10 büyükelçi neden Türk yargısını hedef aldı? CHP'nin amacı "toplumsal infial" mi?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu önce siyasi suikastlar yalanını ortaya atıp sonra bürokratları tehdit etti. Bu gelişmenin ardından 10 büyükelçi bir araya gelerek “Osman Kavala serbest bırakılsın” açıklaması yaparak Türk yargısına müdahaleye kalkıştı. TÜSAİD ise laiklik açıklaması yaparak siyasete ayar vermeye kalkıştı. Başkan Recep Tayyip Erdoğan 10 büyükelçinin “İstenmeyen adam ilan edilecekler” talimatını verdiğini duyurdu. Peki peş peşe Türkiye’yi hedef alan bu açıklamalar ne anlama geliyor? 10 büyükelçinin Osman Kavala çağrısı Türkiye'nin egemenliğine müdahale mi? "Siyasi suikast" sözü kaosa mı hazırlık? CHP'nin amacı "toplumsal infial" mi? Millet iradesinden kim neden rahatsız? Yeniden "vesayet kıskacı" mı isteniyor? Sosyal medya düzenlemesinde son durum ne? Sosyal medya düzenlemesi ne getiriyor? Gündemin öne çıkan başlıklarını AK Parti Hatay Milletvekili ve TBBM Dijital Mecralar Komisyon Başkanı Hüseyin Yayman değerlendirdi.
Hüseyin Yayman'ın A Haber canlı yayınında öne çıkan ifadeleri:
"Geçmiş dönemde büyükelçiler toplanıp Osmanlı Sultanı'na gelirler ve birtakım işler yaparlardı. Büyükelçilerin bir ülkeye müdahalesi ancak manda yönetimlerinde olur. Osmanlı'nın çöküş döneminde bunlar yaşandı. Dünyanın hangi medeni ülkesinde büyükelçiler toplanıp böyle bir şey yapıyor? Bulgaristan'da soydaşlarımıza karşı soykırımlar oldu orada büyükelçilerin toplanıp bir açıklama yaptığını gördünüz mü? Bu yapılan Türkiye'nin tam bağımsızlığına müdahaledir.
Milletimiz bu tarz işleri sevmez ve istemez. Bağımsız bir yargı var. Büyükelçiler kimin suçlu ve suçsuz olacağına karar verecekse o zaman Türkiye'nin bağımsızlığını konuşmak mümkün olabilir mi? Türkiye bir manda ya da müstemleke devleti değildir. Sokakta da bu yapılan işe karşı çok ciddi bir rahatsızlık var. Vatandaşlarımız bu tarz işleri sevmiyor. Bunu yaptıklarına göre arkasından başka bir hamle daha yapacaklar.
Osman Kavala büyükelçiler ile HDP ve Abdullah Öcalan arasında mekik dokuyan arka planda işleri yürüten ve Soros ile bağlantıları olan bir isimdir. Muhalefet partileri büyükelçilere karşı çıkabilirler burada mesele iktidar değildir burada mesele Türkiye Cumhuriyeti devletidir.
ABD'nin Türkiye'ye karşı amacını aşan çok tavırları olduğunu görüyoruz. Bu kadar değerli bir müttefikin terör örgütleri ile aynı kefeye koyması ve birtakım amacını aşan işlere girmesi ABD'ye zarar veriyor. Türkiye dünyanın en pahalı arazisi üzerinde oturan bir millet. Erbil'e gelip üs kuran ABD'nin bize karşı sergilediği tavırlar kabul edilemez.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun amacı iktidarı ele geçirmek değil mi? Bunun yolu bürokratları tehdit etmek değil, öğretmenleri ve muhtarları tehdit değil. Bunun yolu basit sadece AK Parti'den daha iyi olmak, daha çok çalışmak ve daha çok proje üretmektir. Akıllı bir insan insanlara umut vererek mi yoksa tehdit ederek mi iktidar olmak ister?
Bu şekilde iktidar olunmaz. İnsanlara umut vermeniz lazım. Bizi taklit ediyor ama bir sıkıntı var. Biz muhtarlarla bulaştık siz de buluştunuz ama siz muhtarları tehdit ediyorsunuz. Daha iktidara gelmeden vatandaşları tehdit eden bir parti iktidara geldiğinde ne yapar? 1950'den sonra CHP milletin oyuyla iktidar gelmiş bir parti değil. Durum böyle olunca bir hırçınlık ve sertleşme var. Siyaset sertleşmeyi kaldırmaz, siyaset bir kucaklaşma sanatıdır.
Sosyal medya şirketleri, dijital ağlar Almanya'da, Fransa'da ve İngiltere'de nasıl davranıyorlarsa siyasal, hukuksal muhataplık geliştirdilerse Türkiye'de aynısı olacak dedik. Onlar "olmaz" dedi ama bizim dediğimiz gerçekleşti. Şimdi temsilcilikler gelecek ve gereken adımlar yapılacak. Dezenformasyon konusunda Türkiye 1. olan bir ülke maalesef. Mesele hükümet meselesi değildir.
Demokrasiyi tehdit eden, siyaseti rehin alan bir anlayış var. Siz terör örgütlerinin hesaplarını açık bırakıp İçişleri Bakanı'nın Devlet Bahçeli'nin hesabını kapatıyorsunuz bu kabul edilebilir bir tavır değildir. Sosyal medya üzerinden oluşturulan algılar bu noktada doğru bir yaklaşım tarzı değildir. Burada amaç hükümetleri devirmek, parlamentoları rehin almak ve ulus devletleri aşındırma projesinin olduğunu görüyoruz.
Kendini TBMM'nin üstünde gören, kendini bağımsız yargının üzerinden gören ve sosyal medya yargısının kurulmasını doğru bulmuyorum. Sosyal medyanın yapıcı etkisinden daha çok yıkıcı etkisi var. Bu durumu kabul etmek mümkün değildir. İnsanların farklı fikirleri, düşünceleri olabilir ama bir sorumluluk makamına geldiğinizde ona göre davranmanız gerekir. Hele ki Atatürk'ün oturduğu koltuğa oturduysanız biraz izan olması gerekir.
Türkiye'de en büyük siyasi cinayetler 1993 yılında oldu. Bu dönemde hükümette DYP-SHP vardı. Yani CHP vardı. Bu dönemde Uğur Mumcu, Eşref Bitlis ve Hulusi Sayın gibi birçok siyasi cinayetler oldu. Madımak Oteli'ndeki olaylar o dönem oldu, Başbağlar katliamı o dönem yaşandı. Bu nedenle siyasi cinayetlerden bahsediyorsanız önce kendi geçmişine bakmalısınız. AK Parti bunlara karşı ve yasaklara karşı mücadele etmek için gelmiştir.
70 yıldır iktidara gelemedikleri için son 20 yılda tüm seçimlerde yenildikçe yenildikleri için hırçın bir siyasete giriyorlar. Bu yaptıkları işlerden yine bir seçim yenilgisi çıkar. Seçmen kararsızlığa veya kaosa oy vermez. Bu insanını doğasında vardır. İnsanlar geleceğe ve umuda oy verirler.
TÜGVA, TÜRGEV ve ENSAR VAKFINA YÖNELİK SALDIRILAR
Biz gençleri çok seviyoruz. Fikri hür gençlerimiz ülkemizin umududur. Türkiye 2071 yılına dünyanın küresel güçlerinden biri olarak girecektir. Türkiye'nin istikbali çok parlak. Türkiye'nin değerleri ve inançlarıyla kavga etmek onlara zarar verir. TÜGVA bu milletin çocuklarına yurt temin etmeye çalışıyor. Gençlere yardım etmeye çalışıyorlar. TÜGVA üzerinden gençleri karşısına almak CHP´nin işine gelmez."