Son dakika: 27 Mayıs Darbesi'nin 62. yılı | Başkan Erdoğan'dan önemli açıklamalar
Son dakika haberi... Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Demokrasi ve Özgürlükler Adası'ndaki Adnan Menderes Kongre Merkezi'nde 27 Mayıs Darbesi'nin 62. yılı vesilesiyle düzenlenecek "Yassıada Mahkemesi Yargılanıyor" temalı anma programında önemli açıklamalarda bulundu. Tarihi bir belgeyi gösteren ve "'Beraberinde 17 uçak dolusu altın ve parayı kaçırmaktayken yakalandılar' yazıyor" diyen Başkan Erdoğan, "Bay Kemal'in geçen akşam söylediğinden farkı var mı? Aynı değil mi?" diyerek tepki gösterdi. Erdoğan, "15 Temmuz gecesi millet can derdindeyken bay Kemal’in tatlı canını kurtarmak adına kimlerle ne tür pazarlıklar yaptığı da ortaya çıkacaktır." ifadelerini kullandı. Öte yandan "Biz siz kuklalarla değil sizin iplerinizi elinizde tutan efendilerinizle mücadele ediyoruz." diyerek muhalefete yüklenen Başkan Erdoğan'ın sözlerini tüm salon ayakta alkışladı.
Başkan Erdoğan, Demokrasi ve Özgürlükler Adası'ndaki Adnan Menderes Kongre Merkezi'nde 27 Mayıs darbesinin 62. yılı vesilesiyle düzenlenen "Yassıada Mahkemesi Yargılanıyor" temalı anma programına katıldı.
Programa öncülük eden İstanbul 2 No'lu Barosu'nu tebrik edip adaletin tecellisi yolunda gösterdikleri samimi çabalarda avukatlara başarılar dileyen Erdoğan, isimleri milletin hafızasına şehit olarak yazılan Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'yu rahmetle ve şükranla yad etti.
BU YERİ UTANÇ VE ZULÜM ADASINA ÇEVİRENLERİ LANETLE ANIYORUM
Darbe sonrasında kurdukları düzmece mahkemelerle şu an üzerinde bulundukları yeri bir zulüm ve utanç adasına çevirenleri de lanetle ve nefretle andığını söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Menderes'i ve arkadaşlarını darağacına gönderenlerin alınlarına çaldıkları o kara leke, değil 62 yıl 600 yıl geçse de hiçbir zaman temizlenmeyecektir. Milletimiz merhum Menderes ve arkadaşlarını nasıl gönlüne nakşetmişse Yassıada zulmüne imza atanları da asla affetmeyecektir. Nitekim darbe mahkemelerinin aldığı gayrimeşru kararlar sebebiyle Yassıada milletimiz tarafından yıllarca 'Yaslı ada' olarak adlandırılmıştır. Aylar boyunca burada milletin gözü önünde işlenen hukuk cinayetleri, insanımızın zihninde ve kalbinde çok derin yaralar açmıştır. 27 Mayıs darbesinin failleri de bu adanın seçilmişler için bir uyarı, daha doğrusu bir tehdit kaynağı olarak hafızalara kazınmasını istemişlerdir."
ELLERİNİN ALTINDA NE KADAR YILAN, HAİN VARSA ÜZERİMİZE SALDILAR
Erdoğan, Türk demokrasisine ilk hançerin saplandığı 27 Mayıs'tan beri Yassıada'nın Demokles'in kılıcı gibi milli iradenin tepesinde sallanmaya devam ettiğini kaydederek, ülkesi ve milleti için aşkla çalışan eser ve hizmet üreten siyasetçilerin kimi zaman emperyalist güçler kimi zaman darbeciler kimi zaman da vesayetin sözcülüğünü yapan medya aracılığıyla Yassıada'yla, Menderes ve arkadaşlarının acı akıbetiyle tehdit edildiğini belirtti.
Merhum Menderes'in idam sehpasındaki iç karartan o fotoğrafının siyasetçilere ayar vermek için sürekli gündemde tutulduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Belge, belge. Yassıada'nın karanlık gölgesi on yıllar boyunca sivil siyasetin üzerinden hiç kalkmadı. Büyük ve güçlü Türkiye hedefiyle yola revan olduğumuzda, o fotoğraf bizim de önümüze konuldu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan itibaren millet iradesine çöreklenmiş çevrelerin tehditlerine maruz kaldık. 27 Nisan bildirisinden cumhuriyet mitinglerine, Gezi olaylarından 17-25 Aralık yargı-emniyet darbe girişimine kadar, o fotoğraf üzerinden pek çok kez sindirilmek istendik. 'Sonu Menderes'e benzemesin' diyerek, güya aba altından sopa gösteren siyasetçi müsveddelerini gördük. DEAŞ'ından PKK'sına, FETÖ'sünden marjinal sol örgütlere ellerinin altında ne kadar yılan, ne kadar hain varsa hepsini üstümüze saldırdılar. Bunların hiçbirine eyvallah demedik. Kefenimizi giyerek çıktığımız bu kutlu yolculukta tehditlere, şantajlara asla boyun eğmedik."
Başkan Erdoğan, milletle birlikte demokrasiye yönelik teşebbüslerin hepsini tek tek bozguna uğrattıklarını vurguladı.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"15 Temmuz'da daveti yaptık mı? Yaptık. 15 dakika daha kalmış olsaydık, bu kardeşiniz belki bugün burada yoktu. Fakat oradan sadece telefonla yaptığımız anonsla elhamdülillah on binler Atatürk Havalimanı'na geldi. Bay Kemal ise FETÖ terör örgütünün oradaki düzenlemesiyle tankların arasından kaçarak Bakırköy Belediyesine gitti. Biraz sonra bir şey daha göstereceğim. O da şu; biz milletimizle birlikte tarihin en büyük demokrasi zaferlerinden birisine imza attık. CHP'nin başındaki zat, milletin şanlı direnişini az önce de ifade ettiğim gibi televizyon karşısında keyif kahvesi içerek izlerken, biz milli iradeyi, milletin emanetini, ülkemizin istiklal ve istikbalini korumak için Erol Olçok gibi yol arkadaşlarımızı, Abdullah Tayyip gibi daha 16 yaşındaki körpe delikanlılarımızı şehit verdik."
Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun darbe gecesinden önce "Tankın üzerine ilk ben çıkarım." dediğini hatırlatarak, "Fakat tankları görünce kuyruğunu kıstırıp kaçan CHP'nin başındaki zata rağmen bu ülkeyi FETÖ'cü alçaklara teslim etmedik. Bu adam şu anda da aynı mı? Aynı. İşte açıklamalar yapıyor ve açıklamalar aynen 15 Temmuz gecesinin benzeri ifadeler. Değişen hiçbir şey yok." diye konuştu.
BAY KEMAL'İN KİMLERLE PAZARLIK YAPTIĞI ORTAYA ÇIKACAK
Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi bir huyu olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"15 Temmuz gecesi millet can derdindeyken Bay Kemal'in tatlı canını kurtarmak adına kimlerle ne tür pazarlıklar yaptığı da hiç aldanmayın ortaya çıkacaktır. Onu da göreceğiz. Elbet gün gelecek gündemde seçim yokken 'Temmuzda başbakan olacağım.' diye ortalıkta salınanların foyaları da ortaya dökülecektir. Elbet gün gelecek FETÖ'cü hainlerin söylemleriyle 15 Temmuz destanını lekelemeye çalışanların yularını kimlerin tuttuğu da ortaya konacaktır. Bu millet, 15 Temmuz'da ardına bakmadan kaçan mürailerin, FETÖ'cülerle anlaşıp iktidar hayali kuran muhterislerin hesabını sandıkta muhakkak soracaktır."
Erdoğan, o kaçınılmaz son gelene kadar milletle birlikte yürümeye devam edeceklerini ifade ederek, siyaset sahnesinde tüm bu mücadeleyi verirken aynı zamanda bu adanın her bir taşına sinmiş vesayetçi zihniyetin izlerini de ortadan kaldırmaya çalıştıklarını aktardı.
Yassıada'nın, Yaslıada, ardından da Demokrasi ve Özgürlükler Adası olduğunun altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
"İnşallah ortaöğretimden üniversitelerimize özellikle hukuk fakültesi öğrencilerinin stajlarını burada çok farklı bir şekilde yapmalarını arzu ediyoruz. Biraz sonra yargılama salonlarını göreceksiniz. Ve buralarda bu yargılamaların nasıl yapıldığını bizzat göreceksiniz. Onlara emreden, talimat veren güç öyle istediği için o kararlar verilmiş. Hamdolsun şimdi böyle bir güç yok. Tam aksine adl-i ilahinin tecellisini bekleyen güç var."
BU ADA NİÇİN BİR CAMP DAVİD OLMASIN
Başkan Erdoğan, Türk demokrasisinin ödediği ağır bedellerin canlı şahidi olan Yaslıada'yı 2 sene önce Demokrasi ve Özgürlükler Adası haline getirerek yeni bir hüviyete ve görünüme kavuşturduklarını söyledi.
Attıkları bu adımla milli irade uğruna can veren kahramanların hatırasına sahip çıkma yanında, demokrasiyi de ağır bir yükten kurtarmış olduklarını vurgulayan Erdoğan, şunları dile getirdi:
"Tabii bu süreç içerisinde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine ve bunun yanında özellikle yüklenici firma ve Genel Başkan Yardımcım Çiğdem Hanım'a ve eşine özellikle teşekkür ediyorum. Çünkü çok yoğun bir çalışma ortaya koyarak Yaslıada'yı Demokrasi ve Özgürlükler Adası haline getirdiler. Adeta 60 yıl boyunca yas tutan, gözyaşı döken bu adayı milletimizin darbecilere karşı zaferinin yeni bir sembolü haline dönüştürdük."
Erdoğan, 62 sene önce hukuk katliamlarının işlendiği bu adada artık Türkiye'yi adalette ileriye taşıyan etkinlikler düzenlendiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tabii biz bunu yeterli görmüyoruz. Bu ada niçin bir Camp David olmasın? Burada bunu da yapabiliriz ve yapacağız. İlk önce Türk Cumhuriyetlerinin burada güzel bir zirvesini yaptık. Bu zirveyle beraber adımı attık. Şimdi bunu daha da geliştireceğiz ve genişleteceğiz. Demokrasi ve Özgürlükler Adası yeni kimliğiyle özellikle istikbalimizin teminatı olan gençlerimiz için bir nevi okul işlevi görüyor. İnşallah önümüzdeki dönemde burayı çok daha etkin kullanacak, milletimizin iradesini korumak uğruna verdiği mücadelenin nişanesi olarak nesilden nesile aktarılmasını sağlayacağız. Çanakkale Şehitliğimiz gibi burasını da evlatlarımızın tarih ve demokrasi şuuru kazandıkları bir ziyaretgah haline getireceğiz."
Bugünkü anma programını da bu yönde atılmış değerli bir adım olarak gördüğünü vurgulayan Erdoğan, emeği geçenlere teşekkür ederek, şehitlerin ruhuna Fatiha okunmasını istedi.
Başkan Erdoğan, yaptığı konuşmada, İstiklal Marşı şairi merhum Mehmet Akif'in "Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar / Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?" mısralarını dile getirerek merhum Akif'in dediği gibi tarihin ibret almayanlar ve kıssadan hisse çıkarmayanlar için tekerrür ettiğini söyledi.
Ders alınmadığında sadece tarih değil aynı zamanda acıların da tekrarlandığını ifade eden Erdoğan, "Türkiye'nin 70 yılı aşan sancılı, meşakkatli demokrasi yolculuğu, bunun en müşahhas örneğidir. 27 Mayıs Darbesi, milli iradeyi antidemokratik yollarla zapturapt altına almaya çalışan müdahale zincirinin ilk halkasını teşkil etmiştir. Daha sonra neredeyse her on yılda bir tekrarlanan vesayet girişimleriyle demokrasimiz kesintiye uğramış, sivil siyaset kan kaybetmiştir. Türkiye'ye ekonomik, siyasi, diplomatik ve hukuki bakımdan ağır zararlar veren her hadise, ülkemizin kaynaklarının heba olmasına da maalesef yol açmıştır." dedi.
GÜNEY KORE BİZİMLE BİRLİKTE BU YARIŞA GİRMİŞKEN BİZİ SOLLAYIP GEÇTİ
Bilhassa darbeler sebebiyle Türkiye'nin ekonomik kalkınma mücadelesinde telafisi imkansız bedeller ödemek zorunda kaldığını belirten Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bizimle aynı zamanda kalkınma hamlesine başlayan ülkeler kısa sürede büyük mesafeler alırken Türkiye bu yarışta ne yazık ki gerilere düşmüştür. Bunlardan bir tanesi Güney Kore'dir. Güney Kore bizimle birlikte bu yarışa girmişken bizi sollayıp geçti. Örneğin 1960 darbesi ülkemizi IMF'ye, 1971 muhtırası ise insanımızı tüp, un, şeker, gazyağı kuyruklarına mahkum etmiştir. 1980 darbesi ülkemizin savunma ve enerji hamlelerinin rafa kaldırılmasına sebep olmuştur. 28 Şubat postmodern müdahalesinin ekonomik faturası kimi hesaplamalara göre 400 milyar doları bulmaktadır. Bankaların battığı, kamu kaynaklarının hortumlandığı, gecelik faizlerin yüzde 7500'leri bulduğu 2001 krizi, 28 Şubat müdahalesinin en acı sonuçlarından biri olmuştur. Bay Kemal, bunları artık öğrenmen lazım. Artık şu çıraklık dönemini de bitir. Terfi et. Bu krizle birlikte Türkiye sadece siyasi bir istikrarsızlığa sürüklenmemiş, IMF komiserlerinin ve onlara çantacılık yapanların, çapsızların elinde ekonomik bağımsızlığına da halel getirmiştir.
Ülkemizi tapulu malı gibi gören seçkin zümre krizden nemalanırken, çiftçisinden sanayicisine, memurundan emeklisine, işçisinden ev hanımına kadar on milyonlarca insanımız bir gecede fakirleşmiştir. Darbelerin yıkıcı etkisi elbette sadece ekonomiyle sınırlı kalmamıştır. Asıl tahribat, adalet sistemimizde ve milletimizin siyaset kurumuna olan güveninde yaşanmıştır. Darbecilerin karşısında selam duran, hukuksuz kararlara özellikle imza atan, adaletin tecellisi yerine vesayetçilerin sopası olarak görev üstlenen yargı, milletimizin nazarında en büyük zararı maalesef kendi itibarına vermiştir. Yargımız, yaşadığı bu itibar kaybını ancak 15 Temmuz gecesi sergilediği destansı duruşla telafi edebilmiştir."
TARİHİ BELGEYİ GÖSTERDİ! BAY KEMAL'İN GEÇEN AKŞAM SÖYLEDİĞİNDEN FARKI VAR MI?
Konuşması sırasında Eskişehir Örfi İdare Kumandanlığı'nın tebliğini gösteren Başkan Erdoğan, "Aynı bugünü göreceksiniz burada. Nedir bu? Diyor ki 'Beraberlerinde 17 uçak dolusu altın mücevherat ve parayı kaçırmaktayken yakalandılar.' Bay Kemal'in geçen akşam söylediğinden farkı var mı? Aynı değil mi? 'Cumhurbaşkanı da kaçırmış.' 'Man Adası' dediler, oradan 150 bin lira ceza. Ardından şimdi bir 100 bin lira daha. Şimdi bana düşen ne? Ben de dedim ki bu 150 artı 100 bini TÜRGEV ve Ensar Vakfı'na verelim. Hiç olmazsa Bay Kemal'in birkaç kuruşu da buralara nasip olsun. Nereden ne geliyor, milletimiz de bunu çok daha iyi bir şekilde görmüş olsun. Ama öğrenecek. Bu hayır kurumlarımızın yolu nereden geçiyor bunu da bilecek. Tabii bu paraları nereden bulacağı da önemli. Allahualem, devletin CHP'ye verdiği paralardan bunu da oraya naklediyordur." diye konuştu.
Milli iradeye yönelik antidemokratik teşebbüslerin bir diğer kaybedeninin de sivil siyaset olduğunu dile getiren Erdoğan, üç günlük çıkarları için darbe çığırtkanlığı yapan kimi siyasetçilerin, en az vesayetçiler, en az cuntacılar kadar darbe günahına ortak olduklarını söyledi.
Milletin teveccühüne mazhar olamayacağını anlayan kifayetsizlerin, iktidara giden yolu darbecilere koltuk değnekliği yapmakta gördüğünü belirten Erdoğan, 27 Mayıs 1960 darbesine giden sürecin bunun çarpıcı örnekleriyle dolu olduğunu ifade etti.
Uzun yıllar tek parti faşizminin ağır baskısı altında inim inim inleyen milletin, Menderes ve arkadaşlarına gösterdiği büyük teveccühün bir türlü hazmedilemediğini anlatan Erdoğan, "Türkiye, 1950 seçimleriyle birlikte Cumhuriyet tarihinde ilk kez hizmetle, eserle, doğrudan insanımızın hayatına dokunan yatırımlarla tanışmıştır. Camilerimizin kapısına vurulan kilit Menderes ile birlikte kırıldı. İlim ve irfan yuvaları olan imam hatip okulları onun döneminde açıldı. 18 yıllık hasretin ardından 'Allahu ekber' nidaları minarelerden ilk kez onun zamanında duyuldu. Milletimiz uzun seneler sonra Menderes ve arkadaşlarında kendini buldu. Kendi değerlerini, hassasiyetlerini gözeten bir siyasetçi profili gördü. Tek parti faşizminin baskı ve zulüm dolu karanlık günlerinin ardından Anadolu insanı özgürlüğü ilk defa Menderes ile birlikte teneffüs etti. Asırların ihmali ile perişan haldeki Anadolu'yu yolla, elektrikle, traktörle, modern tarım araçlarıyla, okulla yaygın bir şekilde buluşturan da yine merhum Menderes ve arkadaşları olmuştur. Bugün bile meyvelerini topladığımız pek çok kalkınma hamlesinin altında Demokrat Parti'nin imzası, alın teri ve gayreti vardır." diye konuştu.
Merhum Menderes'in sadece millete ve memlekete hizmetleriyle değil, aynı zamanda dürüstlüğüyle, çalışkanlığıyla, halka yakınlığıyla, Yassıada'da sergilenen nobranlıklar karşısında dahi terk etmediği nezaketiyle de gönülleri fethettiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Milletimiz, Menderes'e olan sevgisini 1950'den itibaren girdiği tüm seçimlerde partisini sandıktan birinci parti çıkartarak fiilen göstermiştir. 1954 ve 1957'de yapılan genel seçimler, CHP'nin tüm ayak oyunlarına rağmen Demokrat Parti'nin kesin zaferiyle sonuçlandı. Milletin ve memleketin kazandığı bu sürecin tek mutsuzu, ülkeyi kendi tapulu mülkü gibi gören CHP zihniyetidir."
Yaptığı ne? Sadece iftira. Sen ne zaman dürüst konuşacaksın? Yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor ama geçti. Yüzlerce iddia CHP yöneticileri tarafından dillendirilmiştir. CHP Genel Merkezi bugün de 27 Mayıs arefesinde olduğu gibi bugün de yalanın merkezi konumundadır. Bugün de yılan dilleri ile siyaseti zehirlemenin çabası içindedir. CHP, bir provokasyon üssüne dönmüştür. Kavga siyaseti, 27 Mayıs öncesinde uyguladıkları siyaset tarzının yeni bir sürümünden ibarettir. Bu çirkef siyaset tarzının yeniden sergilenmesine asla izin vermeyeceğiz. Herkes bilsin ki Türkiye, demokratik bir hukuk devletidir. Türkiye, egemenliğin millete ait olduğu büyük bir devlettir. Ekonomisi ile dış poltiikası ile vizyonuyla güçlü bir devlettir. Milletin çelikten iradesine kimse zincir vuramaz. Türk demokrasisinin altını kimse oyamaz. Bu millete hizmet edenlerin kılına kimse dokunamaz. Sandık dışında yol arayanlar akıllarına başlarına toplamalıdır. Bu ülkede bir daha Yassıada kurulmasına müsaade etmeyeceğiz. Terör örgütlerine ülkeye teslim edecek hiçbir pazarlığın hayata geçirilmesine sessiz kalmayız. Gazete manşetleri ile siyasete ayar verildiği günler geride kalmıştır. 15 Temmuz'la beraber artık anti dmeokratik yöntemlerle iktidara gelme kapıları bir daha açılmamak üzere kapanmıştır. Yok 6'lı masaymış, ne yaparsanız yapın. Bu masalar sizin için hayat göstergesi olmayacak. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye'yi kaosa sürükleme niyetleri rafa kaldırılmıştır.
BU MİLLET MEVLANA'NIN DİLİ İLE KONUŞTUĞU GİBİ YERİ GELDİĞİNDE 15 TEMMUZ KAHRAMANLARININ DİLİ İLE KONUŞMAYI DA GAYET İYİ BİLİR
Biz şu anda Irak'ın kuzeyinde de sınırlarımızın 30 km güneyinde yine terörle mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu millet Yunus'un, Mevlana'nın dili ile konuştuğu gibi yeri geldiğinde Dadaloğlu'nun, 15 Temmuz kahramanlarının dili ile konuşmayı da gayet iyi bilir. Bu millet sağ yanağına vurunca birilerinin yaptığı gibi sol yanağını çevirmez. Biz o sol yanağını çeviren korkaklardan değiliz.
TBMM BAŞKANI ŞENTOP: 27 MAYIS DARBELERİN ANASI
Programda konuşan TBMM Başkanı Mustafa Şentop ise şunları söyledi:
"Darbecilerin teşebbüslerine gerekçe olarak ilan ettikleri her şey dışardan uygulanan bir bahanedir. 27 Mayıs, Türkiye'de millet iradesini vesayet altına alan bir düzenin kuruluş tarihidir. Milletin oyu ile iktidar olamayan zihniyet, sandık dışında yollar aramaya başlamıştır. 27 Mayıs'ı Menderes'in hataları ile ilişkilendirmek külliyen yalandır. 27 Mayıs'ta sadece askeri darbe yapılmamış sürekli bir darbe rejimi kurulmuştur. 27 Mayıs'ı darbelerin anası olarak nitelendirebiliriz. Vesayetçi sistem 2002'den bu yana vesayetin alanı daraltılarak adım adım ortadan kaldırılmıştır. Bu süreç büyük mücadelelerle gerçekleşmiştir. Yassıada, milletin temsilcilerine en ağır muamelelerin reva görüldüğü işkence merkezi olmuştur. İdamlar toplumsal ve siyasi hafızalarımızda tamiri çok zor yaralar açmıştır. Menderes, darbeden 10 gün önce Ege gezisine çıkar, aziz milletimizin büyük coşkusu ile karşılaşır. Menderes'in katline sebep milleti ile kurduğu bu bağdır. Bugünkü kavgalar ve dayatmalar da bundan ibarettir. Bugünden bakıldığında Başbakanlık dönemi gözönüne alındığında merhum Menderes'i darağacına götüren icraatları değil millet düşmanlarının kinidir. "