Yeni düzende vekalet savaşları! Ordular yerini neden yabancı savaşçılara bıraktı?
Soğuk savaşın ardından dünyanın birçok yerinde hibrit savaşlar başladı. Asimetrik boyutu ile ön plana çıkan post-modern savaşlarda düzenli ordular yerini yabancı savaşçılara, paralı askerlere ve özel askerî şirketlere bıraktı. Yabancı savaşçı kartına son başvuran ülke ise Ukrayna oldu. İşte bu adım çok ciddi riskleri de ortaya çıkardı.
Soğuk savaş sona erince dünya, yen bir döneme girdi. Devletler perde arkasına çekilirken, hibrit savaşlar arttı. Konvansiyonel yönden çok, asimetrik boyutu ile ön plana çıkan post-modern savaşlar dünyayı sardı. Güçlülerin yeni dünya düzeninde ordular yerini yabancı savaşçılara, paralı askerlere ve özel askerî şirketlere bıraktı.
Birçok bölgede vekil aktörler kullanılarak kan döküldü, vekalet savaşları ile hedeflere ulaşılmak istendi. Devlet dışı silahlı aktörlerin ortaya çıkmasıyla mazlum coğrafyaları terör sardı. Yaralar kanadı, insani krizler büyüdü, acılar katlandı...
Son 40 yılda Afganistan, Yemen, Irak, Somali, Sudan, Libya ve Suriye küresel aktörlerin hesaplaşma alanı oldu. Bu durum birçok olumsuzluğu da beraberinde getirdi. Sovyet işgaline karşı dünyanın farklı yerinden Afganistan'a gidenler terör örgütü El Kaide'nin temellerini attı. Örgütü kuran Usame Bin Ladin de 1980'lerde afganistan'a giden yabancılardan biriydi. El Kaide, 11 Eylül saldırılarını düzenleyince bunun bedelini Afgan halkı ödedi. Ülke 20 yıl boyunca Amerika Birleşik Devletleri'nin işgali altında kaldı.
Yabancı savaşçılığın, terörizme evrilmesinde Afganistan savaşı, kırılma noktasıydı. O dönem dünyayı saran radikalleşme İslam dünyasında derin yaralar açtı. Terör örgütü El Kaide'nin yanı sıra DEAŞ'ın temelleri de Afganistan'da atıldı.
Amerika Birleşik Devletleri, 2003'te Irak'ı işgal edince yabancı savaşçılar rotasını bu kez Bağdat'a çevirdi. El Kaide çatısı altında toplanan yabancılar, radikal örgütün iyice güçlenmesini sağladı. Özellikle intihar saldırıları ile ABD ve müttefiki Irak ordusu ağır kayıplar verdi, ancak radikaller kendi ideolojilerini Sunni yerel halka dayatmak isteyince çatışma çıktı. Aşiretler direnince ülkede barınamayan yabancı savaşçıların çoğu Irak'ı terk etti. Kalanlar ise DEAŞ çatısı altında birleşti. İşte o dönem büyüyen karanlık çok geçmeden Irak ve Suriye'yi sardı.
Tarih boyunca meşruiyetleri sorgulanmayan yabancı savaşçılar, Irak'ın işgali sırasında Batı'da daha fazla gündem oldu. Irak savaşının ardından ise dünya yeni küresel terör tehditleri ile yüzleşti. İşte o dönem yabancı savaşçılık olgusu birden terörizmle birlikte anılmaya başlandı. Suriye'de 2011'de iç savaş başlayınca dünyanın dört bir yanından buraya savaşçı akını oldu. Irak ve Suriye'ye 86 farklı ülkeden giden yabancı savaşçı sayısı zamanla 35 bini geçti. Bunların yüzde 20'si sonradan Müslüman olanlardan oluşuyordu. Gelenlerin büyük bir kısmı terör örgütü DEAŞ'a katıldı. Suriyeli muhalifler bile bu radikal grupların saldırılarına maruz kaldı.
Suriye'deki iç savaşın 3'üncü yılında Birleşmiş Milletler, Bu konuda ilk adımı attı. Güvenlik Konseyi'nce alınan kararla o güne kadar "yabancı savaşçı" olarak anılanlar, bir an da "yabancı terörist savaşçı" olarak tanımlandı. Hristiyan çok sayıda yabancı savaşçı da PKK'nın Uzantısı terör örgütü YPG/PYD'ye katıldı. Özellikle Amerika ve Avrupa ülkelerinden bölgeye giden yabancılar terör örgütü saflarında silahlı mücadele verdi.
İşte o süreçte Avrupa'da ilginç gelişmeler yaşandı. Avrupa ülkelerinde etkili bir şekilde organize olan bazı gruplar, binlerce Müslüman gencin radikalleşmesinde etkili oldu. İç savaşın başlamasıyla Suriye'ye gidenler DEAŞ'a katıldı. Avrupa ülkeleri istihbaratlarınca takip edilen bu kişiler ülkeden çıkınca kapılar kapatıldı, pasaportları iptal edildi. Böylece binlerce Müslüman genç radikallerin ağına bırakıldı.
Batı, yabancı savaşçılar konusunda yine ikiyüzlü bir tutum sergiledi. Terör örgütü PKK/YPG saflarına katılan yabancılar "özgürlük savaşçısı" ilan edilirken, radikal grupların ağına düşenlere ise terörist denilerek, yüzlerine kapılar kapatıldı. Yeni asrın Hibrit savaşlarında askeri şirketler de öne çıktı. Rusya, Suriye ve Libya gibi ülkelerde Wagner aracılığıyla operasyonlarını yürüttü. Amerika Birleşik Devletleri ise Irak ve Afganistan'da Blackwater'ı kullandı. Büyük insani dramlar yaşandı.
2022'ye gelindiğinde ise yabancı savaşçı kartına bu kez Ukrayna başvurdu. Rusya'nın Ukrayna'ya 24 Şubat'ta saldırmasının ardından gönüllü savaşçılara ülkeye vizesiz giriş imkanı getirildi. Avrupa ve Amerika'dan çok sayıda yabancı savaşçı akın akın Kiev'e gitmeye başladı. Yabancı savaşçıların Ukrayna'da toplanmasıyla yeni riskler de ortaya çıktı. Radikal bazı Hristiyan grupların, Rusya karşıtlarının ülkede toplanması Moskova'yı da endişelendirdi. Bu konuda net bir tavır takınan Rusya, paralı askerlere ve yabancı savaşçılara savaş esiri muamelesi yapılmayacağını duyurdu.
Yabancı savaşçıların Ukrayna'ya davet edilmesiyle mücadelenin özellikle şehirlerde gayri nizami savaşa dönüşeceğinin ilk işareti oldu. Ukrayna devleti tarafından yabancı savaşçıların bizzat organize edilmesi gerekiyor. Aksi durumda Irak ve Suriye'dekine benzer tehlikelerin ortaya çıkabileceği vurgulandı. Ukrayna'da Rus saldırıları başlayınca halka silah dağıtılmasına da karar verdi. Ancak bu da bazı riskleri ortaya çıkardı. Ülke içinde anarşi ve asayiş sorunlarının artabileceği ifade edildi. Sivillerin de yabancı savaşçı tehdidiyle karşı karşıya gelebileceğine de dikkat çekildi.