Başkan Erdoğan'dan Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'a sert tepki: Muhatabım değil! Konuşacaksa Mevlüt Bey'le görüşsün
Başkan Recep Tayyip Erdoğan Brleşmiş Milletler 77. Genel Kurulu sonrası New York'taki Türkevi'nde gazeteciler ile bir araya gelerek soruları yanıtladı. Başkan Erdoğan, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın "Rumlar" açıklamasına sert tepki gösterdi. "Muhatabım değil" diyen Erdoğan, "Konuşacaksa Mevlüt Bey'le görüşsün." ifadelerini kullandı.
Türkevi'nde gazetecilerle buluşan Başkan Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu sonrası soruları yanıtladı. Başkan Erdoğan, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'a sert tepki gösterdi.
Birleşmiş Milletler Genel Kurul konuşmalarınıza daha fazla destek bulmaya başladığınızı ve başka liderlerin de size benzer görüşleri dile getirmeye başladığını söylediniz. Konuşmanızda hem uluslararası barış için yürüttüğünüz trafikten bahsettiniz hem de Yunanistan'ın Ege'deki tavrını fotoğraflarla gösterdiniz. Daha sonra liderlerle bir araya geldiğinizde konuşmanıza ve gösterdiğiniz fotoğraflara yaklaşımları ne oldu? Bir de görüştüğünüz liderlerin hepsine İletişim Başkanlığının hazırladığı, içinde "Türkiye" adlı bir kitabın da olduğu kitap seti hediye ettiniz. Artık "Türkiye" demeye başladılar mı?
Görüştüğüm liderlerin hepsine bu kitap setinden takdim ettim. Çok iyi hazırlanmış bir çalışma. Ülkemizin adının Türkiye olarak kullanımında da yabancılar işi bayağı kavradılar. Hatta belli yerlere artık Türkiye olarak asıyorlar. Bunların hepsi tabii çalışırsanız oluyor, çalışmadan olmuyor. Biz her toplantıya, her görüşmeye, her konuşmaya ciddi manada iyi hazırlanıyoruz, dersimizi iyi çalışıyoruz ve bu şekilde de liderlerin karşısına çıkıyoruz. Buralarda yaklaşımlarımızı destekleyen görsel ve yazılı dokümanlar kullandık, kullanıyoruz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulundaki konuşmamızı da çeşitli fotoğraflarla destekleme imkânımız oldu. Bunları sunuma dahil etmek konuşmamıza ayrıca bir zenginlik kattı. Gösterdiğim fotoğraflardan biri de Yunan sahil güvenlik güçlerinin, botlarını batırması sonucu hayatını kaybeden 9 aylık Asım bebek ve 4 yaşındaki Abdülvahap'ın cansız bedenlerinin fotoğrafıydı. Gelenler özellikle hep bunu sordu. Bu yavruların cansız bedenlerinin fotoğrafını göstermek suretiyle dünyaya buradan bir insanlık dersi verelim istedik ve bu insanlık dersini de verdiğimize inanıyorum. Tabii özelikle Asım bebek ve Abdülvahap'ın o acı fotoğrafını görüp de etkilenmemek mümkün değil. İşte bunları tüm dünyaya yaymak ve tüm dünyaya bunları kabullendirmek lazım.
Tabii bugün Biden'in özellikle BM Güvenlik Konseyi'yle ilgili yaptığı açıklama haklılığımızı ortaya çıkardı mı? Sonunda dediğimiz noktaya geldiler mi? Şimdi 'hem daimî üyeleri artıralım hem geçici üyeleri artıralım' diyorlar. Ama tabii ben aynı noktada değilim. Ben diyorum ki 'daimî ve geçici' olmamalı, tek tip olmalı. Ve tamamen dönüşümlü üyelik sistemini getirmek lazım. Bu dönüşümlü üyelik sistemiyle burada şu anda 193 üye mi var; bu 193 üyeyi dönüşümlü hale getirmek lazım; 20 ise 20 ama bu dönüşümlü olmalı. İki yılda bir bunlar dönüşüme tabi olmalı ve bu dönüşüme tabi olmak suretiyle 10-10 şeklinde bu dönüşüm devam eder ve herkes burada adeta birer daimî üye olarak bir sene veya iki sene kalır. Çünkü el kaldır, el indir; bu devri artık kapatması lazım BM'nin. Tam aksine buranın, Güvenlik Konseyi'nin üyeleri burada hakikaten ciddi manada etki sahibi olmalı. Bakın şu anda Japonya 'ben niye yokum' diyor. Almanya 'ben niye yokum' diyor. Aynı şekilde biz de Türkiye olarak 'ben niye yokum' diyoruz. Öyleyse bunu hemen aşmamız lazım ve burada 20 daimî üyenin 10'arlı şekilde değişimi olabilir ve 10'arlı şekilde olan değişimle birlikte de artık bu 193 ülkenin tamamının buradan nasibini alması lazım. Böylece hepsi de 'benim de burada yetkim var ve ben bu yetkimi kullanıyorum, kullandım' der. Bunun önünü açmak lazım. Ben buraya da geleceklerine inanıyorum. Biden'ın bugünkü açıklaması aslında bunun bir yol haritası olmuştur ve bu yol haritası öyle kolay kolay olmadı. Şimdi 'Dünya 5'ten büyüktür' derken veya 'Daha adil bir dünya mümkün' derken, işte buralardan buraya geldik. Ve ben bunu da başaracağımıza inanıyorum.
YUNAN BAKAN'A SERT ÇIKTI: MUHATABIM DEĞİL!
"Sizin Birleşmiş Milletlerde yapmış olduğunuz konuşmaya karşılık Yunanistan Dışişleri Bakanı bir açıklama yaptı. 'İstanbul'da bir dönem sayıları 100 bini geçen Rum topluluğu bugün nasıl 5 binin altına düşüyor önce bunu anlatsınlar' şeklinde bir ithamda bulundu. Yunanistan Başbakanı da bir yandan gerginlik yaratan açıklamalar yaparken bir yandan da sizinle her zaman görüşmeye hazır olduğunu söylüyor. Sizin görüşmeme konusundaki tavrınız devam edecek mi? Yunan Dışişleri Bakanı hakkındaki görüşleriniz nelerdir?"
Tabii Yunan Dışişleri Bakanıyla ilgili olarak çok fazla söyleyecek sözüm olamaz, benim muhatabım değil. O konuşacaksa bizim Mevlüt Bey'le görüşsün, onla konuşsun. Fakat Sayın Başbakan ne yazık ki bir defa Türkiye ile kendi durumlarını bilmiyor. Biz Türkiye'de Rum nüfusunun azalmasından yana olan bir iktidar olmadık. Tam aksine, örneğin ben Bozcaada'da, Gökçeada'da gezdiğim zaman orada yaşayan çok az sayıda Rum vatandaşlarımıza hep sormuşumdur; 'Nerede senin çocukların?' 'Amerika'da' dedi. 'Getirin, burada yaşasınlar' dedim. 'Çocuğumu Amerika'dan getiremiyorum' dedi. Bu neyi gösteriyor? Demek ki onun Türkiye'de yaşama diye bir arzusu, derdi yok. Olsa, bizim kapımız açık. O çocuğa biz eğer vatandaşlığı yoksa vatandaşlık da verirdik. Hatta bir keresinde çok da manidardı, birinin bir Türk kızıyla evlenmesine ailesi müsaade etmemiş; 'Benden yardım isterseniz, ben gayret edeyim' dedim. Bir de şu var. Sen Sinod Meclisi'nin belli sayıda meclis üyelerinin olması lazım. Sen Sinod Meclisi 7'ye düşmüştü. Belli sayıya sahip olmadığı için ben Patrik Bartholomeos'a dedim ki 'Dışardan sen papazları getir, ben bunlara vatandaşlık vereyim, çünkü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması lazım ve böylece Sen Sinod Meclisi'ni tamamlamış ol.' Öyle tamamladılar. Ama tabii bu Yunan Dışişleri Bakanının bunlardan falan haberi yok. Bunlar uzayda dolaşıyor. Bizim her zaman için kapımız açık, vatandaşlık da veririz. Biz kendi dönemimiz içerisinde hiçbir Rum'u ülkemizden sürmedik. Ama onların şu anda Batı Trakya'da bizim vatandaşlarımıza, soydaşlarımıza yaptıkları zulmün haddi hesabı yok. Son dönemlerde bizim oradaki din adamlarımızın atamalarını bile kendileri yapmak istiyorlar. Sen ne anlarsın bizim din adamının durumundan, yapısından? Biz böyle bir gayretin içerisinde olduk mu? Biz kalkıp da buradaki papazların atamasını vesairesini yaptık mı? Hayır.