17-25 Aralık'ın şifresi: Montaj ve manipülasyon | FETÖ ayarlı medya kumpasın borazanı oldu
7 Şubat 2012'deki MİT kumpası planında başarısız olan FETÖ, 17 Aralık 2013'te bu kez farklı bir kumpas için düğmeye bastı. FETÖ, 17-25 Aralık yargı darbesi girişiminde montaj kasetler, sahte belgeler ve medya manipülasyonlarıyla Türkiye'yi hedef aldı. Gazete manşetlerinden sosyal medya kampanyalarına, gizli tanık ifadelerinden uydurma dekontlara kadar her yolu deneyen örgütün kirli planı, devletin kararlı duruşu ve milletin sağduyusuyla bozuldu. O süreçte kullanılan montaj ve manipülasyon teknikleri ise tarihe karanlık bir leke olarak geçti.
17-25 Aralık, Türkiye'yi kaosa sürüklemek isteyen FETÖ'nün, devleti ele geçirme planının en sinsi hamlelerinden biri olarak tarihe geçti. Montaj kasetler, sahte belgeler ve medya manipülasyonları ile başlatılan karanlık kumpas, yargı ve emniyet içindeki örgüt üyeleri tarafından adım adım hayata geçirildi. MİT kumpasında başarısız olan FETÖ, bu kez 17-25 Aralık'ta düğmeye bastı. Teknolojik manipülasyonlarla hazırlanan ses kayıtları, "yolsuzluk delili" adı altında servis edilirken, sahte belgelerle oluşturulan dosyalar yargı eliyle devreye sokuldu.
TOHUMLAR BÖYLE ATILDI
17-25 Aralık operasyonlarının temelleri, 2012 yılında FETÖ tarafından atıldı. Örgüt, hükümete yönelik ilk büyük hamlesini 7 Şubat 2012 tarihinde gerçekleştirdi. O dönem başbakan olan Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alan plan, MİT kumpası olarak tarihe geçti. FETÖ'nün yargı içindeki unsurları, aynı dönem Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı olan Hakan Fidan başta olmak üzere 5 MİT yetkilisini, kapatılan Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na ifadeye çağırdı.
KUMPAS BOZULDU
Örgütün amacı, MİT'i ve hükümeti hedef alarak devleti zayıflatmaktı. FETÖ'nün planına göre, Erdoğan'ın önemli bir ameliyat için hastaneye girmesi bekleniyordu. Örgüt üyeleri, operasyonu bu boşlukta hayata geçirmeyi amaçladı. Ancak ameliyatın gecikmesi, örgütün tüm planını altüst etti. Erdoğan, gelişmeler hakkında bilgilendirildiğinde, Hakan Fidan'a ifade vermeye gitmemesi talimatını vererek kumpası bozdu.
HAİNLER MONTAJ KASETLERİ DEVREYE SOKTU
MİT kumpasında amacına ulaşamayan FETÖ, bu kez 17-25 Aralık operasyonlarıyla hükümeti hedef aldı. Örgüt, operasyonların altyapısını oluşturmak için kamuoyunu önceden hazırlama stratejisi izledi ve montaj kasetleri devreye soktu. Operasyonların ilk adımı, teknolojik manipülasyonlarla hazırlanmış ses kayıtları üzerinden kamuoyunda algı oluşturmak oldu. Farklı zamanlarda kaydedilen konuşmalar birleştirilerek sahte diyaloglar oluşturuldu. Montaj kasetler, örgütün kontrolündeki medya organları ve sosyal medya platformlarında "yolsuzluk delili" olarak sunuldu.
SAHTE BELGELER YARGI ELİYLE DEVREYE SOKULDU
17 Aralık sabahı düğmeye basan FETÖ, hükümete yönelik hazırlanan sahte belgelerle dolu dosyaları yargı eliyle devreye soktu. Bankacılık işlemlerine ait resmi dekontlar üzerinde oynama yapılarak, gerçekte olmayan para transferleri kurgulandı. Taşınmaz mülkler üzerinde yapılan düzenlemelerle, belgeler "kanıt" gibi gösterilmeye çalışıldı. Örgüt üyeleri, "gizli tanık" kimliği kullanarak uydurma beyanlarda bulundu. Söz konusu ifadeler, aynı zamanda operasyonların meşruiyetini sağlamak için soruşturma dosyalarına eklendi.
SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN GENİŞ KAPSAMLI BİR MANİPÜLASYON YÜRÜTTÜLER
FETÖ, operasyonların etkisini artırmak için sosyal medya üzerinden geniş kapsamlı bir manipülasyon yürüttü. Örgüt, dijital platformları bir silah olarak kullanarak kamuoyunu yanlış bilgilendirme ve yönlendirme faaliyetlerinde bulundu. Özellikle sosyal medya, sahte belgelerin ve montaj kasetlerin hızlı bir şekilde yayılması için kritik bir araç haline geldi. Twitter, Facebook ve YouTube gibi platformlar üzerinden sistematik bir algı operasyonu başlatıldı.
FETÖ, sosyal medyada organize bir şekilde hareket ederek bot hesapları devreye soktu. Binlerce sahte kullanıcı hesabı oluşturuldu ve bu hesaplar, aynı anda belirli etiketler üzerinden paylaşımlar yaparak gündemi manipüle etti. Gerçekte ise gündemi domine eden hesapların büyük bir bölümünün sahte veya otomatik yazılımlar tarafından yönetilen bot hesaplar olduğu daha sonra yapılan analizlerle tespit edildi.
MEDYA ORGANLARINI DA DEVREYE SOKTULAR
FETÖ, kamuoyunu manipüle etmek için kontrolündeki medya organlarını da devreye soktu. Operasyonları, "büyük yolsuzluk operasyonu" olarak lanse eden gazeteler ve televizyon kanalları, manşetleri ve haber bültenlerini örgütün amaçları doğrultusunda kullanarak geniş bir algı operasyonu yürüttü. Sözcü, Cumhuriyet, BirGün gibi medya organları, operasyonları "temiz eller hareketi" olarak sunarken, hayali suçlamaları gündemin merkezine taşıdı. FETÖ'ye yakın haber kanalları, operasyon sürecini dakika dakika yayınlayarak gözaltı görüntülerini sürekli ekranlara taşıdı.
O dönemde Fox TV Ana Haber sunucusu olan Fatih Portakal, operasyonların meşruiyetini sorgulamadan, FETÖ kaynaklı iddiaları sık sık haberlerinde ele aldı. FETÖ'nün algı operasyonlarını destekler şekilde, hükümete yönelik "hesap verme" çağrıları yaptı. "Halk gerçekleri öğrenmeli" ifadeleriyle, 17-25 Aralık kumpasının meşrulaşmasına zemin hazırladı. O dönem FOX Haber Müdürü olan ve Zaman Gazetesi'nden transfer edilen Ercan Gün, canlı yayında yaptığı sahte veri dolu yayınla, algı operasyonu gerçekleştirerek milyonları yanılttı.
Cumhuriyet Gazetesi'nin başında bulunan ve FETÖ desteği ile göreve geldiği belirtilen Can Dündar ise operasyonları hükümete karşı bir fırsat olarak gördü ve açıkça destek verdi. Dündar'ın sosyal medya paylaşımlarında ve köşe yazılarında, FETÖ'nün operasyonlarını savunur nitelikte ifadeler yer aldı. Yalan manşetler sebebiyle hakkında davalar açılan Can Dündar daha sonra yurtdışına kaçmak zorunda kaldı.
KUMPASIN ŞİFRELERİ ÇÖZÜLMEYE BAŞLANDI
Fakat süreç ilerledikçe kumpasın şifreleri çözülmeye başlandı. Montaj kayıtların, yapılan teknik incelemeler sonucunda gerçek dışı olduğu kanıtlandı. Sahte belgelerin, resmi kurumların incelemelerinde düzmece olduğu ortaya çıktı. Operasyonların bir "yargı darbesi" girişimi olduğunu fark eden Türk milleti, hükümete desteğini yineledi.
Devletin dirayetli tutumu ve milletin sağduyulu yaklaşımı sayesinde FETÖ'nün yargı darbesi girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. 17-25 Aralık operasyonları, Türkiye'yi kaosa sürüklemek isteyen FETÖ'nün kirli yüzünü de ortaya çıkardı. FETÖ'nün montaj kasetlerle ve manipüle edilmiş delillerle kurduğu tuzak, Türkiye'nin kararlı mücadelesiyle bozulmuş oldu.
TANIKLAR KARANLIKLARI AYDINLATTI
O dönem SABAH gazetesinde çalışan gazeteciler, 17-25 Aralık sürecinin Türkiye ve basın tarihi açısından kritik bir dönemeç olduğunu dile getiriyor. FETÖ'nün kumpaslarını deşifre ederken büyük bir sorumluluk üstlendiklerini belirten gazeteciler, sahadan gelen bilgileri titizlikle değerlendirerek kamuoyunu doğru bilgilendirmeye odaklandıklarını ifade ediyor. Tanıklıkları, SABAH'ın karanlık planları aydınlatma konusundaki azim ve kararlılığını bir kez daha gözler önüne seriyor. İşte gazetecilerin gözünden 17-25 Aralık operasyonları:
YOLSUZLUK SOSLU BİR OPERASYON
Mahmut Övür (Sabah Gazetesi): Karşımızda gözü dönmüş bir Gülen vardı ve açık olmayan bir üslupla dönemin Başbakanı Erdoğan'ı eleştiriyordu. Basınla yazılmamak koşuluyla (Off The Recordu) yapılan o görüşme herhalde mesaj iletmek amaçlıydı ki ben kendi adıma o mesajı "seçilmiş siyasi irade"ye hemen ilettim; "Cemaat sert bir savaşa hazırlanıyor" Bana göre o savaşın ilk örneği Gezi kalkışmasıydı ve sonradan cemaatin katkısıyla büyütüldüğü de anlaşıldı. Sonra olan her şeye şüpheyle baktım.
Bu yüzden 17 Aralık'taki yolsuzluk soslu operasyonun bir darbe girişimi olduğundan şüphe duymadım ve daha ertesi gün de Sabah'taki yazımda "Bu bürokrasinin siyasete, topluma darbesidir" diye yazdım. Başbakan Erdoğan'ın "yalnız kalsam da vazgeçmeyeceğim" dediği, Sabah grubunun da sivil siyasete sahip çıkarak yürüttüğü bu kararlı mücadele, o güne kadar "cemaat" olarak bilinen bu kirli yapının aslında "dindar" kılıklı bir Gladyo yapılanması olduğunu açıkça ortayı koydu. 17-25 Aralık yargı darbesine karşı verilen mücadele, Türkiye'nin sivilleşmesinde, demokrasiye sahip çıkılmasında ve "yolsuzluk soslu" darbe tuzaklarına düşülmemesinde bir ilk eşikti ve tarihi bir dönüm noktasıydı.
EĞER KAYBEDİLSEYDİ...
Ferhat Ünlü (Sabah Gazetesi): 17-25 Aralık 2013 operasyonu, Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) AK Parti iktidarına yönelik, ekonomi temelli bir yargı darbesi girişimiydi. Hedef, hükümeti alaşağı ederek devleti ele geçirmekti. Operasyonun temelleri, Mart 2013'ten itibaren izleme, dinleme ve takiplerle atıldı. Ancak FETÖ'cü savcılar, operasyonu UYAP sistemine kaydetmeden, yargı bürokrasisindeki amirlerinden gizli bir şekilde yürüttü.
2013 yaz aylarında, FETÖ'nün insan kaynağı olan dershanelerin kapatılması gündeme geldi. Hükümet, bu kararı alarak örgütün elinde ne tür operasyon araçları ve silahlar olduğunu test etmeyi amaçladı. Daha önce, 7 Şubat 2012 MİT krizi, FETÖ'nün neler yapabileceğine dair devletin ilk önemli uyarısı olmuştu. Ancak o dönemde milletin geniş bir kesimi bu yapının gerçek yüzünü henüz tanımamıştı. Bu süreçte üç merhale dikkat çeker: 7 Şubat 2012 MİT Krizi, FETÖ'nün bir terör örgütü olarak devlet tarafından ilk kez net bir şekilde anlaşılmasını sağladı.
Bu olay, bilenler için bir teyit niteliğindeydi. 17-25 Aralık 2013, örgütün gerçek yüzünü görenlerin sayısını artırdı, ancak bu hâlâ geniş kesimler için yeterli değildi. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi, milletin büyük çoğunluğu için FETÖ'nün gerçek yüzünün tamamen anlaşılmasını sağladı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu üç büyük sınavdan galip çıktı. Eğer bu mücadelelerden biri bile kaybedilseydi, bugün var olan Türkiye'den söz etmek mümkün olmazdı.