CHP’de koltuk savaşlarının dünü ve bugünü! CHP’de baba-oğulların "Başkanlık" mücadelesi
28 Mayıs'taki cumhurbaşkanlığı seçiminde Başkan Erdoğan'a karşı Kemal Kılıçdaroğlu bir kez daha yenilgiye uğradı. Seçim hezimetinden saatler sonra kameralar karşısına geçen Ekrem İmamoğlu, "değişim" vurgusu yaparak "manevi babası" Kılıçdaroğlu'nun koltuğunda gözü olduğunu dillendirdi açıkça. CHP’de daha önce de 2 kez yaşanmıştı "baba-oğul" kavgası. "Üçüncüsünde netice ne olur?" sorusu ise zamanla yanıt bulacak. İşte tüm detaylar…
Yaptıkları ve yapmadıklarıyla hep çok tartışılan bir figür oldu İsmet İnönü. Kasım 1923'te genel başkan vekili olarak adım attı CHP'ye. 1938 yılı aralık ayında ise CHP'nin "Değişmez Genel Başkanı" seçildi.
14 Mayıs 1950 tarihinde ilk defa olarak tek dereceli, gizli oy ve açık tasnif sisteminin uygulandığı seçimler sonucunda siyasal iktidar el değiştirdi. Milli iradenin onay vermediği CHP muhalefet konumuna geçmiş Türkiye'de Demokrat Partili yıllar başlamıştı. 1957 seçimlerine giden süreçte ise yeni bir siyasi sima çıkacaktı siyaset sahnesine. O isim, Amerika'da bulunduğu dönemde aldığı teklifle Türkiye'ye dönen Bülent Ecevit'ti. CHP'nin Ankara listesinden Meclis'e girdiğinde 32 yaşındaydı henüz. Demokrat Parti iktidarı 27 Mayıs darbesiyle devrilince Ecevit de İsmet İnönü'yle birlikte kurucu Meclis'e girdi. Siyasi kariyer basamaklarını adım adım tırmanan Ecevit 1961 seçimlerinden sonra kurulan koalisyon hükümetinde Çalışma Bakanlığı koltuğuna oturdu. 1965 sonrasında ise "ortanın solu" sloganına tutundu CHP'nin Genel Sekreteri oldu.
Kimi "usta-çırak" ilişkisi olarak değerlendirse de aslında bir manevi "baba-oğul" durumu vardı. Öyle ki su sızmıyordu İnönü ile Ecevit arasında. Ta ki 1971 yılına kadar. 12 Mart Muhtırası'nın ardından İsmet İnönü'nün askeri hükümete bakan vermesi ikili arasında başlayan savaşın ilk kıvılcımıydı. CHP Genel Sekreterliğinden istifa etti Ecevit. Bunun üzerine İsmet İnönü kongre kararı aldı. "Baba ve oğul" 7 Mayıs 1972'de Genel Başkanlık koltuğu için yarışacaktı.
İkili, CHP olağanüstü kurultayında karşı karşıya geldi. İsmet İnönü, 34 yıl boyunca yönettiği partinin üyelerinden onay alamadı bu kez. Kurultay'ın tercihi Ecevit'ti. Atatürk ve İnönü'den sonra CHP'nin Genel Başkanlık koltuğunda o vardı artık. 12 Eylül döneminde eski CHP kadrolarından kopan Bülent Ecevit, Demokratik Sol Parti'de devam etti siyasi yolculuğuna. Öyle ki CHP seçmeni de Karaoğlan diye niteledikleri Ecevit'in yeni partisine yönelmişti. Tarih, 1991. Seçim hazırlığına girişen Bülent Ecevit, geçmişte Bayrampaşa Belediye Başkanlığı yapan Necdet Özkan'a milletvekilliği adaylık teklifi götürdü. Ancak o ,"Benim yerime kardeşim girsin" diyerek, Hüsamettin Özkan'ı tanıştırdı Ecevit'le. İkili arasındaki yakınlık işte o gün başladı. Sonrasında ise aradaki bağlar güçlendi. Hem de Bülent Ecevit'in "manevi oğlu" olarak anılmaya başlayacak kadar.
Ecevit'in gölgesi gibiydi adeta. Her an kameralar önündeydi. Ecevit'in başbakanlığında yardımcılık koltuğuna oturuyor üç partili koalisyonda hükümetin dördüncü ismi olarak, liderler zirvelerinde ve Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında boy gösteriyordu. Başbakanlığı sırasında Ecevit'in sağlık sorunları baş gösterdiği için doktorları görev yapamaz diyordu. Artık ülkeyi yönetemez diye çıkış yapan asker de görevden çekilmesini istiyordu. Bu talebi Ecevit'e bizzat ileten de "manevi oğlum" dediği Hüsamettin Özkan oldu.
Ahde vefa unutulmuştu bir anda. Kendisini siyasete kazandıran önünü açan her türlü imkanı sunan Ecevit'e karşıydı artık Hüsamettin Özkan. Başbakanlık Resmi Konutu'ndaki görüşme sonrası çıkışta istifasını duyurdu. Özkan'ın istifasıyla partideki çözülme başladı. 6'sı bakan 63 milletvekili de onun ardı sıra istifasını sundu. Her defasında seçmeni derinden yaralayan aile içindeki o baba oğul kavgası Ecevit hükümeti için sonun başlangıcı oldu. Geçmişte yaşananlar tam olarak böyleydi.
Aynı CHPp, şiddet dozu yüksek ve aleni bir "baba oğul" kavgası ile şimdi yeniden gündemde. Taraflar bu kez CHP'nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu. İlgisini, yakınlığını ve samimiyetini henüz daha ilçe belediye başkanı konumundayken göstermişti Ekrem İmamoğlu'na. Onu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday gösteren de Kemal Kılıçdaroğlu'ydu. Ancak 2019'daki yerel seçimlerin kazanılmasının ardından dostluk tablosu değişmeye başladı zamanla.
CHP Genel Başkanlığı için Ekrem İmamoğlu ismi zikredilir oldu sıkça. 2023 seçimleri öncesi cumhurbaşkanlığı adaylığı için de anıldı adı. Öyle ki çoklu masanın ortak adaylığı için son ana kadar direndi de İmamoğlu. Fakat aralarında yaşanan iç çekişmeyi hep perdelemeye çalıştı Kılıçdaroğlu. Ahde vefa gösterilmemiş olması onu bir hayli üzmüştü aslında. Ama gizlemeye çalıştı yaşadığı hayal kırıklığını. Önce, "Ekrem İmamoğlu ile baba-oğul ilişkisi gibiyiz" dedi, "kriz yok" algısı oluşturmaya çalıştı. Sonra da cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olarak ilan etti.
14 ve 28 Mayıs seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu gibi meydan meydan gezerek oy isteyen Ekrem İmamoğlu da kaybedenler arasındaydı. Ancak o yenilgiyi üstlenmedi. Seçimin ardından değişim vurgusu yaptı. Manevi babası ve lideri olan Kılıçdaroğlu'nun karşısına çıktı rakip olarak. Ona yanıt ise "buradayım" mesajıyla geldi. Tüm bu yaşananlardan ötürü mutsuz olan CHP seçmeni, 4. Genel Başkanları Deniz Baykal'ı hatırladı bir kez daha. Güven, sadakat ve vefanın olmazsa olmaz olduğu bir kez daha hatırlandı onun vasıtasıyla. Merhum Baykal'ın bu ifadeleri zihinleri kurcalarken gözler bir taraftan da İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu'nda. CHP'de daha önce 2 defa yaşanan genel başkanlık kavgasında babalarına karşı galip gelenler evlatlardı. "3. Kavganın kazananı kim olur?" sorusu ise yanıtını zamanla bulacak.