Uğur Dündar'a babalık davasında Çınar Otel detayı! Suphiye Orancı'nın kuzeni itiraf etti: Tanışıyorlar
Türkiye günlerdir Suphiye Orancı ve kızlarını konuşuyor. Orancı'nın Metin Akpınar'la olan ilişkisinden olan Duygu Nebioğlu, ablasının babasının da "medya dünyasından" olduğunu iddia etmişti. Bu iddia sonrası Dilara Gülatan'ın babasının Uğur Dündar olduğu iddiası gündeme bomba gibi düşmüştü. DNA raporu ile ilgili çelişkili iddiaların ardından şimdi de Orancı'nın kuzeni H.G. bombayı patlattı. Kuzen H.G., "Suphiye ile Yeşilköy’deki Çınar Otel’e gittik. Orada Uğur Dündar’ı gördü ve selamlaştılar." diyerek Orancı-Dündar tanışıklığını doğruladı. Bu sözleri doğrular nitelikteki bazı bilgiler ise Uğur Dündar'ın Sözcü'deki köşesinden çıktı. İşte detaylar...
Türkiye Duygu Nebioğlu'nun iddialarıyla sarsıldı. Nebioğlu, babasının Metin Akpınar olduğunu açıkladı. Annesinin evlilik dışı ilişkilerinden 4 çocuğu bulunduğunu söyledi. Ablası Dilara Gülatan'ın babasının da ünlü bir gazeteci olduğunu belirtti.
İddiaya göre o gazeteci Uğur Dündar'dı. Gülatan'ın Uğur Dündar'a babalık davası açtığı ortaya çıktı.
Dündar çelişkili DNA raporu ile iddiayı yalanlasa da Dilara olayın peşini bırakmadı.
Evli ve 2 çocuk annesi olan genç kadın "DNA raporuna itiraz edeceğiz. Mücadelem sürecek" şeklinde açıklama yaptı. İşte bunlar devam ederken ilginç bir gelişme yaşandı. Anne Suphiye Orancı'nın teyzesinin kızı N. H. ortaya çıktı.
'GÖZLERİMLE GÖRDÜM'
Kuzeni Suphiye ile Uğur Dündar'ın Çınar Otel'de görüştüklerini doğrulayan kuzeni, "Suphiye'nin Dündar ile tanışıklığına şöyle şahit oldum. 1980'li yıllarda Yeşilköy'deki Çınar Otel ve çevresi İstanbul'da gençlerin buluşma noktasıydı. Biz de ara ara Çınar Otel'in kafesine gider zaman geçirirdik. Bir gün Suphiye ile Çınar Otel'in kafesine gittik. Suphiye, Uğur Dündar'ı gördü. Selamlaşıp bir süre sohbet ettiler. Ben de bu anlara şahitlik ettim. Daha sonra da bana Uğur Dündar ile arkadaş olduğunu söyledi. Tanıştıklarını buradan biliyorum..." dedi.
İLK ÇOCUĞU EROL'DAN
N.H., Suphiye'nin ilk çocuğunun babasıyla ilgili de konuştu: Suphiye'nin ilk çocuğunun mahalledeki Erol isimli gençten olduğunu kendisinden dinledim. O dönem hamileydi. Erol, sarışın, yakışıklı gençti. Sonradan Suphiye ile yollarımız ayrıldı. Uzun yıllar bir daha görüşmedik. Kendisi Almanya'ya gitti. Almanya'ya gidiş sebebinin de Türkiye'de tanıştığı Alman bir mühendis sebebiyle olduğunu biliyorum. Bu mühendis onu Almanya'ya götürdü...
CANKURTARANDI
Orancı'nın kuzenini doğrular nitelikteki itiraflar ise Uğur Dündar'ın CHP yandaşı Sözcü gazetesindeki köşesinden çıktı. Dündar, 14 Mart 2024 tarihinde yayımlanan köşe yazısında gençliğinde Çınar Otel'de cankurtaran olduğunu söylemişti. "Harçlığımı çıkarmak için işe girdim. Nedense kurtardıklarımın hepsi kadındı" demişti.
DÜNDAR 1970'Lİ YILLARDA DİSKOTEĞİNİ İŞLETTİ
Bu arada Uğur Dündar'ın 1970'li yıllarda oteldeki diskoteği işlettiği, Cem Yılmaz'ın da öğrenciyken otelde çalıştığı öğrenildi. Dündar'ın daha sonra otelin kafeteryasını da işlettiği bildirildi.
Dündar, 14 Mart 2024 tarihli köşe yazısında şu ifadeleri kullandı:
"Ne iş yapıyorsun delikanlı sen?" dediklerinde "Cankurtaranım" diyordum. Bembeyaz, kolalı üniformamla işe başladığım ilk yaz, yedi kişinin hayatını kurtardım. Nedense kurtardıklarımın hepsi kadındı!.. Böylece onların kahramanı olmuştum. İskelede yürürken birbirlerine beni gösterip "İşte hayatımı kurtaran genç" diyorlardı. Ünlü simalarla da ilk kez burada tanıştım. Onlardan biri, taraftarı olmaktan her zaman gurur duyduğum ve ileride adını sevgili oğlum Bartu'da yaşatacağım, Fenerbahçe'nin efsanevi sporcusu Can Bartu'ydu. Çınar Otel sadece Türkiye'nin ilk 5 yıldızlı oteli değil. 65 yıllık geçmişinde nice tanıklıklar ve nice anılar var. Benim de öyle… Hepsini yazsam sayfalar almaz."
UĞUR DÜNDAR'IN TÜKENİŞİ
Konuyu köşesine taşıyan Sabah Gazetesi yazarı Ömer Karahan, Dündar'ın çelişkili açıklamalarına dikkat çekti. Karahan, "Yıllardır 'kadının beyanı esastır' şiarıyla hareket ettiğini savunan Uğur Dündar, sıra kendine gelince neden agresifleşiyor, kendine sorular sorulmasını neden hazmedemiyor?" ifadelerini kullandı.
İşte Karahan'ın 23 Nisan tarihli yazısı:
Dilara Gülatan'ın babalık davası açtığı, ardından da yapılan babalık testine itiraz edip yenilenmesini istemesi Uğur Dündar'ı fena kızdırdı. Dündar önce konuyla ilgili haberlere yayın yasağı getirdi, ardından da gerçeği arayan meslektaşlarına hakaret ederek hayali düşman senaryoları yazmaya başladı.
GERÇEK ORTAYA ÇIKAR
Uğur Dündar, sesini yükselterek karşısındakileri sindirmek, kudretli zamanlarında olduğu gibi herkesi hazır ola geçirmek istiyor. Ama unuttuğu bir şey var; artık güçlünün güçsüzü ezdiği o eski Türkiye yok! Ve çok sevdiğim bir laf var; Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi bir huyu vardır! Dündar hakkındaki şu ciddi iddialara tatmin edici cevaplar vermeli:
Dilara Gülatan'ın DNA raporunun alınması sırasında prosedürün ihlal edildiğine dair iddiaları mı Dündar'ın huzurunu kaçırdı. Yoksa Dündar'ın uykularını kaçıran şey; yeni bir DNA testi yaptırmak mı? Zira ikinci testte ilkinden farklı sonuçla karşılaşan başka ünlü isimler var. Dündar, Dilara Gülatan'ın annesi Suphiye Orancı'yı hiç görmediğini, hiç bir araya gelmediğini üstüne basa basa söyledi. Ancak Suphiye Orancı'nın İzmir'de yaşayan teyzesinin kızı N. H. diyor ki; "Suphiye'nin Uğur Dündar ile Yeşilköy Çınar Otel'de görüştüğüne şahidim!"
Bugüne kadar bu durumu inkar eden Dündar bakalım buna ne diyecek? Uğur Dündar, daha önce hiç görmediğini söylediği Suphiye Orancı hakkında dün aşağılayıcı, iğneleyici bir ifade kullandı: "Hırsızlıktan cezaevinde yatmış, (Daha fazlasını söylemek istemiyorum) bir kadının yalanları…"
Dündar, Suphiye Orancı hakkında neden ağız değiştirdi. Yoksa gerçeklerin ayak sesleri Dündar'ı korkuttu da yapacağı savunma değişikliği için zemin hazırlamak için mi Suphiye Orancı hakkında bu uygunsuz ifadeleri kullandı?
Yıllardır 'kadının beyanı esastır' şiarıyla hareket ettiğini savunan Uğur Dündar, sıra kendine gelince neden agresifleşiyor, kendine sorular sorulmasını neden hazmedemiyor?
Sabah Gazetesi yazarlarından Mahmut Övür de köşesinde kaleme aldığı yazıda Dündar'ın eski itiraflarını ele aldı. Övür, Dündar'ın konuyla ilgili yaklaşımını da eleştirdi.
İşte Mahmut Övür'ün o yazısı
Günlerdir medyada gerçekten insanın içini acıtan, vicdanını sızlatan 4 kız kardeşin acı hayatları anlatılıyor. Ortada daha bebekken onları terk eden bir anne, hayatları yetimhanede geçen 4 kız kardeş var ama baba veya babalar yok.
Kızlardan biri o babaları aramaya kalkınca da ortalık karıştı. Çünkü adı geçen ya da baba olduğu iddia edilen kişiler ünlü ötesi ünlüydüler. Toplumda ahlak abidesi olarak bilinen isimlerdi. Biri tiyatro ve sinema dünyasının ünlü ismi Metin Akpınar, öteki de televizyon dünyasının "derin" programcısı Uğur Dündar'dı. Acı olan ne biliyor musunuz; birinin sanatçı diğeri gazeteci olmasına rağmen yıllarca yetimhanelerde annesiz ve babasız büyüyen o çocukların arayışını görmezden gelmeleri.
Hukuken de olsa sonunda Akpınar babalığı kabullendi. Ama "derin" araştırmacı gazeteci Uğur Dündar geçmişinde böyle bir ilişki yaşamadığını, elinde Adli Tıp raporu olduğunu söyleyerek herkesi haşlamaya başladı. Hatta muhalif olduğu için iftira atıldığını söylüyor, yetinmiyor bir de yazdığı gazetede karşı kampanya başlatıyor. Neymiş, muhalif olduğu için itibarsızlaştırılıyormuş... Oysa ortada babasını arayan acılar yaşamış genç bir kadının feryadı var. Hani kadının beyanı esastı...
Bu konuda ne yazık ki "çağdaş" kadın dernekleri de suskun. İşin en vahim tarafı ise bir kadın sunucu ile Uğur Dündar arasında yaşananlar. O utanç verici sahneleri sevgili Gaffar Yakınca'yla birlikte izledik. Yakınca'nın şu satırları, sıradan kötülüğün ne kadar olağanlaştığını anlatmaya yetiyor:
"35 yıl boyunca kimsesiz yaşamış bir insanın öz babasını bulmak için gösterdiği çaba ile alay etmek, 'Benim sağlıklı bir cinsel hayatım var' diyerek kıkırdamak için ne düzeyde bir kötülük gerekir?
O kıkırdamalara şuh kahkahalar ile eşlik edip, 'Ay ilahi evet teke gibi adamsın, senin şeyinin hesabını mı tutacağız' diyebilmek için ne tür bir kalpsizlikle yoğrulmuş olmak gerekir?
Bu rezil tiyatroyu izleyip tepki vermemek, gönül rahatlığı ile '..spular adama iftira atıyorlar' diyebilmek için nasıl bir kara vicdan gerekir? Yıllarca gizli kameralarla, gizli ses kayıtlarıyla sözde gazetecilik yapıp konu kendisine gelince 'yayın yasağı' getirtmek için nasıl bir ahlak anlayışına sahip olmak gerekir?"
Aslında ortada akıl dışı bir iddia da yok. Babasını arayan bir genç kız, sadece şüphelendiği her veriyi değerlendirerek iz sürmeye çalışıyor. Doğru çıkar veya çıkmaz, bundan daha doğal ne olabilir?
Bakın Sabah'a konuşan bir tanık, bizzat Dündar'ın gençlik yıllarında çalıştığı Çınar Otel'le ilgili şöyle diyor:
"İstanbul'un gençleri eskiden Yeşilköy Çınar Otel'e giderdi. Suphiye'nin Uğur Dündar'la görüştüğüne ben tanığım. Gözlerimle gördüm."
Bir de Dündar'ın bizzat köşesinde yazdığı anıları var ki fazla söze gerek yok. Çınar Otel'de cankurtaranlık yaptığı yıllarda ünlü futbolcular Can Bartu ve Metin Oktay'la tanıştığını anlatırken çok özel bir anısına da yer veriyor:
"Bir akşam cankurtaranlık mesaimi tamamlayıp işten çıkmak üzereyken Metin Ağabey seslendi. Gece kulübüne gitmek için beklediği arkadaşı Tophaneli Kâmil (Altan) nedense gelmemiş, o da bana, 'Haydi gel, felekten bir gece çalalım. Üstelik şanslısın, iki güzel kız yukarıda bizi bekliyor' demişti. Metin Oktay'ın beni mutlu etmek için su gibi para harcadığı o eğlence gecesini hatırladıkça, bir trafik kazası sonucu aramızdan erken yaşlarda ayrılan bu 'kral adam' için gözlerim buğulanır."
Başka sorum yok. Gerçekten kızın olmayabilir ama keşke biraz da babasını arayan bir genç kız için gözleriniz buğulansa da öfkelenmeden, muhalifliğe bağlamadan, alay etmeden bu meseleye yaklaşsaydınız.