Türkiye’nin ikinci büyük mevlihanesi! Türk İslam tarihine etti
Tüm dünyaya İslam’ın hoşgörüsünü en güzel şekilde gösteren Mevlevilik, Türk tarihinde de çok önemli bir yere sahip. O nedenle mevlevihaneler de hem mimari açıdan hem de manevi anlamda çok önemli simgeler. Afyonkarahisar'a Türk İslam tarihine şahitlik eden noktadan gelişmeleri A Haber muhabiri Ata Gündüz Kurşun’un konuğu Afyonkarahisar Mevlevihanesi Müze Müdürü Hasan Özpınar değerlendirdi.
Konya'nın ardından 13. yüzyılda yapılan Afyonkarahisar Mevlevihanesi, Türk-İslam tarihine şahitlik etti. Mevlana'nın sağlığında Afyonkarahisar'ı iki defa ziyaret ediyor. Ondan sonra torunları buraya gelerek bir mevlevihane yapıyorlar. Tarihi mekan ile ilgili önemli bilgileri müze müdürü Hasan Özpınar canlı yayında aktardı.
Hasan Özpınar'ın öne çıkan ifadeleri:
Burada Sultan Divani Hazretleri'nin türbesi de bulunuyor. Sultan Divani çok teşkilatçı ve kurucu bir şahsiyet. Osmanlı padişahlarının çok değer verdiği bir kişi. Onlarla birlikte seferlere katılıyor. Anadolu'yu ve Osmanlı coğrafyasını geziyor. İstanbul'daki Galata Mevlevihanesi'nin kurucusu.
Sakız ve Midilli adaları, Suriye'nin Lazkiye, Halep şehirleri ile Mısır Kahire Cezayir ve Bağdat mevlevihanelerinin bizzat kurucu ismidir. Mevlevihaneler önemli mekanlardır. Mutfakları vardır ve bunlar sadece bir mutfaktan ibaret değildir. Aynı zamanda ham olan insanların piştiği nefislerin terbiye edildiği mekandır.
Bin bir günlük çile dönemini tamamlayan derviş adayları eğer bunu bitirebilirse derviş odalarında kalabiliyorlar. Bu dergah o dönemlerde uzun süre adeta bir okul vazifesi görmüştür. Müziğin öğretildiği, hat sanatlarının olduğu, minyatür gibi süslerin yapıldığı ve sanatçıların yetiştiği mekandır.
Mevlevilik güzel sanatları ötelememiştir. Afyonkarahisar Mevlevihanesi'nde aynı zaman bayan çelebilerin bulunduğunu görüyoruz. Dergahın şeyhi vefat edince yerine geçecek küçük kardeşleri küçük olunca Destina ve Güneş hatun çelebi uzun yıllar idare etmişlerdir. Türbeleri de caminin iç kısmındadır.
Afyonkarahisar Mevlevihanesi Cumhuriyet döneminde de ön plandadır. 1925'te Tekke ve Zaviyeler Kanunu gereği dergahlar kapandıktan sonra dönemin valisi Hüseyin Bayıkdede'nin himayesinde Afyon Mevlevileri uzun yıllar sema geleneğini icra etmişler ve 1949'dan 60'ların ortasına kadar Konya'daki Şebi Aruzların değişmez semahiyeti olmuşlardır.