Sinan Ateş nasıl öldürüldü? Davanın dördüncü gününde çarpıcı sözler! Ateş'in annesi mahkemede fenalaştı...
Eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin görülen davanın dördüncü celsesi tamamlandı. Dava salonunda avukat beyanları alınmaya başlanırken gün içinde Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş de dinlendi Ateş bildiği hiçbir şeyin sır kalmamasını istemediğini ifade ederken, "Çocuklarımı annesiz bırakmaktan korktum" dedi. Diğer yandan mahkemede Sinan Ateş'in annesi Saniye Ateş beyanda bulunduğu esnada iki kez fenalaşırken sağlık ekiplerince müdahale edilerek salondan çıkarıldı. Diğer yandan mahkemede olay sırasında Ateş'in yanında olan müşteki Selman Bozkurt cinayet anını anlattı. İşte detaylar...
Eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 sanıklı davanın dördüncü celsesi tamamlandı.
Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmanın öğleden sonraki kısmında, sabah beyan verirken rahatsızlanan Sinan Ateş'in annesi Saniye Ateş'in dinlenmesine devam edildi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den oğlunun katilini bulmasını isteyen Ateş, "Oğlum kaç sefer çelik yelekle geldi bilemezsiniz. Benim 38 yaşındaki gelinim neden çelik yelekle geziyor? Ben bu mahkemenin sonucunu görür müyüm, görmez miyim bilmiyorum ama kimin zerre dahli varsa Allah bin beterini yaşatsın. Kısasa kısas istiyorum, kanıma kan istiyorum." ifadelerini kullandı.
CİNAYET ANINI ANLATTI
Daha sonra saldırı sırasında Ateş'in yanında olan ve olayda yaralanan müşteki Selman Bozkurt dinlendi. Ateş'in öğrencisi Ahmet Keçik'le birlikte camiye gitmek için Çukurambar'daki ofisten ayrıldıklarını anlatan Bozkurt, "Abim, 'Sosyal medyada yine başladılar. Bana saldırabilirler, sağa sola iyi bakın' diye telkinde bulundu. Camiye gittiğimizde başıyla işaret ederek yanına çağırdı ve 'Şu silahın birini al, namaz kılarken rahatsız edecek' dedi. Ben de aldım belime taktım." diye konuştu.
Bozkurt, olay anını şu sözlerle anlattı:
"Arabaların arasından şahıs çömelir vaziyette abimin karşısına çıktı ve art arda ateş etmeye başladı. Şahıs sürekli atış halindeydi. Silahı zar zor çıkardım ve arabanın diğer tarafından dolanıp havaya bir iki el ateş ettim. Abimi yerde o vaziyette görünce dizlerimin üzerine yığıldım. Olayın şokundaydık. Sonrasında Ahmet, 'Silah kurulu, yaralısın ver, bir şey olur' deyip silahı aldı. Sonra ayrı ambulanslarla hastaneye götürdüler. Bir haftaya yakın yoğun bakımda kaldım. Kendisi yoğun tehdit ve hakaretlere maruz kalıyordu. Kendisi bu durumdan çok mustaripti."
"HEDEF GÖZETMEDEN ATEŞ ETTİ"
Daha sonra sanıklar ve avukatları, müşteki Bozkurt'a soru sorma talebinde bulundu. Bozkurt'un avukatı bu talebin reddine karar verilmesini istedi ancak mahkeme heyeti, Bozkurt'un aynı zamanda olayın görgü tanığı olması nedeniyle soru sorulmasına izin verdi.
Doğukan Çep'in avukatı Emine Tosun'un, "Eray Özyağci bel altı mı, bel üstü mü ateş etti?" sorusuna Bozkurt, "Olay çok hızlı gerçekleşti. Şahsın hedef gözettiğini sanmıyorum. Peş peşe ateş açtı. Abimin neresinden vurulduğunu görmedim." cevabını verdi.
Bozkurt, Ahmet Keçik'in silahları ofise götürmesi talimatını kendisinin verip vermediği yönündeki soruyu ise "Hayır, ben öyle bir talimat vermedim." diye yanıtladı.
"Sinan Ateş'e isabet eden atış sizin tarafınızdan yapılmış olabilir mi?" sorusu üzerine Bozkurt, böyle bir şeyin mümkün olmadığını söyledi.
Müşteki avukatları ise beyanlarında, sanıklar Serdar Öktem ve Mustafa Ensar Aykal'ın kilitli telefonlarının incelenebilmesi için Apple'a yazı yazılarak telefonlarının şifrelerinin istenmesini talep etti.
AYŞE ATEŞ: NE VARSA ORTAYA ÇIKSIN
Müşteki Ayşe Ateş'in avukatı Ali Yücel, dönemin Ankara Asayiş Şube Müdür Yardımcısı Kerem Gökay Öner'in savcılığa suç duyurusu dilekçesi sunduğunun öğrenildiğini, bu dilekçede sanık Tolgahan Demirbaş sokakta değil, Olcay Kılavuz'un evinde gözaltına alındığının yer aldığını anlattı. Yücel, söz konusu suç duyurusu dilekçesinin istenmesini ve Öner'in tanık olarak dinlenmesini talep etti.
Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin güvenlik kamerası kaydına dikkat çeken Ayşe Ateş, "Kamera kaydında ne var? İzlemeyenler için anlamayanlar ve anlamak istemeyeneler için bir kez daha anlatıyorum. Kiralık katil arabanın arkasından çıkıyor, silahını Sinan'ın vücuduna doğrultup, üst kısmına doğru ateş ediyor. Sinan ne ayağından vurulan bir insanın refleksini veriyor ne de başka bir hamlede bulunuyor. Sadece bilinci kapalı bir şekilde yere düşüyor ve hareketsiz kalıyor. Yere düşen bir insan ayağından vurulduysa bir refleks vermez mi? Bu akıl ve mantık dışı ifadelerle saçma sapan zırvaları bize 3 gündür dinletiyorlar. Sonrasında Sinan düşerken kiralık katil Erol Özyağcı, Selman'ı da vuruyor. Selman can havliyle kaçıyor, kaçarken eli silahına gidiyor, silahı elinde değil, elini beline atıyor. Bunlar kamera kaydında görünüyor. Kiralık katil devam ediyor, önüne doğru bir adım atıp Sinan'a ateş ediyor, Sinan'ı etkisiz hale getirip kaçıyor. Selman geri döndüğünde ise Sinan'ın cansız bedeniyle karşılaşıyor ve dizlerinin üstüne çöküyor" diye konuştu.
'ÇOCUKLARIMI BİR DE ANNESİZ BIRAKMAKTAN KORKTUM'
Ayşe Ateş, duruşmada vereceği ifadede Sinan Ateş'e hayattayken yaşatılanları anlatacağını söyleyerek, "Sinan'ın bana anlattıklarını, canilerin bize yaşattıklarını anlatacağım. Hem de hiçbir ismi pas geçmeden, tıpkı ilk gün hastanede savcıya verdiğim ifadede yaptığım gibi, o ifadeyi bilenler gayet iyi biliyor. O günden sonra yakın arkadaşlarım bana şöyle söylediler; Ayşe bu isimleri söyleme seni de yaşatmazlar. Sen Sinan'ın sana söylediği alt kademedeki isimleri ver, diğerlerini devlet ortaya çıkarır. Ölmekten öldürülmekten çocuklarımı bir de annesiz bırakmaktan korkuyorum. Bugün ölümü göze almadım arkadaşlar. Burada sosyal medyada ve televizyon ekranlarında ortaya konulan tabloyu ve karanlığı gördükten sonra yargıda, emniyette, medyada, sosyal medyada, yeraltı dünyasında bu kadar güce sahip bu karanlığın konuşsan da konuşmasan da beni öldüreceğine, herkesi öldüreceğine ikna oldum. Bu yüzden bildiğim hiçbir şeyin sır kalmasını istemiyorum. Ölürsem de benimle gitmesini istemiyorum. Herkes her şeyi bilsin istiyorum." dedi.
"ÖLÜP ÖLÜP DİRİLDİ"
Mahkemede konuşan Sinan Ateş'in annesi Saniye Ateş 18 aydır "ölüp ölüp dirildiğini" söylerken, "Ben, yaşayan bir ölüyüm ama şurada 4 gündür 22 kez daha öldüm. O kadar öldüm ki sanki herkes masum, benim oğlum kendini vurmuş." dedi.
ATEŞ'İN ANNESİ FENALAŞTI
Beyanı sırasında fenalaşan Saniye Ateş, kalbini tutmaya başladı. Duruşmaya ara veren mahkeme başkanı, sağlık görevlilerini çağırdı. Sağlık görevlileri, duruşma salonu dışındaki bir odada Ateş'e müdahale etti.
SANIK ÇEP'E TEHDİT UYARISI
Mahkeme başkanı, dünkü duruşmada sanıklardan Doğukan Çep'in tuvalet ihtiyacı için salondan çıkarıldığı sırada müştekilerin bulunduğu tarafta oturan izleyicilere dönerek tehdit anlamına gelecek şekilde başını salladığının üye hakim tarafından görüldüğünü ve kendisine durumun aktarıldığını bildirerek, Çep'i uyardı.
Mahkeme başkanının, "Doğukan anladın mı?" diye sorduğu Çep, konuşmak için söz istedi ancak buna izin verilmedi. Duruşma, avukat beyanıyla devam ediyor.
ÜÇÜNCÜ CELSEDE NELER YAŞANDI?
"CİNAYET İŞLEDİĞİNİ BİLMİYORDUM"
Tetikçi Eray Özyağci'yi İstanbul'dan Ankara'ya getirdiği belirtilen polis memurlarından Murat Can Çolak'ın avukatı Ömer Faruk Gündoğdu, müvekkilinin birlikte seyahat ettiği kişinin cinayet işleyeceğini bilmediğini öne sürdü.
Özyağci'nin dosyanın sanıklarından Aşkın Mert Gelenbey'in arkadaşı olduğunu, müvekkilinin bu kişiyi tanımadığını iddia eden Gündoğdu, müvekkilinin tahliyesine ve beraatine karar verilmesini istedi.
Sanık Ufuk Köktürk'ün avukatı İlker Kocaoğlu ise müvekkili hakkında dava açılmasının gerekçesinin, dosyanın sanıklarından Zekeriya Asarkaya'nın banka hesabına 4 bin lira para göndermesi olduğunu söyledi.
Avukat Kocaoğlu, müvekkilinin, parayı sanık Doğukan Çep'in borç istemesi üzerine gönderdiğini belirterek, "Müvekkilim suçsuzdur, suç işlemeye yardım etme kapsamında hareket etmemiştir. Bir siyasi partinin il yöneticisi olduğuna dair haberler üzerine tutuklanması gerçekleşmiştir." dedi.
Sanıklar Mustafa Uzunlar, Osman Bayraktar, Mehmet Yüce, Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Serdar Öktem, Caner Günay, Emre Yüksel ve Umut Ersoy'un avukatları da müvekkilerinin suçsuz olduğunu öne sürerek, tahliye talebinde bulundu.
İKİNCİ CELSEDE KRİTİK SORU
İDDİANAMEDEKİ 06 AT 5021 PLAKALI ARAÇ SORULDU
Sanık Emre Yüksel de Sinan Ateş'le hayatı boyunca bir kez dahi bir araya gelmediğini, kendisine bir husumetinin olmadığını öne sürdü.
Olaydan bir gün önce aldığı ruhsatlı silahı denemek için sanık Tolgahan Demirbaş'la çiftlikte buluşmayı planladıklarını belirten Yüksel, "Arkadaşımla görüşmem uzadığı için çiftliğe gidemedim ama sonrasında birlikte yemek yedik. Olayın olduğu gün devlet dairelerindeki resmi işlerimi hallediyordum. Bir buçuk senedir cezaevindeyim. Ne gerekçeyle tutuklandığımı dahi bilmiyorum." dedi.
Yüksel, Ateş'in avukatı Ali Yücel'in araç plakasını sorgulatmasıyla ilgili, "Kimseye Sinan Ateş'in avukatının bilgisini sormadım. Tolgahan Demirbaş'a bir plaka attım, o da Ali Yücel'e ait çıkmış. 2 buçuk yıl önce atılmış bir mesaj. Bu mesajı attığımı iddianamede gördüm. Yanlış hatırlamıyorsam o süreçte bir kafe devralmıştım. Bu araçtan rahatsızlık duyulmasından dolayı plakayı sormuş olabilirim." iddialarında bulundu.
Müşteki avukatlarının, iddianamede yer alan 06 AT 5021 plakalı aracın kime ait olduğunu sorması üzerine Yüksel, aracın MHP'ye ait olduğunu ancak Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı'na tahsis edildiğini, vakıftaki görevi nedeniyle aracı kendisinin kullandığını söyledi.
Sanık Alper Atay ise 2016'da sanık Ufuk Köktürk'ün aracılığıyla Çep'le tanıştığını belirterek, cinayetten bir gün sonra 31 Aralık 2022'de arkadaşlarıyla kafede oturduğu sırada Çep'in geldiğini ve birlikte İstanbul'daki bir otelde düzenlenen festivale gittiklerini anlattı.
Festival sonrası otelde konakladıklarını söyleyen Atay, "Doğukan stresliydi. Ne olduğunu sorduğumda 'Biraz sıkıntım var' dedi, içeriğini söylemedi. Uyandıktan sonra üçümüz odadan ayrıldık, Doğukan bizden sonra çıkacaktı. Otelden ayrıldıktan sonra Doğukan'ı görmedim. Bir festivale gittim başıma gelmeyen kalmadı. Suçsuzum, beraatimi talep ediyorum." diye konuştu.
Sanık Erdem Karadeniz, "Hakim bey neyle suçlandığımı biliyorum ama suçumun ne olduğunu bilmiyorum. 18 aydır tutukluyum." ifadelerini kullandı. Doğukan Çep'i tanıdığını ancak bir samimiyetinin bulunmadığını iddia eden Karadeniz, cinayetin ardından Çep'in otelde kalmasında bir dahlinin bulunmadığını savundu.
TELEFONUNUN ŞİFRESİNİ VERMEDİ
Sanık dönemin Cinayet Büro Amiri Mustafa Ensar Aykal, kasten öldürmeye yardım etme suçlamasını kabul etmediğini, faillere maktulün konum bilgisini verdiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını öne sürdü.
Aykal, eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş dışındaki sanıkları tanımadığını savundu.
Sanık Aykal, olaydan 8,5 ay önce, Ateş'in telefon numarasını kendisine atan Demirbaş'a, numaranın "Bu numara eski GB'ye çıkıyor" dediği, Demirbaş'ın da "Onun ipini çekmişler" cevabını verdiği iddialarını da yanıtladı.
Sorgulamasını yaptırdığı personelin, telefon numarasının "önceki Ülkü Ocakları Başkanına ait olduğu" bilgisini verdiğini söyleyen Aykal, bu kişinin telefon numarasının Sinan Ateş'e ait olduğunu söylemediğini öne sürdü.
Cinayetten önce ve sonra sanık Tolgahan Demirbaş ile 5 kez görüştüğü iddiasıyla ilgili savunma yapan Aykal, bunların 2'sinde görüşme olmadığının bilirkişi raporunda dahi tespit edildiğini aktardı.
Cinayet günü ihbar sonrası görevli olarak olay yerine gittikten 5-6 dakika sonra Ateş'in kimlik bilgisini öğrendiklerini savunan Aykal, "Maktulün önceki dönem Ülkü Ocakları Genel Başkanı olması, benim de bu camiadan tanıdığım tek kişinin Tolgahan Demirbaş olması nedeniyle onu aradım. İsim vermeden 'Bir şey duydun mu?' diye sordum. O da 'Hayır.' cevabını verdi ve telefonu kapattık." dedi.
Avukatının, "Tolgahan bir evde yakalandı mı?" yönündeki sorusuna Aykal, "Hayır, tutanakta ne yazıldıysa o. Tutanakta sadece şahsımın değil, diğer görevlilerin de imzası vardır." cevabını verdi. Aykal avukatının, "Yakalandığında herhangi bir kimse tarafından sana mukavemet gösterildi mi?" sorusunu da "Hayır, gösterilmedi." diye yanıtladı.
Mahkeme başkanının, "Telefonunun şifresini vermemişsin. Verecek misin?" sorusu üzerine Aykal, "Susma hakkım olduğunu biliyorum. Telefonumun incelenmesi için şahsıma somut bir gerekçe sunulması lazım." dedi.
Aykal, cinayet sırasında Ateş'in yanında bulunan Ahmet Keçik'in "müşteki/şüpheli", Selman Bozkurt'un ise "müşteki" sıfatıyla ifadesinin alındığını, olayla ilgili kişilere sıfat verilmesinin kendi sorumluluğunda olmadığını, daha sonra kendisinin şüpheli duruma düştüğünü öne sürdü.
Mahkeme Başkanı, sanık Aykal'ın çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından duruşmayı, yarın devam edilmek üzere bitirdi.
Mahkeme Başkanı ayrıca duruşmanın öğleden önceki bölümünde Ayşe Ateş'in avukatı Ali Yücel ile diğer avukatlar arasında çıkan gerginlik sırasında avukat Yücel'i, talimat vermesine rağmen ilk etapta dışarı çıkarmayan kolluk görevlileri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
İLK DURUŞMADA NELER YAŞANDI?
Duruşmaya, tutuklu sanık eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş'ın savunmasının alınmasıyla devam edildi.
Hakkındaki suçlamaları reddeden Demirbaş, "Benim böyle bir işin içinde olmam söz konusu değil. Maktulle hiçbir husumetim ve tanışmışlığım yoktur. Diğer sanıklarla da hayatımın hiçbir anında bir araya gelmedim. Ben onları tanımam, onlar da beni tanımaz." dedi.
"ALGI OPERASYONUYLA TUTUKLANDIM"
Ateş'in öldürüleceğinden haberinin olmadığını savunan Demirbaş, "Benim bu olayla hiçbir alakam yoktur. Hayatımda hiç kimseyi bir suça sevk etmedim. Dosya FETÖ iltisaklı basın mensuplarına sızdırılarak bu süreçte algı operasyonu yürütülmüştür. Benim vicdanım rahat. Olay olup bittikten sonra bir camiayı zan altında bırakmak maksadıyla yapılmış olan kamuoyu baskısı ve algı operasyonuyla tutuklanan bir kişiyim ben." ifadelerini kullandı.
Olayın ardından kendisi hakkında medyada "komplo teorilerinin yer aldığını" savunan Demirbaş, buna rağmen Ankara'dan ayrılmadığını, davet üzerine de savcılığa gittiğini anlattı.
Sanık Demirbaş, cep telefonunda yer alan bilgileri sakladığı iddiasını yalanlayarak, "Kamuoyu, sosyal medya baskısıyla değil, somut delillerle bir yargılama olursa aklanacağıma inanıyorum." diye konuştu.
"MAKTULÜN EV ADRESİ OLDUĞUNU BİLMİYORDUM"
Telefonunda yapılan incelemelerde Sinan Ateş'le ilgili araştırmaları neden yaptığı sorulan Demirbaş, şöyle devam etti:
"Ben cep telefonumu 'bu olayla hiçbir bağım, alakam yok' diyerek kendi rızamla şifresiyle teslim ettim. Bu cep telefonunda çıkanlar olaydan 8 ay önce olup, bu olayla alakalı değildir. Geçmişte üzüntü verici bir olay yaşanmıştı. Yaşanan üzüntü verici olay sebebiyle kendisine camiada bir tepki oluşmuştu. Bu sebeple de arkadaşlar maktulün evinin önüne pankart asarak protesto yapmak istediler. Herkes kendi çapında pankartın asılacağı yerle ilgili çaba sarf etmişti. Ben de bu çabayı gösterdim. O bilgilerin maktulün ev adresi olduğunu bilmiyorum. O eve hiç gitmedim, kimseyi de yönlendirmedim. Maktule ait uçuş bilgisini kimseye atmadım, kimseyi yönlendirmedim."
Sanık Demirbaş, hiçbir kamu görevlisinden maktul veya bir başkası için bilgi talep etmediğini öne sürdü.
Davanın sanıklarından dönemin Cinayet Büro Amiri Mustafa Ensar Aykal ile yaptıkları görüşmeye ilişkin soru üzerine Demirbaş, "Bu kişinin beni aradığı doğrudur. 'Çukurambar'daki olaydan haberin var mı?' diye sordu. Ben de 'Haberim yok' dedim, 'Tamam' dedi, kapattı. Birinci konuşmadan sonra bir kez bile hiçbir yerde hiçbir şekilde kendisiyle iletişim kurmadım." savunmasını yaptı.
Demirbaş, soru üzerine, davanın tutuklu sanıklarından Çağlar Zorlu'nun kendisine bir bilgisayar programından bahsettiğini, bilgileri girince ilgili kişilerin yerinin program tarafından tespit edildiğini söyledi.
"Ateş'in evinin önüne pankart asmak" için Ateş'in bilgilerine bakmasını istediğini aktaran Demirbaş, "İki adres verdi, o adreslerin hiçbirine gitmedim, kimseyi yönlendirmedim. Zaten o adresler de sahtedir, raporlarda da ortadadır. Ben, 'haylazmış, kulak çekeceğiz' gibi hiçbir ifade kullanmadım." diye konuştu.
Cinayetten önce Emre Yüksel'e konum gönderdiği, konumun tetikçi Eray Özyağci'ye gelen konum ile aynı olduğunun hatırlatılması üzerine Demirbaş, şu iddialarda bulundu:
"Bunun nasıl olduğu hakkında bir fikrim yok. Sosyal faaliyette bulunmak için yıllardır gittiğim bir çiftlik evine gitmeye karar verdim. Emre Yüksel bir gün önce ruhsatlı tabanca almıştı, atış yapacaktı. Olay günü Yüksel ben babamlarda otururken beni aradı, yanında arkadaşı olduğunu söyledi. Bana ne yapacağımı sorunca ben de çiftliğe geçeceğimi söyledim. Ben geçtim, merkezi bir yerden kendisine konum attım. Emre gecikeceğini söyleyince benzinliğe girdim. Bu arada Yüksel misafirinden ayrılamadığını söyleyince ben direkt çiftliğe geçtim. Sonra Emre beni aradı, misafirle beraber yemeğe gideceğini söyledi. Ben de onlarla buluşmak için Ankara'ya döndüm ve beraber yemek yedik. O konumun başka birinde çıkmasından bilgi sahibi değilim."
ANKARA EMNİYETİNDEN CİNAYETLE İLGİLİ BİLGİ NOTU
Tolgahan Demirbaş, telefonuna Ankara emniyetinden cinayetle ilgili bilgi notu gelmesine ilişkin soru üzerine ise "Bilgi notunu ben talep etmedim." dedi.
Sanık Demirbaş, "Ben ve ailem mağduruz. Olayla hiçbir alakam yokken 'azmettiren' deniliyor. Tahliyemi, davanın sonunda da beraatimi talep ediyorum." ifadelerini kullandı.
Olay günü cep telefonundan Sinan Ateş'le ilgili neden arama yaptığına dair soru üzerine Demirbaş, olay gecesi İstanbul'da bulunduğunu anımsatarak, "geçmişte camiada görev almış biriyle ilgili gelişmeleri takip ettiğini" belirtti.
"OLAY GÜNÜ OLCAY KILAVUZ İLE GÖRÜŞTÜĞÜMÜ HATIRLAMIYORUM"
Demirbaş, soru üzerine, "Olay günü Olcay Kılavuz ile görüştüğümü hatırlamıyorum, olay başka yöne çekilmek isteniyor. Tespit vardır bilemem, varsa bilirkişi raporu hatalıdır." diye konuştu.
Sanık Aykal ile bir yazışmasında Sinan Ateş'i kastederek, "Onun ipini çekmişler" ifadesinin ne anlama geldiği sorusu üzerine Demirbaş, "İpini çeken eden yok. Ben böyle bir şeye hiçbir ortamda şahit olmadım. Orada 'ipini çekmişler'den kastım; teşkilatla, camiayla bir bağı olmadığı, aforoz edildiği anlamında kullandığım bir tabirdir." iddiasında bulundu.
TETİKÇİNİN EVİNDE KALDIĞI SANIK SAVUNMA YAPTI
Savunması alınan sanık Zekeriya Asarkaya, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
Ateş'e Allah'tan rahmet, ailesine de başsağlığı dileyen Asarkaya, "İstemeyerek böyle bir işin içinde bulunduğumdan kendimi suçlu hissediyorum. Sanki rüyadaymışım gibi geliyor. O kadar cezaevi hayatım var ama böyle bir şey görmedim." dedi.
Kendisini arayan, dosyanın sanıklarından Hakan Saraç'ın arkadaşının kalacak yere ihtiyacı olduğunu söylediğini ifade eden Asarkaya, "Bana, 'Misafir edebilir misin?' dedi. Ben de bir müddet düşündükten sonra kabul ettim. Bu kişiler, birkaç gün evimde kaldı. Bana, alacak meselesi olduğunu o yüzden Ankara'ya geldiklerini söylediler. Suçsuz yere cezaevinde yatıyorum. Haberim olmadan kullanıldım. Böyle bir cinayet işleneceğinden haberim yoktu. Beraatimi talep ediyorum." diye konuştu.