Katil İsrail için Lahey'de hesap vakti! Türkiye'den BMGK'ya çağrı: Gözünüzü kapatmayın
Katil İsrail'in Filistin'deki işgal ve ilhak uygulamalarına ilişkin Türkiye bugün Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) sözlü sunum yaptı. Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Ahmet Yıldız yaptığı sunumda BM Güvenlik Konseyi'nin sorumluluklarını yerine getirmesi konusunda çağrıda bulunurken "İsrail'in Gazze saldırılarına gözlerimizi kapatamayız." ifadelerini kullandı. Yıldız ayrıca bölgede kalıcı barışın tehlikede olduğunu vurguladı ve konuya ilişkin "İsrail'in hukuk dışı adımları BM kararlarını hiçe sayıyor. BM aldığı kararları İsrail'e karşı uygulamıyor." dedi. Diğer yandan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM İnsan Hakları Konseyinin 55. Oturumu'nda konuşurken "İsrail'in Refah'a saldırısı sadece oradaki bir milyondan fazla Filistinli sivil için dehşet verici olmakla kalmayacak, yardım programlarımızın tabutuna son çiviyi çakacak." uyarısında bulundu. Dışişleri Bakan Yardımcısı Ahmet Yıldız sunum sonrası A Haber’e özel açıklamalarda bulundu. Yıldız, "İşgalin sona ermesi gerektiğini belirten bir sunum yaptık." dedi.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Ahmet Yıldız, İsrail'in Filistin'deki işgal ve ilhak uygulamalarına ilişkin bugün Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) sözlü sunum yaptı.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Ahmet Yıldız, Uluslararası Adalet Divanı'nda yaptığı konuşmada, "İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarına yönelik herhangi bir eylemi veya alacağı herhangi bir önlem uluslararası hukukun ihlali anlamına gelecektir, dolayısıyla yok hükmündedir" dedi.
Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) "İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin danışma görüşü" duruşmalarının son gününde Türkiye sözlü beyanda bulundu. Dışişleri Bakan Yardımcısı Ahmet Yıldız, Hollanda'nın Lahey kentindeki Barış Sarayı'nda düzenlenen duruşmada İsrail'in Filistin işgaline ilişkin Türkiye'nin argümanlarını sundu. Uluslararası sistemin şu anda yıkım aşamasında olduğunu belirten Yıldız, bunun nedeninin Filistin halkına on yıllardır uygulanan adaletsizlik olduğunu söyledi.
Yıldız, Uluslararası Adalet Divanı'ndan İsrail ile ilgili alınan ihtiyati tedbir kararının tam olarak uygulanmasını talep etti. Yıldız, "Mahkemenin dosya hakkındaki danışma anlamı taşıyan kararı şunu ortaya koymuştur, İsrail'in Doğu Kudüs'te dahil olmak üzere işgal ettiği Filistin topraklarındaki yapmış olduğu uygulamalar, bütün Filistin'de olumsuz sonuçlara neden olmaktadır. Filistinliler, kendi toprakları üzerinde, haklarından mahrumdur. Adalet, eşitlik, insan onuru ve çok uzun zamandan beri hak ettikleri bağımsızlığı istemektedirler. Türkiye Cumhuriyeti, bölge ile güçlü ve derinden ilişkileri olan bir ülkedir. Sadece Arap devletleriyle değil, aynı zamanda Yahudi toplumlarıyla da güçlü ilişkilerimiz var. Avrupa'da yüzyıllar öncesinde zulme uğramış Yahudiler Türkiye'ye sığınmış ve burada kendilerine güven bulmuşlardır. İkinci Dünya Savaşı da dahil olmak üzere biz hiçbir zaman için bu insanlara kimliklerinden dolayı bir ayrımcılık yapmadık" dedi.
"İŞGAL FİLİSTİNLİLERİ İSRAİL'İN MERHAMETİNE BAĞIMLI HALE GETİRMİŞTİR"
Türkiye'nin Israil'in işgal altındaki Filistin topraklarının statüsünü değiştirme yönelik çabalarını görmezden gelemeyeceğini vurgulayan yıldız, "Türkiye, İsrail'in Filistin halkına yönelik saldırılarına da kayıtsız kalamaz" şeklinde konuştu. İsrail-Filistin çatışmasının nedeninin köküne inmeden bölgede bir barış ve istikrar sağlamanın mümkün olmayacağını belirten Yıldız, "İsrail-Filistin çatışması 7 Ekim 2023'te başlamadı. Bu çatışma, belli bir Filistinli fraksiyon veya grupla alakalı değildir. Bu çatışma bir önceki yüzyıla kadar uzanmaktadır. Ancak barışın önündeki gerçek engel çok açıktır. İsrail'in Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Filistin topraklarındaki işgalinin daha da derinleşmesi, iki devletli çözümün uygulanmaması, İsrail ve Filistin'in yan yana yaşaması çözümünün hayata geçirilmemesidir. Filistinliler, şu anda İsrail'in boğucu işgali altında çok zor şartlarda yaşamaktadır. On yıllardan beri devam eden İsrail işgali, Filistin halkının kendi temel insan haklarından mahrum olmasına neden olmanın yanında Filistinlileri İsrail'in merhametine bağımlı hale getirmiştir. Filistinlilerin yaşam alanlarına el konulmuş, geçim kaynaklarına el konulmuştur. 21. yüzyılda hala bu uygulamalar devam etmektedir ve bazen bu uygulamalar orta çağ ve hatta daha da kötüsüne benzemektedir" şeklinde konuştu.
"BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK KONSEYİ BAŞARISIZ OLMUŞTUR"
İsrail'in son dönemdeki eylemlerinin Doğu Kudüs dahil olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarının statüsünü değiştirmeyi amaçladığını belirten Yıldız, "Bu kabul edilemez. Birleşmiş Milletler kararlarına da aykırıdır" dedi. Yıldız, "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin birincil sorumluluğu uluslararası barış ve istikrarın sağlanması ve korunmasıdır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi maalesef bu görevde başarısız olmuştur. Birleşmiş Milletler üyelerinin çok büyük bir kısmı şu anda Gazze'de meydana gelmekte olanları kınasa da ve bölgeye insani yardımın gönderilmesini istese de maalesef şu ana kadar BM Güvenlik Konseyi böyle bir adım atma konusunda başarısız olmuştur ve bu konudaki çabalar da sonuçsuz kaymıştır. İşgal altındaki topraklardaki durum, BM Güvenlik Konseyi tarafından ve BM Genel Kurulu tarafından çok sayıda karar alınmasına rağmen on yıllar içerisinde iyileşmemiştir. İsrail hukuku dışı tek taraflı eylemlerine devam etmiş ve BM kararlarını hiçe saymıştır. İki devletli vizyonu tehlikeye atmıştır. Hukuku dışı yerleşim çalışmaları genişleyerek devam etmiştir. İsrail bölgede işgal altında tuttuğu toprakların nüfus yapısını, demografik yapısını değiştirmektedir, Filistinlilerin evlerini yıkmaktadır. Diğer taraftan da İsrail güvenlik güçlerinin koruması altında yeni yerleşimciler inşaatlara devam etmektedir" diye konuştu.
İsrail-Filistin çatışmasının en önemli unsurlarından bir tanesinin de kutsal mekanların statüsünün belirlenmesi ve korunması olduğunu kaydeden Yıldız, "Doğu Kudüs'te Mescid-i Aksa ve Harem-i Şerif tüm dünyadaki Müslümanlar için kutsal yerlerdir ve kutsallıkları mutlaka bütün zamanlarda geçmişten bugüne hep korunmuştur ve korunmak durumundadır. Kudüs'teki Harem-i Şerif de dahil olmak üzere Osmanlı döneminde buraların korunmasına başlanmış ve o dönemden bu döneme hep korunmuştur" dedi.
"HAREM-İ ŞERİF'İN STATÜSÜ İHLAL EDİLMEKTEDİR"
İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarındaki tek taraflı adımlarına yönelik Uluslararası toplumun yaklaşımının belli olduğunu ifade eden Yıldız, "Esas olarak İsrail, Filistin topraklarındaki işgal gücüdür. İsrail'in uluslararası hukuka uyma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu nedenle İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarına yönelik herhangi bir eylemi veya alacağı herhangi bir önlem uluslararası hukukun ihlali anlamına gelecektir dolayısıyla yok hükmündedir, geçersizdir. İsrail'in insan hakları ihlalleri de mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. İsrail'in Kudüs'te ve kutsal yerlerdeki uygulamalarına baktığımız zaman, Kudüs şehrinin statüsünü değiştirme yönünde atacağı her türlü tek taraflı karar ve aynı zamanda Harem-i Şerif ve Mescid-i Aksa ile alakalı olarak atacağı her türlü karar da yok hükmündedir. Türkiye İsrail devletinin tek taraflı olarak ve Harem-i Şerif'in statüsünü değiştirecek şekilde atmış olduğu adımlardan endişelidir. Türkiye aynı zamanda İsrail'in Harem-i Şerif'teki hukuk dışı, gayrimeşru ve provokatif eylemlerini de kabul etmemektedir. Bu yalnızca Harem-i Şerif'in statüsünün ihlal edilmesi değil aynı zamanda işgal altındaki topraklardaki Müslümanların temel insan haklarının ihlal edilmesidir" şeklinde konuştu.
"İSRAİL'İN EYLEMLERİ YASA DIŞI İLAN EDİLMELİ"
Adaletsizlik ve çifte standardın devam etmesinin on yıllardır bölge halklarından ve bölge dışındaki halklardan tepki gördüğünü belirten Yıldız, "Bu ihlaller ve sivillere karşı yapılan bu saldırılardan sorumlu olanlar mutlaka hukuk önünde hesap vermelidir. Aksi halde bunların dünyanın farklı yerlerinde de tekrarlanması kaçınılmaz olacaktır ve hukuka dayalı uluslararası sistemin de zararına olacaktır. İlgili BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi kararları uyarınca da Türkiye Cumhuriyeti Uluslararası Adalet Divanı'ndan İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarında ve Doğu Kudüs'teki eylemlerinin yasa dışı olarak ilan edilmesini talep etmektedir" ifadesini kullandı.
Ahlakı ve vicdanı olan herkesin gecikme olmadan harekete geçmesi gerektiğini belirten Yıldız, "Türkiye Cumhuriyeti İsrail ve Filistin arasında kalıcı bir barışın tesis edilmesi için her şeyi yapmaya hazırdır ve hepsinden önce de çok hızlı bir şekilde Gazze'de ateşkes sağlanmasının ve insani yardımın Gazze'ye girmesinin yolu açılmalıdır" dedi.
Birleşmiş Milletler Genel kurulunun almış olduğu kararlar doğrultusunda birçok adım atıldığını ifade eden Yıldız, "Türkiye Cumhuriyeti müzakerelerle sağlanmış iki devletli ve BM'ye dayalı bir çözümün her zaman destekçisidir ve 1967'deki sınırlar uyarınca Doğu Kudüs başkenti olan bağımsız bir Filistin devletini de desteklemektedir" diye konuştu.
İSRAİL'İN HUKUKSUZLUKLARI DİVAN İLE PAYLAŞILDI
Yaklaşık 30 dakika süren sunumda Türkiye'nin Filistin'e desteği uluslararası kamuoyu önünde yinelendi. Türkiye, İsrail'in 1967'den bu yana Filistin topraklarında sürdürdüğü hukuksuz uygulamalar ile ilgili bilgi ve bulguları Divan ile paylaşıldı.
47 ÜLKE SÖZLÜ BEYANDA BULUNDU
Uluslararası Adalet Divanı'nda hafta boyunca 47 ülke sözlü beyanda bulundu. Duruşmanın son gününde de Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 5 ülke ve 3 uluslararası kuruluş görüşlerini sunacak.
YASAL BAĞLAYICILIĞI BULUNMUYOR
Uluslararası Adalet Divanı'nın vereceği kararın yasal olarak bağlayıcılığı bulunmuyor. Ancak İsrail üzerindeki baskıyı artırması bekleniyor.
DIŞİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI A HABER'DE
Dışişleri Bakan Yardımcısı Ahmet Yıldız sunum sonrası A Haber'e özel açıklamalarda bulundu.
"İHTİYATİ TEDBİRLER UYGULANMALI"
Yıldız, "İşgal'in sona ermesi gerektiğini belirten bir sunum yaptık. Uluslararası toplum bu konuda gayret sarfetmeli" dedi.
"REFAH OPERASYONU FACİA OLUR"
- İnşallah ateşkese varılır ve operasyon durdurulur.
"İSRAİL'İN REFAH'A SALDIRISI YARDIM PROGRAMLARIMIZIN TABUTUNA SON ÇİVİYİ ÇAKACAK"
BM İnsan Hakları Konseyinin 55. Oturumu'nun açılışında konuşan BM Genel Sekreteri Guterres, hiçbir şeyin Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki İsrail'e yönelik saldırılarını haklı göstermeyeceğini belirtti.
Guterres, hiçbir şeyin Filistin halkının toplu cezalandırılmasını da haklı gösteremeyeceğini vurgulayarak, görev süresi boyunca ilk kez Gazze'de kan dökülmesini durdurmak ve gerilimin tırmanmasını önlemek amacıyla BM Güvenlik Konseyine (BMGK) ateşkes içeren 99. maddeyi hatırlatan mektup gönderdiğini ancak bunun yeterli olmadığını dile getirdi.
Uluslararası insancıl hukukun saldırı altında bulunduğuna dikkati çeken Guterres, şunları söyledi:
"Gazze'de aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu on binlerce sivil öldürüldü. İnsani yardım hala tamamen yetersiz. Refah kenti, insani yardım operasyonunun temelini oluşturuyor ve Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) da bu çabanın omurgasını oluşturuyor. İsrail'in Refah'a saldırısı, sadece oradaki bir milyondan fazla Filistinli sivil için dehşet verici olmakla kalmayacak, yardım programlarımızın tabutuna son çiviyi çakacak."
Guterres, insani ateşkesin yanı sıra tüm rehinelerin derhal ve koşulsuz serbest bırakılması çağrısını yineledi.
Dünyanın, insanların ve insan haklarının çalkantılı olduğu bir zamanda bir araya geldiklerini aktaran Guterres, savaşın tarafları, insan haklarını ve insancıl hukuku ayaklar altına aldıkça çatışmaların çok büyük zararlara yol açtığını kaydetti.
Guterres, yerel düzeyde ve çevrim içi ortamda birçok topluluğun şiddet içeren söylemler, ayrımcılık ve nefret ifadeleriyle parçalandığını belirterek, bu duruma bilgi savaşının da eklendiğinin altını çizdi.
Dünyanın gün geçtikçe daha az güvenli bir yer haline geldiğini vurgulayan Guterres, on yıllardır süren istikrarlı güç ilişkilerinden sonra "çok kutupluluk" çağına geçildiğine, bu durumun, uluslararası sahnede liderlik ve adalet için yeni fırsatlar oluşturduğuna işaret etti.
"CİDDİ REFORMLARA İHTİYAÇ VAR"
Guterres, "Ukrayna'dan Sudan'a, Myanmar'dan Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ne ve Gazze'ye kadar çatışmanın tarafları uluslararası hukuku, Cenevre Sözleşmelerini ve hatta BM Şartı'nı görmezden geliyor. BM Güvenlik Konseyi çoğu zaman çıkmaza giriyor ve çağımızın en önemli barış ile güvenlik meseleleri konusunda harekete geçemiyor. Güvenlik Konseyinin Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve Hamas'ın 7 Ekim'deki korkunç terör saldırılarının ardından İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonları konusunda birlik eksikliği, otoritesini ciddi biçimde sarstı. Konseyin oluşumu ve çalışma yöntemlerinde ciddi reformlara ihtiyaç var." dedi.
Dünya genelinde şiddetin arttığını ve çatışmalara bağlı insan hakları ihlallerinin yayıldığını ifade eden Guterres, tarafların siviller ile savaşçılar arasında ayrım yapması gerektiğini bildirdi.
Guterres, uluslararası hukuk uyarınca sivillere, okul ile hastane dahil koruma altında olan altyapı tesislerine saldırıların yanı sıra zorla yerinden edilmeler, sivillerin rehin alınması, canlı kalkan olarak kullanılmasının da yasaklandığını belirtti.
Tüm hükümetlerin, insan haklarına dayanan barış ve güvenlik için birlikte çalışması ve yeniden kararlılık göstermesi gerektiğine dikkati çeken Guterres, eylülde düzenlenecek "BM Gelecek Zirvesi"nin bu konuda yeniden bir taahhüt için fırsat olduğunu kaydetti.
Guterres, zirvede tartışılacak "Barış için Yeni Gündem" kapsamında, şiddetin her biçiminin önlenmesi ve sona erdirilmesinin insan hakları zemininde ele alınacağını dile getirdi.
Dünyayı tehdit eden iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı ve kirlilik gibi krizlerin temelinde büyük bir adaletsizlik olduğunu anlatan Guterres, bu krizlere en az sebep olanların açlık, kıtlık, zorla yerinden edilme ve erken ölüm gibi sorunların yükünü çektiğini söyledi.
BM İnsan Hakları Konseyinin (İHK) 55. Oturumu, 2024 Dönem Başkanı Fas'ın BM Cenevre Ofisi Nezdinde Daimi Temsilcisi Büyükelçi Omar Zniber'in başkanlığında BM Cenevre Ofisi'nde yapılıyor.
Oturumun açılışına, Guterres'in yanı sıra BM 78. Genel Kurul Başkanı Dennis Francis, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, İsviçre Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis, Türkiye'nin BM Cenevre Ofisi nezdinde Daimi Temsilcisi Büyükelçi Güven Begeç ile BM üyesi ülkelerin temsilcileri katıldı.