prof. Dr. Barbaros Gönençgil gelişmeleri A Haber canlı yayınında değerlendirdi.
Barbaros Gönençgil'in öne çıkan sözleri:
"Genel yağış tablosuna baktığımız zaman bu yık yağışların düşük olduğunu görüyoruz buna paralele olarak zaten sıcaklıklar da yüksek geçti. Sadece Türkiye'de değil küresel anlamda ağustos ayı sıcaklıkları kaydedilen en sıcak ağustos ayı oldu. 2022 yılındaki yağışlar da yetersizdi çünkü bunun yanında bir de suyun kullanımı söz konusu. Bunun üstüne bir de azalan yağışlar gelince Türkiye'nin büyük bölümde su noksanlığı problemi başladı.
Aralık ayına kadar sıcaklıkların benzer şekilde devam edeceğini tahmin ediyoruz. Mevsim normallerinin biraz üzerinde bir seyir olacak. Yağışlar nispeten daha az olacak ama umuyoruz ki aralık ayından itibaren değişim söz konusu olabilir. Haziran ayının ortalarına kadar yağışlı bir dönem söz konusuydu ama 2. yarıdan sonra değişim başladı.
Temmuz ayında çok sıcak bir dönem ile karşılaştık. Temmuz ayında küresel anlamda kaydedilen en sıcak günleri yaşadık. Ağustos ayı haritalarına baktığımız zaman asıl tehlikeyi görüyoruz. Acil bir durumu işaret ediyor ve kahverengi ile seçilen bölgeler var. Su stresinin olduğu bir dönem yaşıyoruz.
Orta kuşakta bulunan 40 ila 70 derece enlem arası çok daha fazla sıcaklıkların görülmeye başlandığı bir dönemi görüyoruz. Ağustos ayı hesaplanan ya da olması beklenen 1,5 derece üstüne çıktı. Bu aslında bizi başka bir noktaya götürüyor. Sıcaklıkların bu kadar yüksek olduğu bölgeler aynı zamanda en fazla sanayi bölgesinin en yoğun nüfusun olduğu yerler. Buna Türkiye'de dahil durumda. Dolayısıyla nüfus artışı ve çevresel tahribatla sıcaklık arasındaki paralelliği de burada görmek mümkündür. Böylece şehirsel ısı adaları oluşuyor.
İklim veya insanlık tarihine baktığımız zaman sıcak ve soğuk hava dönemlerinin yaşandığı süreçler var. 11 yıllık-33 yıllık ve daha uzun dönemsellikler var sıcak ve soğuk süreçler söz konusu. Öncesinde de bunlar yaşanmış. Ama bugünün bir farkı var. Artan nüfus ve çevresel tahribatlar nedeniyle bu döngüsellikler çok daha şiddetli ve etkili biçimde karşımıza çıkıyor.
Örneğin bir sel oluyor ve bundan etkilenen nüfus arttığı için burada etkilenebilirlik oranı artıyor. Can ve mal kayıpları yaşanabiliyor. Afet boyutları giderek artmaya başladı. Son 50 yıl içerisinde atmosfer kökenli afetler 12 bin tane olarak istatistiklere geçti. 31 afet türünün 28 tanesi atmosfer kökenlidir ve biz bunları küresel olarak yaşıyoruz. Bu afetlerde ise 2 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. Afetler daha çok nüfusun yoğun olduğu yerlerde meydana geliyor. Artan nüfusun çevreyi bozması bozulan çevrenin tekrar o nüfusu etkilemesi gibi bir süreç söz konusu."