Fonlanmış diller! ABD’li vakıf sol basını neden besliyor?
ABD merkezli vakıf Chrest Foundation'ın sözde bağımsız ve muhalif 140Journos, Medyascope, Serbestiyet ve P24 gibi medya kuruluşlarına yüz binlerce dolar vererek siyasi tetikçilik yaptırdığı ortaya çıktı. Konuyu bugünkü köşesine taşıyan Sabah yazarı Mahmut Övür, "ABD merkezli Chrest Foundation Vakfı... Bu ABD'li vakıf da, tıpkı ABD emperyalizmi gibi "özgür basın ve demokrasi"den yana olduğu için bütün bütçesini Türkiye'ye ayırmış. Güler misin ağlar mısın? Soros da böyle yaparak "turuncu devrimleri" desteklemiş ve birçok ülkeyi karıştırmıştı." diye yazdı. Takvim yazarı İsmail Çağlar ise, "Kendilerini fonlayanları yalamak için kullandıkları o pis dillerini milli iradeden, Türkiye'nin Ankara'dan yönetilmesinden yana olan namusuyla düşünen, yazan, çizenlere uzatmasınlar yeter!" diyerek sert çıktı.
Türkiye'de muhalif yayın çizgisiyle bilinen Medyascope, P24 ve 140Journos başta olmak üzere birçok haber kuruluşunun, ABD merkezli Chrest Foundation Vakfı tarafından yüzbinlerce dolarlık hibe ile desteklendiğinin ortaya çıkması gündeme damga vurdu. Sabah yazarı Mahmut Övür ve Takvim yazarı İsmail Çağlar, skandalı bugünkü köşe yazılarına taşıdılar.
İşte Mahmut Övür'ün "ABD'li vakıf sol basını neden besliyor?" başlıklı yazısı:
Türkiye'deki bazı medya kuruluşlarının dışarıdan beslendiği az çok biliniyordu. Şimdi bu gerçek bir kez daha hem de rakamlarla ortaya çıktı. Aralarında P24, Medyascope, Serbestiyet ve 140Journos gibi son dönemde popüler olan çok sayıda haber sitesi ve dijital mecra var. Hepsinin ortak özelliği de hükümet karşıtı "sol" muhalif olmak.
Peki, kim besliyor bu sol muhalif gazetecileri?
ABD merkezli Chrest Foundation Vakfı... Bu ABD'li vakıf da, tıpkı ABD emperyalizmi gibi "özgür basın ve demokrasi"den yana olduğu için bütün bütçesini Türkiye'ye ayırmış. Güler misin ağlar mısın? Soros da böyle yaparak "turuncu devrimleri" desteklemiş ve birçok ülkeyi karıştırmıştı.
Bu gerçekten yola çıkan İletişim Başkanı Fahrettin Altun, ABD'li vakfın Türkiye'deki sol medyaya ilgisini siyasetle ilişkilendiriyor ve şöyle diyordu:
"Bazı yabancı liderlerin Türk siyasetini dizayn etme niyet ve gayretlerini açıkça ifade ettiği bir ortamda, hiçbir yabancı devlet ve kuruluşun medya sektörüne çeşitli fonlar sağlamasını söz konusu çıkar ve hedeflerden bağımsız yorumlayamayız. Kimsenin şüphesi olmasın ki, ne basın özgürlüğü ne de bir başka bahaneyle demokrasimizi kimsenin masasına meze yaptırmayız. Yeni kisveler altında beşinci kol faaliyetlerine müsaade etmeyiz."
Gerçekten de ABD'nin Türkiye'de siyaseti dizayn etme yaklaşımı ile medyayı yönlendirme stratejileri arasında bir paralellik var. Bu noktada ilginç olansa, Türkiye'deki bazı "sol" partiler ile "sol" medyanın "Amerikancı" bir çizgide buluşmaları.
Bu da yeni değil ve bir stratejiye dayanıyor. Geçen yıl 18 Ağustos'ta bu köşede "Amerikancı solcular" başlığıyla aynen şunları yazmıştım:
"Bu ilişkinin mimarı da Obama ve yardımcısı Biden'dı. O günlerde 'Obama Doktrini' denilen bu strateji dünyanın birçok bölgesinde 'vekâlet savaşları' adıyla hayata geçirildi.
Bunun bir ayağında terör örgütleri, diğer ayağında ise legal muhalefet partileri, medya ve sivil toplum örgütleri vardı."
ABD ile Türkiye'deki solun ilişkisinin ne kadar geçmişe dayandığı meçhul olsa da açığa çıkmasına ve görünür olmasına Gezi kalkışmasında tanık olduk. O tarihten sonra -belki bir iki sol parti ve aktör hariç- ne CHP'nin ne HDP'nin ne de sol medyanın ABD karşıtlığına rastlanmadı. Bir zamanlar solun antiemperyalist olduğu unutulmuş, yerini tıpkı Batı medyasında olduğu gibi AK Parti düşmanlığı almıştı.
CHP dahil sol bu süreçte F Tipi dediği FETÖ'yü bile görmezden geldi. Dahası Gezi sonrası hem CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hem de HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ABD'ye gitmiş, FETÖ'cüler ve Türkiye karşıtlarıyla özel ilişkiler kurulmuştu.
Mesela bu tabloyu o "muhalif sol" medyanın hiçbirinde göremezsiniz. Bu ilişkiler onlara göre yok hükmünde.
Ama daha vahim olanı, sık sık Deniz Gezmiş'lerin ABD karşıtlığına sahip çıkan sol siyasetçi ve medya mensupları, ABD'nin PKK-YPG'ye binlerce TIR silah verip onları bölge ülkelerine karşı kara gücü olarak kullanmalarını da görmezden geldi.
ABD'li vakfın para verdiği hiçbir sol muhalif gazeteci bu konuyu gündemine alıp işlemedi, işleyemez de.
Boşuna "besleme basın" denmiyor.
İşte Takvim yazarı İsmail Çağlar'ın "Fonlanmış diller" başlıklı yazısı:
Hemen herkesin bildiği bir klişe vardır. Konu ne zaman devletler arası ilişkilere gelse bilgiç bilgiç "Devletlerin dostlukları olmaz, çıkarları olur" demeyi çok severiz. Her klişe gibi çoğu zaman doğrudur. Ama çıkarlarından başka sadakati olmayan bu devletler neden doğrudan ya da dolaylı olarak bazı medya kuruluşlarını fonlar diye sormak pek aklımıza gelmez. Şu yalın soruya aynı yalınlıkta bir cevap vermemiz gerekiyor; İngiliz kamu yayıncısı BBC, İngilizlerin vergileri ile neden Türkiye'de yayıncılık yapar? Keşke Alice Harikalar Diyarı'nda yaşasaydık.
O zaman sorunun cevabı çok kolay olurdu. Aşırı derecede iyi kalpli olan İngilizler sadece ve sadece biz Türkler daha iyi haber alsın diye ülkemizde yayıncılık yapıyor, diyebilirdik. İngiliz vergi mükelleflerinin parası ile Ayşe Teyze ve Rıza Amca'nın, Derin ile Cemal'in nitelikli habere ulaştığı fantastik bir dünya...
Ama fantastik bir dünyada yaşamıyoruz. Klişenin de söylediği gibi dostlukların değil çıkarların hüküm sürdüğü bir dünya burası. Ve maalesef çıkarı olmasa ne İngilizler bize delik kuruş verir ne de onların parası ile fonlanan "gazeteciler" bir harf yazar. İngiliz'in, Alman'ın çıkarı nedir diye sorarsanız bir zahmet salgın döneminde dahi rekor üzerine rekor kıran İstanbul Havalimanı'nın inşaatı sırasında İngiliz BBC ve Alman DW'nin Türkçe servislerinin yaptığı haberlere bakın. Şimdi onunla kim uğraşacak derseniz vakti zamanında iki arkadaşımla beraber bendeniz uğraşmıştım, Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları raporuna da bakabilirsiniz.
İngiliz'in, Alman'ın, ABD'linin, Suudi'nin çıkarı belli. Merak etmeyin "gazeteciler" de bu işten kazanıyor. İnanmazsanız ABD'li Chrest Vakfı'nın yayınladığı fonlama listelerine bakın. Ruşen Çakır ve Mediascope'taki ekibi, 140Journos'u, Teyit.org'u hepsi orada. Yüzbinlerce dolar fonlanmışlar. Daha önce de listede yer alan "bağımsız" T24'e, "muhalif" Gazete Duvar'a, "sosyalist" Bianet'e rahmetli Ahmet Kekeç besleme medya ismini vermişti. Şimdi olsa Fondaş Medya yazardı muhtemelen.
Peki "gazeteci" taş mı yesin diye sorabilirsiniz. Yemesin, elbette.
Allah'ın takdir ettiği rızkı, helal yoldan, alın teriyle kazansın. Ama yurt dışından yüz bin dolarlık fonlar alıp gelip burada bize "özgür medya" lugatı parçalamasın bir zahmet.
Bir de kendilerini fonlayanları yalamak için kullandıkları o pis dillerini milli iradeden, Türkiye'nin Ankara'dan yönetilmesinden yana olan namusuyla düşünen, yazan, çizenlere uzatmasınlar yeter!
SKANDALA TEPKİ YAĞIYOR: MUHALİF CEP HARÇLIĞI ABD'DEN
Muhalif sosyal medya sitelerine ABD merkezli bir vakıftan 4 milyon TL'yi bulan fon aktarıldığının ortaya çıkmasına siyasiler ve sivil toplum kuruluşlarından tepki geldi: Bu ödenekler Türkiye'nin karşısında oluşturulan cephenin harçlıklarıdır.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu: Medyanın dışarıdan fonlanması, ülkemizin ulusal güvenliğini tehdit edecek şekilde başkalarınca yönetilmesi son derece tehlikelidir, bir ulusal güvenlik meselesidir.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal: ABD'nin fonladığı medya kuruluşları, Türkiye'nin özgüvenine saldırıyorlar.
AK Parti Genel Başkanvekili Yardımcısı Hasan Turan: Açıklanan isimler, rakamlar buzdağının görünen kısmıdır. Bütün bunlar Türkiye'nin karşısında oluşturulan cephenin harçlıklarıdır.
AK Parti Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcısı Ömer Arvas: Batı neden Türkiye'de belli medya gruplarını besler? İradelerini satan sözde gazeteciler 'gazetecilik onuru' gibi kavramları hangi yüzle kullanıyorlar?
Sabah yazarı Hilâl Kaplan: Bunun sadece bir kaynaktan aldıkları fon olduğunu belirtmekte fayda var. 'Özgür' basın, bunu da yazın
Gazeteci-yazar Zafer Şahin: Vatansever gazetecileri yandaş diye hedef gösteren bu tipleri iyi tanı Türkiye. 68 kuşağı Amerikan 6. Filo'sunu denize dökmekle övünürdü. Zamane solcuları ABD parasıyla fonlanmanın iyi bir şey olduğunu savunuyor! Deniz Gezmiş bunları görse dalardı. Net...
Uluslararası Medya Enformasyon Derneği (UMED): Fonlanan kuruluşları kalemlerini kiraya veren vesayet altındaki kuruluşlar ilan ediyoruz. Bu toplum mühendisliğidir. Beslediği medyanın yaptığı faaliyetler de 5. kol faaliyetidir. Emperyalizmin karanlık ajandasında görev almak bu ülkeye yapılan büyük ihanettir.