30 Ağustos neden önemli? Büyük zafer nasıl kazanıldı? 99 yıl önce neler yaşandı?
19 Mayıs'ta milli mücadele zafere taşıyacak lideri buldu. Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki Türk ordusu 30 Ağustos Zaferi ile sonuçlanan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile dünya tarihine geçti. Peki Atatürk hem cephede hem diplomaside milli mücadeleyi zafere nasıl taşıdı? Büyük Taarruz’a nasıl hazırlık yapıldı? Yunanların sahip olduğu 69 uçaklık hava gücü ve coğrafi avantajlar nasıl etkisiz kılındı? 65 kilometrelik cephe hattına yayılan Türk birlikleri, 650 kilometrelik alana yayılan yunan birliklerini nasıl dağıttı? Tüm gelişmeleri A Haber canlı yayınına katılan Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak ve Cumhuriyet Tarihçisi Prof. Dr. Cezmi Eraslan değerlendirdi.
Cumhuriyet Tarihçisi Prof. Dr. Cezmi Eraslan'ın açıklamaları:
Büyük taarruzdan bahsetmeden önce 1921 yılındaki gelişmelerine bakmak da çok önemli. Bundan önce yapılan muharebelere bakmak lazım. Sakarya Meydan Muharebesi dönüm noktasıdır. Burada 1699'dan beri yapılan geri çekilmenin bittiği noktadır. Türk milletinin Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Meclis etrafında toplandıkları bir savaştır.
O tarihe kadar İstanbul işgal altında ve Anadolu'da hareketi ister istemez bir işgal olarak isyan olarak değerlendiriyorlar. Ortalığın ve kafaların karışık olduğu bir noktadayız. Özgüvenimizin geldiği bir andır. Sakarya ile Büyük Taarruz arasında bir sene var. Meclis'te bile o dönem taarruz isteyenler oldu.
Aslında burada geçen 1 yıllık süreç ordunun eksikliklerini tamamlamak içindir. Türk milletinin bağımsızlık için atacağı son merminin hazırlanması sürecidir. Sahada Yunanistan ile savaşıyoruz. Yunanistan hiçbir zaman yalnız olmadı. Başkaları tarafından kurdurtulan ve Türkiye aleyhine savaşan bir devlettir.
Bugün bu devletler için yapılan kutlamalarda kimin olduğuna iyi bakmak lazım. Yanlarında kimlerin olduğuna iyi bakmak lazım Eğer Sakarya'da ve Büyük Taarruz'da kurulan birliği kaybedersek başımıza neler geleceğinin açık bir mesajıdır.
14-15 Ağustos tarihlerinde Fethi Okyar barış mesajları vermek için İngiltere'ye gönderiliyor. Savaşmadan insanlarını ölmesini engellemek için Fethi Okyar Londra'da temaslarda bulunuyor. Burada hazırlıklar devam ederken İngilizler kendisi için ölecekler adamlar umurlarında olmadığı için temaslar işe yaramıyor ve Fethi Okyar, Atatürk'e mesaj gönderiyor ve sonucu silahların belirleyeceğini ifade ediyor.
Savaştan sonra imzalanan Mudanya Mütarekesi'ne baktığınız zaman masada Türkiye'nin karşısında İngiltere, İtalya ve Fransa var ve Yunanistan yok. Sahada ölen adamlar burada söz sahibi olmuyorlar. Burada klasik Turan taktiğin var. O dönemde Türkiye'nin kısıtlı imkanları var. Sakarya'da bin subayımız ve tümen komutanımız şehit olmuştur.
Büyük Taarrruz'a geldiğimiz zaman Mustafa Kemal Atatürk ve ordu komutanın saldırı planı üzerinde de tartışmalar olmuştur. Uzun dönemli bir savaş yapılacağı düşünülüyor. Bizi o dönem uzun zamanlı bir savaşa yetecek kaynağımız yok. O dönem aç yatan komutanlar vardı.
O zaman biz taarruza geçtiğimiz zaman Yunanlar ve Batı cephesi bizim burayı 6 ayda aşamayacağımızı düşünüyordu. Bu dönemde karşı taraf Sevr'i yumuşatarak Türkiye'yi elinden toprak almaya çalışıyor ama Türkiye bunu kesin bir dille reddediyor.
Bölge'de yarma hareketi 26 Ağustos'ta yapılmış ve 27 Ağustos'ta Afyon kurtarılmıştır. Yunanistan tüm gücüne rağmen Türkiye'ye karşı direnmiyor çünkü 3 senedir Anadolu'da olan Yunanistan'ı komutanı idareyi İzmir'den yaparken Atatürk savaşı bizzat yönetmiştir.
Tarihçi Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak'ın açıklamaları:
Mustafa Kemal, Meclis'te Sakarya Zaferi'nden sonra ortaya çıkan psikolojik rahatsızlıkları idare etmeyi çok iyi bilmiştir. Türk kamuoyunu da idare etmeyi iyi bilmiştir gazeteler vasıtasıyla. Aynı zamanda batı kamuoyunu bilgilendirmek ve Türklerin medeni bir toplum olduklarını, savaştan değil, barıştan yana olduklarına dair girişimlerde bulunmuştur.
Bu aşamada Fransızlarla, İtalyanlarla yapılan çalışmalar Avrupa kamuoyunda Mustafa Kemal'in ve Türk Milli Mücadelesi'nin bir ölçüde ses getirmesini sağlamıştır. Biz meydanda Yunan ordusuyla savaşıyoruz ama onların arkalarında İngiltere başta olmak üzere İtalya, Fransa o zamanın büyük güçleri var.
Lojistik hizmetleri, silah temini o büyük güçler tarafından temin ediliyor ve onlara psikolojik bir destek sağlanıyor. Sakarya'da müdafaa zincirinin en son halkasıdır. 'Biz artık bu topraklardan geri çekilmeyeceğiz, müdafaa edeceğiz, Malazgirt'te yurt edindiğimiz toprakları artık bırakmayacağız' demektir. Bunun için milli birlik ve bütünlüğün sağlanması ve milletin tüm imkanları ile seferber olmasıdır. Burada liderliği Mustafa Kemal yapıyor.
Meclis'te Sakarya Zaferi'nden itibaren yaklaşık bir yıl geçince mecliste 'Son noktayı ne zaman koyacağız, geleceğimiz ne olacak?' tartışmaları var. O tartışmalarda 4 Mayıs'ta hükümet düşüyor. Mustafa Kemal Başkomutanlık görevini uzatmak istiyor. 6 Mayıs'ta M. Kemal Meclis'e geliyor 'Siz beni Sakarya Zaferi'nden sonra gazi ilan ettiniz. Benim gazi unvanım kahraman Türk ordusuna ait bir unvandır.
Ben sizin başınızda bu mücadeleyi devam ettirmek ve bağımsızlığı garanti altına alana kadar çarpışmak istiyorum.' Bu konuşamadan sonra meclise katılanların 177 gibi çok ciddi bir lehte oyla başkomutanlığı alıyor. O yüzden büyük taarruzla başlayan savaşların hepsine başkomutanlık zaferi diyoruz. Bu iradeyi Atatürk ortaya koymasaydı O sorumluluğu almasaydı büyük taarruz gerçekleşmeyecekti.
Büyük taarruzun anlamı 1071'te olduğumuz noktayı göstermektir. Bu, bu topraklarda Türklerin varlığı açısında çok önemlidir. 30 Ağustos'ta kazanılan zafer aslında 26 Ağustos 1071 ruhuyla harekete geçirilen bir anlayışın, inancın ve iradenin ürünüdür.
Malazgirt'te Sultan Alparslan'ın ordunun merkezinde, göbeğinde mücadeleye başlaması gibi M. Kemal'de 6 Mayıs'ta Meclis'ten aldığı yetkiyle 26 Ağustos'ta çok ciddi bir şekilde dünyaya, düşman saflarına bilgi sızmasına engel olarak, kendi askerini 1071 ruhuyla harekete geçiriyor. Haliyle ve duruşuyla söylüyor ki 'Sultan Alparslan'ın beyaz atına bindiği gibi bende atıma biniyorum, milletimin başında, ordumun başında, kahraman askerimin içinde mücadeleye çarpışarak gidiyorum' diyor.
Mustafa Kemal, 1071 ruhuyla 'Büyük Taarruz'u kazanıyor. Aynı şekilde tüm dünyaya da barış mesajı veriyor. 'Biz bu topraklardan çekilmeyeceğiz, bu topraklar Türk'ün yurdudur' diyor. M. Kemal tüm iradesiyle İngilizlere de, Yunan'a da tüm batılı Türk aleyhtarı güçlere de bu toprakların Türklerin vazgeçilmez toprakları olduğunu söylüyor. İngilizlerin hedefi Türkleri geldikleri yere göndermekti. Türkler, geldikleri ve kaldıkları yerin ebedi yurtları olduğunu göstermekti."