YKS'de baraj kalktı! Yeni sistem nasıl olacak? YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar merak edilen soruları yanıtladı

Son dakika haberine göre: Üniversite sınavlarında barajın kalkmasıyla ilgili olarak merak edilenleri açıklayan YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar 'Sınavın değişmediği bir düzenlemeden bahsediyoruz. Ortada bir sürpriz söz konusu değildir. Bu sürpriz değil bir müjdedir. Daha çok rahatlatan, öğrencilerimizin üzerinden stresi kaldıran bir düzenleme' şeklinde konuştu.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Erol Özvar, YKS'de baraj puanlarının kaldırılması kararının kılavuz açıklanmadan paylaşıldığını belirterek, "Sınavın şekli, muhtevası değişmedi, sınav aynı sınavdır. Soru tarzı, biçimleri, türlerinde hiçbir değişiklik söz konusu değildir." dedi.
Özvar, Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü'nde düzenlenen "Doktora Öğretiminin İyileştirilmesi Çalıştayı" öncesinde, Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nda (YKS) Temel Yeterlilik Testi (TYT) ve Alan Yeterlilik Testleri'nde (AYT) baraj puanlarının kaldırılmasına ilişkin açıklamalarda bulundu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Yeni uygulama ile daha fazla sayıda aday öğrencinin puanının hesaplanacağını ve puanı hesaplanan tüm öğrencilere ön lisans ve lisans programlarına tercihte bulunma hakkının tanınacağını vurgulayan Özvar, üniversitelerde yeteri kadar kontenjan olduğuna ve çok sayıda öğrencinin bu kontenjanlara başvurduğuna dikkati çekti.
"PROGRAMLARIN PUANLARINI DÜŞÜRMÜYORUZ"
YÖK Başkanı Özvar, "Burada şöyle bir eleştiri var, ona da cevap vermek isterim; biz programların puanlarını düşürmüyoruz. Ayrıca bu uygulama puanların düşmesi, öğrencilerin hiç soru yapmadan programlara girmesi anlamına asla gelmemektedir." diye konuştu.
Öğrencilerin istedikleri programlara kabul edilebilmesi için puanlarının da yüksek olması gerektiğine işaret eden Özvar, program kontenjanları dikkate alınarak, bu programı tercih eden öğrenciler içinde en yüksek puanı alandan aşağı doğru giden bir sıralamanın söz konusu olduğunu belirtti.
- "SİSTEM, TERCİH YAPABİLEN ÖĞRENCİLER ARASINDA REKABETİ GETİRECEK"
YÖK Başkanı Erol Özvar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Barajın kaldırılması üniversitelere öğrencilerin puansız, sınavsız girmesi demek değil. Bunu çok sevgili öğrencilerimiz, adaylarımız gayet iyi bilmektedir. Onlar da bu konuda aldığımız kararı aileleriyle birlikte zaten memnuniyetle karşıladıklarını bizlerle de paylaşmaktadır.
Bu sistem aslında tercih yapabilen öğrenciler arasında rekabeti getirecek. Bu çok kıymetli bir şey. Rekabet, kontenjanlara daha fazla talebin olması anlamına gelir. Daha fazla talebin olması demek aslında kontenjanlara daha fazla ilginin, daha fazla kayıt yaptırmak isteyen öğrencinin doğması demektir. Bu da gerek puanların belki yukarıya doğru meyletmesine gerekse kontenjanların dolmasına da yardımcı olacaktır. Dolayısıyla bu sistemle, uygulamayla kalitenin düşeceğini, liyakatin azalacağını söylemek haklı ve makul bir eleştiri olarak görülmemektedir."
"PUAN ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYANAN BİR DÜZENLEME"
Erol Özvar, "Bu puan üstünlüğüne dayanan bir düzenleme. En yüksek puanı alabilen öğrenciler ancak programlara yerleşebilecektir. Puanları tutmayanların programlara yerleşebilme veya kayıt yapma hakkı olmayacaktır. Tartışmayı da aslında bu çerçevede görmek lazım. Daha fazla sayıda öğrencinin kontenjanlara erişebilir olması yani tercih edebilmesi anlamına geliyor. Bu açıdan değerlendirildiğinde sistem aslında daha dinamik bir süreci girmiş oluyor." açıklamasında bulundu.
Türkiye'de kontenjanların yeterli olduğunun altını çizen Özvar, yeni uygulamayla öğrencilerin başarı sıralamasıyla bu kontenjanlara girmeye çalışmasının amaçlandığını ifade etti.
- "KARARIMIZI YKS KILAVUZU AÇIKLANMADAN ÖNCE HALKIMIZLA PAYLAŞTIK"
YÖK Başkanı Özvar, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
YKS'deki yeni uygulamanın zamanlaması ile ilgili eleştirilerin hatırlatılması üzerine Özvar, şöyle devam etti:
"Bunun zamanlaması aslında gayet güzel oldu. YKS kılavuzu açıklanmadan önce bu kararımızı bütün halkımızla, ülkemizle paylaştık. Yani oyun başlamadan, start vermeden önce kuralları ortaya koymuş olduk. Bundan daha makul bir şey olamaz."
"SINAVIN MUHTEVASI DEĞİŞMEDİ"
Özvar, "Sınavın şekli, muhtevası değişmedi, sınav aynı sınavdır. Soru tarzı, biçimleri, türlerinde hiçbir değişiklik söz konusu değildir. Sınavın değişmediği, muhtevasının, soru türlerinin veya biçimlerinin farklılaşmadığı bir düzenlemeden söz ediyoruz. Aslında yapmaya çalıştığımız, sistemi bir anlamda ciddi bir şekilde rahatlatabilmek. Dolayısıyla bu eleştirilere katılabilmem mümkün değil." değerlendirmesi yaptı.
Sınav süresinin de uzatıldığını da anımsatan Özvar, yeni uygulamanın, Kovid-19 salgını şartlarında okullarına devam edip bir yandan da YKS'ye hazırlanan öğrenciler açısından barajı geçme ve süre anlamında psikolojik bir rahatlama sağladığını belirtti.
Özvar, bu hususlar dikkate alındığında zamanlamanın da yerinde olduğunun görüleceğini vurgulayarak, "Dolayısıyla ortada bir sürpriz söz konusu değildir. Eğer bir şeyden bahsedilecekse bu bir 'sürpriz' değil olsa olsa müjdedir, diyebilirim." değerlendirmesinde bulundu.
"TERCİHTE BULUNMANIZ KAYIT HAKKI ELDE ETTİĞİNİZ ANLAMINA GELMİYOR"
Üniversitelerdeki programların kontenjanlarına yönelik soruya karşılık da Özvar, barajın kalkması ile puanı hesaplanabilen öğrencilere tercih yapma hakkı verileceğini, bunun daha fazla öğrencinin programlara kaydolacağı anlamına gelmediğini vurguladı.
YÖK Başkanı Özvar, şunları kaydetti:
"Bir programa tercihte bulunmak başka bir şey o programı kazanıp kayıt yaptırmak başka bir şey. Bizim getirdiğimiz yenilik ve güzellik şu, eğer puanınız hesaplanabiliyorsa, puanınızın yettiği herhangi bir programı tercih edebiliyorsunuz. Tercihte bulunmanız demek o programa kayıt hakkı elde ettiğiniz anlamına gelmiyor. Ancak o programa puan üstünlüğüne sahip öğrenciler kayıt olabilir. Sistemin güzelliği daha fazla sayıda içererek öğrencilerin kontenjanlara başvurularını artırmış oluyoruz."
Geçmişte "kontenjanlar dolmuyor, boş kalıyor" yönünde eleştiri ve tartışmaların yapıldığını da anımsatan Özvar, "Üç şey bir kontenjanın doluluğunu ya da boşluğunu ortaya çıkarmaktadır. Öğrencinin tercihi, öğrencinin puan üstünlüğü ve kontenjan sayısı. Dolayısıyla eğer talep yoksa, o talebi karşılayacak puan üstünlüğü yoksa, çok sayıda kontenjan varsa o kontenjan dolmaz." diye konuştu.
Başkan Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde aktif üniversite sayısının 204'e ulaştığına, bu üniversitelerin her yıl 1 milyonu aşkın öğrenciye kapılarını açtığına dikkati çeken Özvar, daha fazla öğrenciye bu kontenjanlara başvuru imkanı sağlamayı amaçladıklarını söyledi.
Özvar, barajın kalkması ile rekabetin artacağını belirterek, "Rekabet mutlaka kaliteyi artıracak ve kontenjanlarla alakalı puan beklentilerini, yine öğrencilerin soruları çözme becerisine bağlı olarak da yukarıya doğru çekme ihtimalinin olabileceğini ifade etmek isterim." şeklinde konuştu.
YÖK Başkanlığı tarafından yükseköğretimin en üst kademesi olan doktora öğretiminin iyileştirilmesi amacıyla, Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tunçalp Özgen Kongre ve Kültür Merkezi'nde "Doktora Öğretiminin İyileştirilmesi Çalıştayı" düzenlendi.
YÖK Başkanı Özvar, burada yaptığı konuşmada, bugün doktora öğretiminin mevcut durumunun iyileştirilmesine yönelik görüş alışverişinde bulunmak ve atılması gerekli elzem adımları hayata geçirmek için bir fırsat oluşturmak üzere bir araya geldiklerini söyledi.
Türkiye'de yükseköğretimde başta kalite olmak üzere hiçbir meselenin göz ardı edilmesine müsaade etmeyeceklerini vurgulayan Özvar, yükseköğretimdeki uluslararası rekabetin her geçen gün arttığı küresel dünyada, Türkiye'de yükseköğretim sisteminin en stratejik meselelerinden birinin, doktora öğretiminin kapasitesini ve niteliğini artırmak olduğunu vurguladı.
Yükseköğretim kurumlarının, araştırma merkezlerinin ve kamu ve özel kurumlardaki ileri araştırma birimlerinin araştırmacılardan beklentilerinin yüksek olduğunu belirten Özvar, doktora mezunu kişilerden en azından çalışma ve öğrenme ortamlarında kuram, uygulama, yöntem ve tekniklere ilişkin uzmanlık düzeyinde sistematik bilgiye sahip olmalarının beklendiğini söyledi.
Özvar, "Bu kişilerden ileri düzeyde araştırma veya yenilik gerektiren alanlarda karşılaşılan karmaşık sorunlara çözüm üretmesi, bunun yanı sıra mevcut bilgiyi veya mesleki uygulamayı genişletmesi, beceri bakımından, beklenen vasıflar içindedir. Nihayet, bu kişilerden çalışma veya öğrenme ortamlarında ileri düzeyde yeni fikirler ve süreçler geliştirebilmeleri de istenmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
TÜRKİYE'DEKİ DOKTORA MEZUN SAYISI
"OECD raporları ve Türkiye yükseköğretim sistemi üzerine yapılan ulusal ve uluslararası çalışmalarda ciddiyetle vurgulandığı üzere, üniversitelerimizde öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayıları OECD ortalamalarının çok gerisindedir. Daha net ifade edecek olursak, Türkiye'nin nitelikli öğretim elemanı açığı hala devam etmektedir." ifadelerini kullanan Özvar, Türkiye'nin kendi ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleri bakımından ihtiyaç duyduğu nicelik ve nitelikte öğretim elemanı sağlaması için doktora öğretiminin mevcut halinin iyileştirilmesinin zorunlu olduğuna değindi.
Erol Özvar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İyileştirmeden maksadımız ülkemizin kalkınma planlarında da ifadesini bulan öncelikli gelişme alanlarında bilgi ve teknoloji üretimine yüksek katkı sağlayacak araştırmacıların yetiştirilmesini temin etmektir. Bunun yanı sıra kaliteli araştırma ile birlikte araştırmacı sayısını yükseltmektir.
Bugün itibarıyla lisansüstü öğretimimizin en çarpıcı çıktılarından biri de ülkenin gelişme temposuna nispetle araştırmacı sayısının azlığıdır. Diğer yandan Türkiye'deki doktora mezun sayılarımız, kurum sayısı ve çeşitliliği ile toplam ülke nüfusu dikkate alındığında da düşüktür. Nitekim bu gerçek diğer ülkelerle mukayese edildiğinde daha da çarpıcı hale gelmektedir. Türkiye'de yıllık doktora mezun sayısı 8 bine yaklaşırken, Fransa'da bu sayı 13 bin, Japonya'da 16 bin, Almanya'da 29 bin, Birleşik Krallık'ta 29 bin, Amerika Birleşik Devletleri'nde ise 74 bindir."
Hollanda'nın 2000-2020 yılları arasında 33 bin 673 kadın ve 43 bin 575 erkek olmak üzere toplam 77 bin 248 doktora mezunu verdiğini örnek olarak gösteren Özvar, "2020 yılında nüfusu 17 milyon 407 bin 585 olan Hollanda 20 yıl içinde nüfusunun binde 5'ini doktoralı yapmıştır. 2020 yılı itibarıyla bu ülkenin 25-34 yaş grubunun ise binde 4,46'sı doktoralıdır. Ülkemizde ise 2000-2021 yılları arasında 49 bin 715 erkek 39 bin 901'i kadın olmak üzere toplam 89 bin 616 doktora mezun etmiş bulunuyoruz." diye konuştu.
Özvar, şunları kaydetti:
"20 yıl içinde kümülatif doktora mezunlarımızı nüfusa oranladığımızda toplam nüfusun sadece on binde biri kadar mezun ettiğimizi anlıyoruz. Türkiye'nin 2020 yılı itibariyle nüfus piramidinin 25-34 yaş grubunda 12 milyon 689 bin 848 gencimiz bulunmaktadır. Bu yaş grubuna 2020 yılı doktora mezunlarını oranladığımızda ise o yılda on binde 6 doktora mezunumuz olduğu anlaşılmaktadır. Almanya'da ise sayısı 10 milyon 146 bin 277 olan ilgili yaş grubuna düşen doktora mezunu sayısı yaklaşık binde 3'tür.
Bu rakamlar bazı gelişmiş ülkelerle mukayese ettiğimizde açıkça görüldüğü üzere düşüktür. Bu düşüklüğü ifade etmekle birlikte doktoralı araştırmacıların miktarını sadece sayısal verilerin mukayeseli analizine bakarak arttırmak cihetine gitmek konusunda tüm tarafları temkinli olmaya davet ederim. Ülkemizin bu sahaya hasredeceği beşeri ve mali kaynakların, gelişme tempomuzu hesaba katmak suretiyle bir planlamasını yapmak çok daha rasyonel ve etkin olurdu diye düşüyorum. Elbette hiç şüphe yok ki doğru bir planlama ve gerçekçi öngörülerle doktoralı araştırmacı sayılarını zamanla yükseltmemiz en önemli hedeflerimiz arasında bulunmaktadır."
- "HEM DOKTORALI İNSAN KAYNAĞI HEM DE DOKTORA PROGRAMLARI GELİŞTİRİLMELİ"
Doktoralı araştırmacıların sayısının öneminin yanı sıra bilgi ekonomilerinde, üniversiteler ile sanayi kuruluşlarının arasındaki keskin çizgilerin ortadan kalkmaya başladığına da tanıklık ettiklerini aktaran Özvar, "Gerek üniversitelerin bir üretim merkezi işlevi gördüğü gerekse de iş dünyasının/endüstrinin birer eğitim ve araştırma merkezine dönüştüğü bir süreçte, doktora mezunlarını üniversitelerin dört duvarı arasına hapsederek yapılan hesaplamalar geleceği ıskalamak anlamına gelebilecektir." şeklinde konuştu.
Erol Özvar, doktora mezunlarının sadece akademik bir kariyer odağında meslek icra ettiği konusundaki yanlış ön kabul, ülkelerin ihtiyaç duyduğu yetişmiş doktora mezun sayısı gibi eksik hesaplamaları ve geleceğe yönelik yanlış projeksiyonları da beraberinde getirdiği değerlendirmesinde bulundu.
Teknoloji ve AR-GE alanında yaşanan gelişmeler, ortaya çıkan online öğretim fırsatları ve uluslararasılaşmanın yükseköğretim sistemlerine getirdiği esneklik ve fırsatların yanında, yükseköğretim sistemlerinin ihtiyaç duyduğu nitelikli akademik personel konusunda giderek artan bir ihtiyacın daha fazla göze çarptığını anlatan Özvar, inovasyon ve ekonomik gelişme için ileri düzeyde bilimsel araştırmaların değerinin her geçen gün arttığını söyledi.
YÖK Başkanı Özvar, sözlerine şöyle devam etti:
"Diğer taraftan, yükseköğretim sistemleri için bir fırsat olarak görülen ulaşım ve teknoloji alanında yaşanan gelişmeler ile artan uluslararasılaşma fırsatları, aynı zamanda sahip olunan nitelikli insan kaynağını koruma ve elde tutma konusunda da bazı tehditler doğurabilmektedir.
Uluslararası veriler, Türkiye'de beşeri sermayemizin ileri düzeyde araştırma yürütme, araştırma sonuçlarını yayınlara, patentlere ve projelere dönüştürmede zorluk yaşadığını göstermektedir. Dolayısıyla, Türkiye'nin aynı anda hem yükseköğretim sisteminin ihtiyaç duyduğu doktoralı insan kaynağını nitelikli bir şekilde yetiştirmesi hem de diğer tüm sektörlerin ihtiyaçlarını dikkate alarak doktora programlarını geliştirmesi gereklidir. Bu konuda atılması gerekli adımları ivedilikle bugün atmak zorundayız. Aksi takdirde bunun getireceği maliyeti, gelecek kuşakların üzerine bir yük olarak sunmak, sistemi içinden çıkılmaz bir problemler yumağına dönüştürebilir. Bu kapsamda Türkiye'nin nitelikli insan kaynağı ihtiyacını karşılamak için yeni adımlar atmaya başladığımızı da bu vesileyle sizlerle paylaşmak isterim."
Geçen hafta Resmi Gazete'de yayımlanan "Tıp-Bilim Doktorası Bütünleşik Programı Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği" sayesinde, Türkiye'deki başarılı bir tıp fakültesi öğrencisinin, bir taraftan tıp fakültesini okurken diğer taraftan temel bilim alanları başta olmak üzere bir bilim alanında doktora yapabileceğini aktaran Özvar, programı bitiren tıp fakültesi mezunlarının iyi bir hekim olması yanı sıra bilime uluslararası düzeyde katkı sağlayacak başarılı bir bilim insanı olmalarını hedeflediklerini ifade etti.
Özvar, "Bahsi geçen yönetmelik nitelikli insan kaynağını teşvik etmek amacıyla yapacağımız düzenlemelerden sadece bir tanesidir. Benzer programları zamanla tanıtmak ve ilerleyen süreçte daha da geniş kapsamlı ve esnek bir şekilde sunmak en büyük hedefimizdir. Bu vesileyle birleşik doktora programlarının sadece tıp, sağlık alanında değil diğer alanlarda da uygulanması gerektiğini düşünüyor ve bu konularda da gerekli çalışmaları yaptığımızı paylaşmak istiyorum." dedi.
- "YÖK TEZ YAZIM REHBERİ'NİN HAZIRLIĞI İÇERİSİNDEYİZ"
İki önemli gelişmeyi de paylaşmak istediğini dile getiren Özvar, bu yıldan itibaren yükseköğretim kurumlarının tamamını kapsayacak şekilde tüm doktora mezunlarına yönelik kapsamlı bir tarama çalışması yapacaklarını dile getiren Özvar, "Yeni mezunlara yönelik yapılacak bu çalışmada doktora mezunlarımızın öğrenim geçmişi, tecrübe ve görüşleri ile mezuniyet sonrası gelecek planları hakkında sistematik bilgi toplanacak." bilgisini verdi.
Özvar, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Toplanacak bu bilgiler Türkiye'deki doktora mezunları hakkında eğilimleri takip etmemize yardımcı olacak ve doktora düzeyindeki öğretimin ve programların kalitesini artırmak üzere kullanılacaktır. Böylece, YÖK olarak politika geliştirirken sahadaki toplanan güncel ve sistematik verileri izleyeceğiz. Bu çalışmaya başladığımızın müjdesini buradan sizlerle paylaşmak isterim.
Türkiye'deki yükseköğretim kurumlarının enstitüleri farklı tez yazım kılavuzlarını izlemektedir. Haddizatında farklı alanlara yönelik ve farklı geleneklerden beslenen kılavuzların veya akademik yazım stillerinin olması normaldir. Biz bunu makul ve kimi alanlarda zorunlu da karşılıyoruz. Bununla birlikte, uluslararası kabul görmüş akademik yazım stillerini dikkate alan ve yine alan farklılıklarını gözeten, tez yazanlara yardımcı olacak bir rehber ihtiyacı söz konusudur. Bu kapsamda, 'YÖK Tez Yazım Rehberi'nin hazırlığı içerisindeyiz. Böyle bir doküman, üniversitelere sadece rehberlik etmesi amacıyla ve esnek bir öneri seti olarak hazırlanacak. Bir tezin başlığından başlayıp kaynakçasına kadar tüm hususlara ilişkin bir çerçeve kılavuz hazırlayacağız. Böyle bir rehber, akademik yazma derslerine de kaynaklık teşkil edebilecektir. Bu çalışmaya da başladığımızın müjdesini buradan paylaşmaktan memnun olduğumu belirtmek isterim."
Bugünkü çalıştayın doktora öğretiminin iyileştirilmesi konusunda yeni dönemdeki yol haritasının oluşturulmasına yüksek katkı sağlayacağına inandığının altını çizen Özvar, çalıştayda lisansüstü eğitim açma ölçütlerinden, idari süreçlere, öğretim ve danışmanlık süreçlerinden tez süreçlerine kadar bir çok konu, ilgili paydaşlarca kapsamlı bir şekilde ele alınarak, önerilerin geliştirilmesinin mümkün kılınacağını bildirdi.
Lisansüstü ve bilhassa doktora öğrenimine dair üzerinde düşündüğü ve idari, hukuki ve kurumsal süreçlerin ötesinde doktora öğrencisi psikolojisine dair soruları olduğunu anlatan Özvar, şunları kaydetti:
"Bilmiyorum, bu toplantıda ne ölçüde meselenin bu veçhesine temas edilir. Doktora bir açıdan bir ihtisas alanı ise bu alan adayından bir adanmışlık bekler. Bu adanmışlık bir ömrün bir araştırma sorusuna, problemine veya bunun çözümüne vakfedilmesi demektir. Acaba biz öğrencilerimizi bir ilmi merakın, bir sorunun peşinde bir ömür harcamanın ne kadar kıymetli olduğunu gösterebiliyor, veya sergileyebiliyor muyuz? Bilgi için ömür adamak öğretilebilir veya sevdirilebilir mi?"
- ÇALIŞTAYDA 3 OTURUM DÜZENLENECEK
YÖK Başkanı Özvar'ın başkanlığında düzenlenen çalıştaya yaklaşık 50 üniversitenin farklı alanlarından lisansüstü eğitiminden sorumlu enstitü yetkilileri, doktora öğrencileri, öğretim üyeleri ve araştırma görevlileri katılacak.
Çalıştayda, doktora öğretimine dair sorun alanlarının tespit edilmesi ve bunlara ilişkin çözüm önerilerinin getirilmesi ile doktora öğretiminin niteliğinin geliştirilmesi hususlarında yol haritası belirlenecek.
Üç oturum halinde gerçekleştirilen çalıştayda katılımcılar "Program Açma ve Öğrenci Kabulü", "Öğretim süreçleri", "Danışmanlık", "İdari Süreçler" ve "Araştırma ve Tez Süreci" temaları üzerinde görüş alışverişinde bulunulacak.
