Şehit komutanımız Aydoğan Aydın'ın son mesajı...
Şehit Tümgeneral Aydın'ın eşi Nuray Aydın, nikâhlarından bir gün sonra cepheye gönderdiği kocasını, oğlunu doğduktan 7 ay sonra gören, tüm Mehmetçiklerin 'yüce gönüllü babasını', Türkiye'nin de 'Kato kahramanını' gözyaşları içinde anlattı...
Nuray Aydın: Bir gün Aydoğan'a, 'Nasıl dayanıyorsun şehit askerinin acısına' dedim. Cevabı, 'Geride başka anaların emaneti askerlerim var. Terör bitip vatan selamete çıkınca tüm askerlerime ağlayacağım' oldu.
Şehit Tümgeneral Aydoğan Aydın (51)... Ayağında postalı, üzerinde üniformasıyla vatan ve bayrak aşkıyla geçen bir ömrün başkahramanı... Türkiye onu, 31 Mayıs akşamı Şırnak'ın Şenoba beldesinde düşen helikopterden yükselen ağıtla tanıdı. Dilinden dökülen sözlerle hayat bulan 'Hanke'ye Ağıt' adlı şiiriyle yandı yürekler. 12 askerle birlikte şehit olan Kato Dağı operasyonunu kahramanı, Anadolu'nun yiğit evladı şehit komutan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da terör örgütü PKK'nın korkulu rüyasıydı... Şehit komutanı dinlemek için Ankara'daki evine gittik. Eşi Nuray Aydın gözyaşlarıyla karşıladı bizi... Salona geçtik, başköşede Hanke şiiri, şehit komutanın ve Atatürk'ün fotoğrafı vardı. İşte, "Türkiye'den bir kahraman geçti, o helikopterde tüm Mehmetçiklerin babası yitti" diyerek sözlerine başlayan Nuray Aydın'ın anlattıkları:
'BAK NE GÜZEL LAF SÖYLEDİM...'
O gün tüm birliğiyle helalleşmiş, Şırnak'taki şehitliği ziyaret etmiş, karargâhın önünde yetiştirdiği gülleri bir askerine emanet etmiş ve 'sakın güllerimi soldurmayın, iyi bakın' demiş. Normalde gece konuşurduk işinden dolayı. Ama o gün 14.30'da aradı. Beni, tatil yerini sordu. 'İznimi aldım. Ama bayrama gelmeyeceğim. Askerlerimle bayramlaşayım. Bir dahakine sizinle geçiririm' dedi. Telefonu kapatırken, 'Hayatım Allah ayırmasın bizi, birlikte ölelim. Bak ne güzel bir laf söyledim. Allah da bizi birbirimizden ayırmaz inşallah' dedi. Sonra 16.30 gibi 'Birliğimin önündeki çiçeklerim' yazılı bir fotoğraf gönderdi.
1991'de İstanbul'da tanıştık, 1992 Mart'ta nikâh yaptık. Özel Kuvvetler'e tayini çıktı. Düğün için 10 günlük izin alabildi, apar topar evlendik. Salı günü evlendik çarşamba telgraf geldi, 'Birliğine katıl' diye. 25 Ağustos'ta evlendik. Ertesi gün gitti, 4 ay sonra geldi. Hanke şiirini de, o dönem çok zorluydu hayatımız, evlilik, ayrılık bir de bölgesindeki şartlar. Geldiğinde şiiri okumuştu bana. Kalemi çok iyiydi, şiir ve yazılar yazardı.
CEPLERİME NOTLAR BIRAKIRDI
Çok romantik, zarif düşünceliydi. O kadar güzel sözler söylerdi ki, 'canım aşkım' diye açardı telefonu. Kadınlar mustariptir ya erkeklerin duygularından. Aydoğan çok farklıydı. Bana her gittiği yerden şiirler, notlar yazardı. Eve geldiği son şubatta hepimize özel notlar yazmıştı, ayrı yerlere koymuştu. O gittiğinde bulduk. Sürprizlerle doluydu. İşe giderken cebimden, çantamdan notlar çıkardı, Aydoğan yazmış, her birinde ayrı duygu seli. Notların tamamında değişmeyen iki kelime: Seni Seviyorum... Biz birlikte büyüdük. Bana, 'Hem annem, hem babam, hem de eş oldun' derdi. O farklı bir askerdi. İnanın tanımları alt üst eden bir yapısı, yaşamı vardı. Uzakta olduğunda bile iletişimini kesmezdi. Çok pozitifti, hiçbir zaman yoruldum diye açmazdı telefonu. 'Ooo benim canlarım ne yapıyor' der, bir kahkaha patlatırdı. Çatışmaların ortasında açtı telefonu ama ben hiç bilmedim. Hep güzel bahsetti bana, kan yutsa şerbet içtim dedi.
2016'da Sur'da iken Fazlı adında bir askerini şehit verdi. Bilirdim o askeri çok ağladım. Sen bunları nasıl kaldırıyorsun dediğimde, 'Ben bu birliğin komutanıyım, idaremde onlarca asker var. Ben ağlayamam, gözümü dört açıp anaların emanetini korumak zorundayım. Terör bitip vatan selamete çıkınca tutamadığımız tüm yasları tutup, askerlerime askerlerimle ağlayacağım. Ertelediğim tüm mutlulukları onlar ve siz ailemle yaşayacağım. Ama önce vatan selamete çıksın' demişti.
'DEVLETİME BORCUM VAR'
Makam, mevki hırsı yoktu. Tek isteği vatan için gerekli yerde olup, düşmana 'dur' demekti. Biz başka bir şey duymadık ondan. 'Bu terörü bitirmek için ölümüne savaşacağım, artık yeter. Analar ağlamayacak' demişti. Aşırı devletçiydi. Yatılı okuduğu için, 'Hanım benim devlete borcum büyük. Üzerimdeki takım elbiseden, ayağımdaki çoraba kadar her şeyi bu devlet aldı. Borcumu ödemek zorundayım. Devletime göz diken düşmanın kökünü kazıyana kadar bana uyku haram' demişti.
BÖYLE BİR VATAN AŞKI GÖRMEDİM
Vatanına çok bağlıydı. Sadakat ve azminin tek nedeni bu aşk ve vefa borcundandı. Onun için vatanın tanımı çok büyüktü. Ben böyle bir vatan sevdası görmedim. Şehit verdiklerinde çok üzülüyordu, hemen arardı. 'Bugün iki askerimi kaybettim' derdi. Her asker bir evlattı onun için. Sur'da, Hakkâri'de okullara, yetimlere projeler yapardı, destekler verirdi. Onca yoğunluğuna rağmen her çocuğa ayrı ayrı cevap yazardı. Anadolu gibiydi içten, sıcak ve samimi. İzin almayı ayıp olarak karşılardı. 'Komutana 'yoruldum' vs. diye izin almak yakışık kalmaz. Biz önden yürüyeceğiz ki askerler vatan deyip ardımıza düşsün' derdi Askerleri anlattı; sürekli her operasyonda en önden o gidermiş. Tam bir komutan gibi. Çok erken bir ölüm oldu bu. Hayallerimiz vardı, ertelemiştim çoğunu. Ülkemizi terörden arındırıp güneşli günleri görecektik. Söz vermişti...
EMEKLİ OLURSAM VİCDAN AZABINDAN ÖLÜRÜM BEN...
Nuray Aydın: Öğretmen lisesi'ni kazanmış ama maddi nedenlerle asker olmuş. Amatör olarak futbol oynamış. Çocukları çok severdi. Sokakta gördüğünde kollarını açar 5-10 çocuğa birden sarılırdı. Yatılı okuduğu için çocuk yuvalarına giderdi, özel ilgilenirdi. Her zaman, 'hâlâ devletime borcumu ödeyemedim' derdi. O aşkla Kato'ları aştı, düşmana dar etti dağları. Korkusuz bir vatan sevdalısını kaybettik biz. Emekliliğine az kalmıştı. Emekli ol diyordum ama o, 'Daha yapacak çok iş var. Bunu duymamış olayım. Ben emekli olursam ömür boyu vicdan azabından ölürüm. O bölgedeki insanların, devletimin bana ihtiyacı var. Devleti düşmandan arındırmadan emekli olmak haram bana' demişti.
VATANDAN AZİZ YAR YOKTUR
Oğlu Berkay Aydın: İdolümü kaybettim ben. Arkadaşım gibiydi. Eve gelince ilk işi benimle maç yapmaktı. Beni bir vatan sevdalısı olarak yetiştirdi. 'Oğlum vatandan aziz yar yoktur' derdi. Her sözü vatan, her hareketi millet içindi. Bir bayrak altında bir millet için çalıştı. Babam şehadetiyle ülkedeki herkesi tek bir çatıda topladı, bir meşale yaktı bu kahraman ülkede. Ben de ondan devir aldığım bayrağı aynı aşkla taşıyacağım. Ülkeme hizmet boynumun borcu. Devletim için çalışacağım. Onun babalığına sadece ben değil birliğindeki erler de şahitlik eder. Babamdan bir bayrak öğrendim, bir vatan bildim. Başka bir gurur onun oğlu olmak. Ben onun emanetiyim. Vatan da onun bana emaneti. Sancağını en üstlere taşıyacağım.
BEN DE KANUN DA YETİMİZ ARTIK
Şehit Aydın, ilk çocuğunu 7 ay sonra görebilmişti. Nuray Aydın asker eşi olmanın zorluğunu da dile getirdi: O kadar az görüşürdük ki, 'Eve geldim. Karım olduğunu iddia eden biri var' diye espri yapardı, çok espriliydi. Ağustosta 25 yıllık evli olacaktık. Son evlilik yıldönümümüzde çok istediği kanunu almıştım. Ben de kanun da yetimiz artık. Kabul etmek istemiyorum, tarifi zor bir acı. Çok güzel bir aileydik, iyiliği bile kıskandıran biriydi. Sanki tüm güzellikler onda toplanmıştı. Hayatında 'küskünlük' yoktu. Bana bir kez bile küsmedi.
YÜZLERCE EVLADIM BEKLİYOR
Nuray Aydın, 'asker Aydoğan'ı da anlattı: Bir komutan gibi değil baba gibi ilgilenirdi, 'evlatlarım' diye bahsederdi onlardan. Öz çocuklarımdan ayrı tutmazdı. 'Orada beni yüzlerce evlat bekliyor. Tugayıma gitmem gerek' derdi. Bir gün askerlerin kaloriferleri bozulmuş. Bunu öğrenince o kadar üzülmüş ve kızmış ki karargâhındaki kaloriferleri de kapattırıp, soğukta oturmuşlar tamir olana kadar. Askerler üşüyorsa biz ısınamayız. Onlar ısınmadan bize sıcak haram deyip günlerce soğuk odada oturmuşlardı. Yine askerlerinin duş muslukları bozulmuş. Gece gündüz o sorunla ilgilendi. O kadar çok üzüldü ki inanın bir haftada kilo verdi.
KOMUTAN'IN SON MESAJI
Tümgeneral Aydoğan Aydın, eşine Kadınlar Günü'nde duygu yüklü bir mesaj göndermişti. Ölmeden saatler önce de karargâhın önünde yetiştirdiği güllerin fotoğrafını çekip mesaj atmıştı. (SABAH)