Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan idam açıklaması
Sultanbeyli'nde halka seslenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, halkın idam talebi üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, Kılıçdaroğlu'na seslenerek 'sen idama var mısın önce onu söyle' dedi.
Erdoğan, Bakın bu konuda benim kanaatim belli. Sayın Bahçeli'nin kanaati belli. Ben Sayın Başbakan'ın kanaatinin de farklı olduğu düşüncesinde değilim. Fakat bu, anayasa değişikliği isteyen bir karar. Şimdi bugün sabah yaptığı konuşmasında Sayın Ana Muhalefet Başı diyor ki; 'hadi getirin o zaman idamı' diyor. Tamam, sen idama var mısın önce onu söyle. Bak Sayın Bahçeli açıkladı. Ben Sayın Başbakan'ın da farklı düşündüğünü zannetmiyorum çünkü görüşmelerim var kendisiyle. dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'na idam çağrısı! izlemek için tıklayın
Erdoğan, Sultanbeyli'deki toplu açılış törenindeki konuşmasına, toplam bedeli 119 trilyon lira olan 23 kalem yatırımın ilçeye hayırlı olmasını dileyerek başladı.
Bu eserlerin ilçeye kazandırılmasında emeği geçen bakanlıkları, büyükşehir ve ilçe belediyesini tebrik eden Erdoğan, Sultanbeyli için çalışmaya devam edeceklerini söyledi.
"Sultanbeyli neydi ne oldu?" diyen Erdoğan, "hayır" diyenlerle değil, "evet" diyenlerle buraya gelindiğini vurgulayarak, "Az önce Büyükşehir Belediye Başkanımız metro müjdesini verdi. Bu hayır diyenlerin aklından metro geçer mi? Bunlar birinci ve ikinci köprüye 'hayır' diyenler değil miydi? Bunlar Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ne, Marmaray'a, Avrasya Tüneli'ne 'hayır' diyenler değil mi? Bunlardan hayır çıkmaz. Onlar hayır dedikçe biz yapıyoruz. Yaptıklarımızdan dolayı da milletimiz bize dualarını yağdırıyor." dedi.
"Biz hiçbir beşeri gücün önünde eğilmedik"
Erdoğan, muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkacaklarını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz hiçbir beşeri gücün önünde eğilmedik. Biz sadece Rabbimizin huzurunda rükuya secdeye eğiliriz, başka yok. Hizmet etmek, eser üretmek bu aziz şehrin imarına katkıda bulunmak her şeyden önce bir sevda işidir. Eğer aşkınız varsa, sevdanız varsa bu yatırımları yaparsınız. Milletine aşık olmayanın hizmette gözü olmaz. Vatandaşının derdini kendine dert edinmeyenin proje ile eser ile işi olmaz. 'Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri' diyor Ziya Paşa. Bizler bu gök kubbede bir hoş sada bırakmak istiyoruz. Bizler, sevgili Peygamberimizin 'İki günü birbirine eşit olan ziyandadır' diyen bir ümmetiz. Eşit olmayacak, her gün daha ileri. Bizler, halka hizmet Hakka hizmettir' diyen bir geleneğin temsilcileriyiz. İşte bu anlayışla milletimize hizmet etmeyi bir yük değil, bir vazife olarak görüyoruz. Onun için yol çıktığımızda ne dedik; 'Biz bu millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geliyoruz' dedik. Sultanbeylili kardeşlerimin şöyle gönüllerinden koparak 'Allah razı olsun' demesi bizimi için en büyük mutluluktur. Hepimiz faniyiz, ne zaman, nerede, nasıl öleceğimiz belli mi? Allah ömür verdikçe yaşayacak, vakti saati geldiğinde beka alemine göç edeceğiz. Bu dünyadan giderken işte bir kefen bezi, öyle mi? Ülkemiz, insanımız bu ümmet için yaptığımız salih ameller neyse onlarla beraber gideceğiz. 2 metreküp bir mezar gömecekler, ondan sonra da herkes çekip gidecek. Musalla taşında hoca efendi, 'Cumhurbaşkanı niyetine' demeyecek. Öyle mi? Başbakan, bakan, milletvekili, milyarder, trilyoner niyetine demeyecek.Ya? Er kişi niyetine diyecek. Hatun kişi niyetine diyecek. Namazı kılacak, gidecekler."
"Bize gurur, kibir yakışmaz bize tevazu yakışır"
Erdoğan, 1994'te milletin kendilerini bu aziz şehrin, İstanbul'un belediye başkanlığına layık gördüğünde, bu anlayış ile göreve başladıklarını belirterek, 2001'de AK Parti'yi kurduklarında da yine bu şuurla hareket ettiklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 yıl boyunca bu ülkeye Başbakan olarak hizmet etmenin lütfedildiğini aktararak, "2,5 yıl da Cumhurbaşkanı olarak hizmet etmeyi lütfetti. Kararlılıkla ve tevazuyla çalışıyoruz. Bize gurur, kibir yakışmaz, bize tevazu yakışır. Sizler eser siyaseti ile laf siyasetinin ne demek olduğunu gayet iyi biliyorsunuz. Sultanbeyli, Türkiye'nin bütün engellemelere ve zorluklara rağmen 14 yıldır yazdığı başarı hikayesinin en yakın şahididir. Sultanbeyli dışlanmayı, ötelenmeyi,kendi öz yurdunda parya muamelesi görmeyi iyi bilir. Sultanbeyli'ye neler yapmadılar ki, nasıl zulmetmediler ki, attılar kenara, ötelediler. Gazetelerde ne haberler çıktı Sultanbeyli ile ilgili. Niye? Çünkü Sultanbeyli kararlı ve inançlıydı, vatanını seviyordu, milletini seviyordu. Ama onlar benim Sultanbeyli kardeşime, 'göbeğini kaşıyan adam' diye bakıyorlardı. Sandıktaki oya gelince 'onların oyu ile bizim oyumuz aynı değil' diye bakıyorlardı.Sultanbeyli onlara demokrasi dersini sandıkta en güzel şekilde veriyordu. 28 Şubat zihniyetinin bu ülkede neler yaptığını, Sultanbeyli'de neler yaptığını, bu ülkenin mütedeyyin insanlarına nasıl tehdit olarak yaklaştığını sizler iliklerinize kadar yaşadınız. Bunu gayet iyi bilirim ama ana muhalefetin başındaki bilmez." şeklinde konuştu.
"Medya patronlarının siyasetçilere ayar verdiği bir Türkiye manzarası ile karşı karşıyaydık"
Sultanbeyli'deki cami sayısını okul sayısı ile karşılaştıran, insanları kılık kıyafetiyle yargılayan, Kuran kurslarını tehlike olarak gören bir anlayış olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ekonominin çöktüğü, sermayenin devlet içindeki karanlık güçlerin ülke yönetimine ortak olduğu bir ülkede yaşıyorduk. Manşetlerle hükümetlerin düşürüldüğü, medya patronlarının siyasetçilere ayar verdiği bir Türkiye manzarası ile karşı karşıyaydık. Her zaman ifade ediyorum; biz, sözümüzü bu güne kadar hep milletimize söyledik. Bugün de öyle yapıyoruz yarın da öyle yapacağız. 16 Nisan halk oylaması konusunda da diyeceğimiz ne varsa hepsini milletimize söylüyoruz, 'evet' çağrısında bulunuyoruz. Ancak bir süredir dikkatimi çekiyor. Ana muhalefetin başındaki zat ve aynı minvalde hayır kampanyası yürütenler öyle bir yalan yanlış iftira bataklığına saplanmış durumdalar ki, hallerine acımamak elde değil.Çok uzun zaman önce tüm siyasi hayatı yalan ve iftira üzerine kurulu olan bu zatı muhatap almama kararı vermiştim. 15 Temmuz darbesi sonrası belki hakikatleri görmüştür, yüreğinin bir köşesine ülkesi ve milleti için ufak da olsa bir kıpırtı başlamıştır ümidiyle kendisi konusundaki rezervlerimizi askıya aldık. Onun için kendisini 7 Ağustos'ta Yenikapı buluşmasına davet ettim. Benim davetime olumsuz cevap verdi. Sonra birileri kendisini baskıya aldı ve son anda Yenikapı'ya katıldı ve Yenikapı bulaşması aslında bir kardeşlik buluşmasıydı. Bunu arzu etmiştik fakat o bunu anlayamamıştı. O buluşmayı ne yazık ki tekrar tersine çevirdi. Fakat biz yolumuza Sayın Bahçeli ile devam ettik. Bana göre şu anda Tayyip Erdoğan olarak ve AK Parti Genel Başkanı olarak, Milliyetçi Hareket Partisi Başkanı Sayın Bahçeli olarak şu andaki duruşumuz bir 15 Temmuz öncesi bir de 15 Temmuz sonrası bir duruştur. Neden, çünkü ülkemizi bölmek parçalamak isteyenlere karşı bir buluşmadır bu."