Kılıçdaroğlu, başdanışman ve danışmanları neden görevden aldı? İmamoğlu görüşmesinin perde arkasında ne var?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Ekrem İmamoğlu Ankara'da bir araya geldi. Yaklaşık iki saat süren görüşmede İmamoğlu'nun, genel başkanlık için yola çıktığını Kılıçdaroğlu'na ilettiği konuşuluyor. Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasındaki liderlik tartışmalarında son durum ne? CHP’de neler oluyor? Kılıçdaroğlu hangi hamleleri yapıyor. Gelişmeleri A Haber canlı yayınına katılan Sabah gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu değerlendirdi.
Seçim yenilgisinin ardından değişim çağrılarının yapıldığı CHP'de sular durulmuyor. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, aralarında Tuncay Özkan'ın da bulunduğu 4 Haziran öncesi atanan danışman ve başdanışmanların görevlerine son verdi.
Öte yandan Kılıçdaroğlu, eski yardımcısı 27. Dönem Sakarya Milletvekili Engin Özkoç'u örgütlerden sorumlu koordinatör başdanışman olarak atadı. Özkoç olası Millet İttifakı iktidarında İçişleri Bakanı olabilmek için milletvekili adayı olmamıştı.
DELEGE AVI BAŞLADI!
Tüm bu yaşananların ötesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile önceki gün Ankara'da bir kez daha görüşen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, her türlü senaryoyu düşünerek delegelere yakın markaj uygulamaya başladı. İddiaya göre genel merkezdeki bağlantıları aracılığıyla kurultay delegelerinin kişisel bilgilerine ulaşan İmamoğlu, kendilerini arayarak değişimin gerekliliğine vurgu yapıyor.
Peki CHP'de neler oluyor? Kemal Kılıçdaroğlu'nun MYK ve danışman hamleleri ne anlama geliyor? Ekrem İmamoğlu görüşmesinin perde arkasında neler var? CHP'de değişim rüzgarı nereye gidiyor? Kılıçdaroğlu koltuğu bırakacak mı? Gelişmeleri A Haber canlı yayınına katılan Sabah gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu değerlendirdi.
Okan Müderrisoğlu'nun canlı yayındaki değerlendirmeleri:
"Sadece CHP değil aslında Türkiye'deki muhalefet ve onların geleceğini konuşuyoruz. Bu aslında Türk demokrasinin geleceği adına önemli olduğu için konuşuyoruz. Bir klasik 3 mektup hikayesi vardır. Yönetimi devreden isim yeni başlayana 3 mektup bırakır. Ve 'sıkışınca bunları sırayla aç' der. İlkinde kendinden önceki dönemi suçla yazısı olur, sonra yakın çevresini ve çalışma arkadaşlarını suçlar vardır sonuncusunda ise 'sen de 3 mektup bırak' diye bir ifade vardır. Kılıçdaroğlu 3. mektuba doğru doludizgin gidiyor.
CHP'de baktığınızda 'değişim' adı altında birçok şey değişti. CHP'nin kuruluş felsefesine ilişkin politik söylemi değişti. MYK, PM değişti, bir ara delegeler değişti hatta 2010'da Genel Başkanı değişti. Yani sözün kısası görünürde her şey değişti ama temelde Türk seçmenine hitap etme ve seçimi kazanma stratejisi itibarıyla bir şey değişmedi. İşte üzerinde durulması gereken yer burası. İsimlerin değişmesi Türkiye'de hakiki manada siyasi değişimi beraberinde bunu getirmedi. CHP örneğinde Kılıçdaroğlu denemelerinde birçok kez bunu gördük.
İşte son olarak sağdan soldan bulabildiği bütün isimleri bir araya getirerek, tankını tüfeğini topunu hepsini toplayarak elde ettiği sonuç ortada. En sonunda 'kazanamadık' diye itiraf ettiği tablo budur. CHP'de başdanışmanlar vardı ama bunların birçoğu boş danışmanlardı. Eğer burada Rifkin isminden söz ediyorsak 'kapının önüne koyuldu' diyemeyiz çünkü bu isim kapıdan içeri girmeye bile tenezzül etmemiş sadece uzaktan teorik temelli çalışmalarını çok sıkıcı şekilde anlatmaya gayret etti. Tercümesi de kötü programın parçası olmuştu. Burada hatlar kesilmiştir denilebilir.
CHP'nin genel merkezinde CHP'nin felsefesi ile gerçek anlamda barışık olmayan AK Parti'de devşirilmiş, FETÖ ile iltisaklı çok karmaşık kimin ne yaptığı tam belli olmayan ama kendine göre Kılıçdaroğlu'nun bir şekilde bir arada tuttuğu ve denge oluşturmaya çalıştığı topluluk vardı. Dolayısıyla bu topluluk homojen ve aynı hedefe çalışan topluluk değildi ve her kafadan bir ses çıkıyordu. Kılıçdaroğlu bunu akort ediyordu ve herkes seçim sonucunu bekliyordu.
MYK'dan sonra danışmalarında görevden alınması Kemal Kılıçdaroğlu'nun zaman stratejisi daha. Benim tabirimle genel merkezde ciddi bir siyasi temizlik yapıyor. Bu aynı zamanda CHP'deki çok başlı çok parçalı ve çok söylemli politikanın kendi içinde daha sadeleştirildiği bir yerel seçime doğru gidiştir. CHP'de Kurultay için bir takvim var ancak Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel ve Gürsel Tekin'in söylemlerine bakarsak bunu ekim ayında toplanması çok mümkün değil.
İnsan CHP'deki duruma üzülüyor. Kemal Kılıçdaroğlu'nun meseleleri komisyonlara havale etme, zaman kazanma ve sonrada konuyu uyutup gücünü tahkim etme stratejisi 2010'dan beri hemen her krizde uyguladığı ve kendi ölçeğinde başarı elde ettiği fakat Türkiye siyasetinde netice elde edemediği bir tarz var ortada ve Ekrem İmamoğlu ile yapılan görüşmede bu tarzda bir durumdur. Ekrem İmamoğlu'nun neden kaybedildiğini düşünce kuruluşlarına sorularak araştırılan bir sunumdan bahsediliyor. Bakıyorsunuz; Türkiye'deki siyaset sosyolojisini, seçmen psikolojisini AK Parti ile ortaya çıkan büyük dönüşümü buna karşılık handikapları içeren bir boyut görmüyorsunuz. Sadece konjektürel işler bunlar.
Bu derleme toplama yapı ve Kılıçdaroğlu'nun oluşturmaya çalıştığı ama siyasal tabanda aynı ölçüde karşılık bulmayan bu dili yaklaşım ve popülizmle yapılan analizlerin palyatif kalması mukadder. Ekrem İmamoğlu'nun siyasi yasak alması durumu da söz konusu ve mahkemesi devam ediyor, CHP Genel Başkanı olarak siyasi dokunulmazlık almak gibi hesapları da var. Burada konu CHP'nin geleceği ile ilgili değil siyasal kariyer planlamasını öne alan bunu değişim söylemi ile kamufle eden bu nedenle topluma hakiki manada umut vermeyen ama yerel seçime az bir süre kaldığı için çaresizlik içinde çare haline getirilen isimler ve söylemler etrafında dönüyor."