Son dakika: FETÖ'nün 7 Şubat kumpasının gerekçeli kararı açıklandı! Arkasında "himayedar" devletler var
Son dakika haberine göre FETÖ'nün 7 Şubat MİT kumpası davasının gerekçeli kararı açıklandı. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nin bin 4 sayfalık gerekçeli kararında, hükümetin başlattığı açılım süreciyle birlikte Ortadoğu politikasının zarar göreceğini anlayan "himayedar" devletlerin, düğmeye basarak Oslo görüşmeleriyle süreci akamate uğrattığı vurgulandı. Karara göre 7 Şubat, o dönem Başbakan olan Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın emrindeki en güvenilir ve en kritik birimi ele geçirme ve ona dokunma yoluyla mesaj verme gayretiydi. Erdoğan'a 'Sırada sen varsın' mesajı verilmeye çalışıldı. Erdoğan'ın, Hakan Fidan ve MİT görevlileri hakkında soruşturma izni vermemesi ile ilk darbe girişimi sonuçsuz kaldı. 7 Şubat ile amacına ulaşamayan örgüt, sonrasında 17-25 Aralık kumpasları ve son olarak 15 Temmuz darbe girişiminde uluslararası "himayedarları" ile hükümeti devirmeyi denedi.
2012'de gerçekleşen 7 Şubat MİT kumpasına yönelik 18 sanığın yargılandığı davada aralarında eski emniyet müdürleri Yurt Atayün ve Ali Fuat Yılmazer'in de arasında bulunan 10 sanığa ağırlaştırılmış müebbet diğer sanıklara da 4.5 yıldan 15 yıla kadar değişik hapis cezaları verildi. Yargılamayı gerçekleştiren İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi dosyanın gerekçeli kararının yazımını tamamladı. Başkanlığını Ahmet Uğuz'un yaptığı heyetin yazdığı bin 4 sayfalık gerekçeli kararda, 7 Şubat kumpasının arkasında hangi odakların olduğuna ilişkin önemli ipuçları paylaşıldı.
Gerekçeli karara göre, FETÖ 7 Şubat 2012'de yargıyı kullanarak MİT'İ ele geçirmek hem de aynı soruşturmayla hükümetin Güneydoğu sorununu çözmek amacıyla başlattığı barış sürecinin başarısız olmasını sağlamaya çalıştı. Açılım süreci ile birlikte, yıllardan beri istismar edilen problemler çözülerek, kardeşlik hukukunun inşaası amaçlandı. Bu amaçla toplumun tüm kesimleri sürece dahil edildi. MİT de o dönem Oslo görüşmelerinde gerek kuruluş gerekse faaliyet amacına uygun olarak yer alarak sürece dahil oldu.
FETÖ 90'LARDA BAŞLAYAN GÖRÜŞMELERİ İLKMİŞ GİBİ LANSE ETTİ
Kararda, 90'lı yıllardan beri değişik hükümetler döneminde de gerek hükümet gerekse güvenlik bürokrasisi düzleminde benzer görüşmelerin gerçekleştirildiği vurgulandı. Oslo görüşmelerinin de 90'lı yıllardan beri yapılan görüşme ve çalışmaların bir devamı niteliğinde olduğu hatırlatıldı. FETÖ, görüşmeleri, daha önce benzeri yapılmamış ve yeni bir çalışma şekli olarak göstererek, MİT mensuplarını, ilk kez bu çalışmayı yürütenler olarak lanse etti ve kamuoyu önünde itibarsızlaştırmaya çalıştı.
FETÖ BENZER TAKTİKLARİ BURADA DA UYGULANDI
Oslo görüşmelerine ilişkin ses kayıtları sızdırıldı. Belçika'daki Roj Tv operasyonunda ele geçirilen kayıtlar Diyarbakır'daki BDP il binasından çıktı. Kayıtların kat ettiği mesafe, FETÖ'nün emniyet ve emniyet istihbaratta yuvalanmış unsurlarının faaliyetiyle gerçekleşti. Kayıtlar, BDP il binasındaki bilgisayarlarda, daha önce hiç kullanılmamış ve oda içerisindeki bilgisayarlara hiç takılmamış, sadece arama yapılması planlanan gün ve saatte ele geçirildiği süsü verildi. Gerekçeli karara göre, daha önce buna benzer vakalar Ergenekon ve Balyoz gibi davaların soruşturma aşamalarında FETÖ'nün çok sık uyguladığı taktiklerdendi. Örgüt bu konuda rüştünü ispat etmişti. Soruşturmanın sözde başlangıcı, bu hard disklerin bulunmasıyla gerçekleşti.
OSLO GÖRÜŞMELERİ AKAMETE UĞRATILDI
Oslo görüşmeleri, FETÖ ve FETÖ'yü her anlamda "himaye" eden uluslararası aktör ve devletlerin, çabasıyla akamate uğratıldı. Ayrıca bu yapılara PKK Terör Örgütü de dahil oldu. PKK'yı da yanına alan bu şer yapı birlikteliği, toplumu geren ve kardeşliğine zarar veren kaotik olayların yaşanmasına sebebiyet verdi. Toplumda açılım sürecine ve bu süreci yürütmeye çalışan siyaset- güvenlik bürokrasisine duyulan güven ve destek ortadan kaldırmaya çalışıldı.
ABD'YE GÖNDERME YAPILDI
Kararda, başta FETÖ olmak üzere PKK/PYD gibi silahlı terör örgütlerine destek veren ABD'ye şu cümlelerle vurgu yapıldı: "Hedeflenen toplumsal uzlaşma ve kardeşçe yaşama iklimi gerçekleştiğinde, yıllarca stratejisini yürüttüğü Ortadoğu siyasetinin çökeceğini gören "Himayedar" devletler, FETÖ ve unsurlarına, aynı zamanda silah sağladığı PKK'ya bu süreci ortadan kaldırmak için gerekli talimat ve desteği tam anlamıyla sağlamıştır. "
İSTİSMAR EDİLDİĞİNİ İDDİA EDEN FETÖ PKK İLE KOL KOLA GİRDİ
Oslo görüşmelerinden sonra PKK'nın yapmış olduğu eylemler ve hedefe emniyet teşkilatının alınması ise mahkemenin kararında, "hedef şaşırtma stratejisinin bir parçası" olarak değerlendirildi. Sanık savunmalarında da bunun açıkça görüldüğü vurgulanan kararda, "Kendileri açılım politikası sonrasında yaşanan kaotik olayların hedefi olarak istismar eden örgüt (FETÖ), aynı zamanda Kobani olayları ve hendek süreci olarak bilinen süreçte PKK ile yan yana, kol kola olmaktan da geri durmamıştır" denildi.
FATURA HÜKÜMETE ÇIKACAK MİT'İ İSTEDİKLERİ GİBİ YAPILANDIRACAKLARDI
MİT yöneticileri Hakan Fidan, Emre Taner ve Afet Güneş, temelleri hazırlanmış ve atılmış seri kumpas soruşturmalarıyla halkın gözünde itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. MİT'in başarısız ve etkisiz bir kurum olarak algılanması amaçlandı. Tüm bu olumsuz sonuçların faturasının hükümete çıkarılması ise, MİT'in yeniden yapılandırılması tetikleyecek, bu bahaneyle örgüt mensuplarının teşkilata sızması daha kolay gerçekleşecekti.
TALİMAT GÜLEN'DEN
FETÖ elebaşından gelen operasyon talimatı, emniyet ve yargı imamları eliyle yurt içindeki örgüt üyelerine 2-4 Şubat 2012' de Asya Termal Toplantısı ile ulaştırıldı. Örgüt, soruşturmanın olası akamete uğraması ya da engellenmesi durumunda hedefe ulaşabilmek için İstanbul ve Ankara'da iki ayrı soruşturma dosyası açma taktiğini uyguladı.
ERDOĞAN'A "SIRADA SEN VARSIN" MESAJI VERİLMEK İSTENDİ
Yargı ayağında bulunan eski savcılar Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya, soruşturmanın baş aktörleri olarak 7 Şubat'ın tüm talimatlarını emirlerindeki örgüt mensubu polislere verdi. Sözde ifadelerine başvurmak üzere o dönem MİT Müsteşarı olan Hakan Fidan, MİT görevlileri Afet Güneş, Emre Taner ifadeye çağırılıp tutuklanmak istendi. Bunun örgütün bir gövde gösterisine dönüştüğü tespiti yapılan kararda, "Burada asıl amaç o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a gözdağı vermektir. Örgüt adeta, 'Sırada sen varsın' mesajı vermeye çalışmıştır. Kaldı ki 15 Temmuz darbe kalkışması da örgütün asıl hedefine yönelik son kamikaze eylemidir" ifadeleri yer aldı.
TUTUKLANSALARDI HÜKÜMETE SIÇRAYACAKTI
MİT görevlilerinin olası bir tutuklanması durumunda, soruşturma Erdoğan'a ve hükümetine sirayet edecek ve seçimle iş başına gelen hükümetin örgütsel operasyonlar eliyle işlevsiz hale getirilmesi amacı tamamlanmış olacaktı.
SIRADAN BİR SORUŞTURMA DEMEK "SAFLIK" OLACAKTIR
Soruşturmanın emniyet ayağını yürüten TEM Şube'de neredeyse örgüt mensubu olmayan şahısların bulunmadığı, sıradan memurlar düzeyinde bile örgüte ait sohbet grupları ve evler bulunduğu vurgulanan kararda, "Emniyette örgüt üyesi olmayan hiçbir üst rütbeli müdür, komiser, operasyonel birimlerde muhafaza edilmediği dikkate alındığında 7 Şubat'ın örgütün emir ve talimatları ile yürütülmediğini sıradan bir soruşturma işlemi olduğunu söylemek en basit tabirle 'saflık' olacaktır" değerlendirmesi yapıldı.
MİT RAHATSIZLIK VERDİ
Karara göre; 7 Şubat aslında 15 Temmuz'a giden yolda örgütün bir güç denemesi ve gövde gösterisiydi. Erdoğan'a emrindeki en güvenilir ve en kritik birimi ele geçirme ve ona dokunma yoluyla mesaj verme gayretiydi. Sanıkların savunmalarında, ısrarla Hakan Fidan ve ekibine yönelik söylemlerinin, MİT'in yurt içi ve yurt dışındaki başarılı operasyonları ile örgütün himayedarlarına verdiği rahatsızlığı gösterdiğine dikkat çekildi.
ULUSLARARASI HİMAYEDARLARI İLE 15 TEMMUZ'A KALKIŞTILAR
Erdoğan'ın soruşturma izni vermemesi ile bir nevi ilk darbe girişimi sonuçsuz kaldı. 7 Şubat ile amacına ulaşamayan örgüt, sonrasında 17-25 Aralık kumpasları ve 15 Temmuz darbe girişiminde uluslararası himayedarları ile hükümeti devirmeyi denedi. Kararda, "Ancak asıl söz ve hak sahibi milletimizin iradesi ile her seferinde olduğu gibi başarısızlığa mahkum olmuştur" ifadeleri yer aldı.