Kur’an-ı Kerim mealleri hakkında şok iddia
504 ayet yanlış tercüme edilmiş
ahaber.com.tr/ Bir yayınevi yeni çıkardığı Kur'an-ı Kerim mealinin tanıtımında şoke edecek büyük tartışmalar çıkaracak iddialarda bulundu.
İşte o şoke eden iddialar:
Cumhuriyet döneminden günümüze kadar ki süreçte farklı zamanlarda onlarca Türkçe meal hazırlanarak yayınlanmıştır. Birbirinin kopyası olarak hazırlanan bu meallerde; Allah'u Teâlâ ile Cebrail Aleyhisselam birbirine karıştırılmış. İnsan üzerindeki İrade-i Cüziye kaldırılmış, herşey Allah'u Teâlâ'nın Küllü İradesine bırakılarak; Allah dilediğini cennette, dilediğini de cehenneme sokar gibi Allah'u Teâlâ'nın Adalet sıfatına ters düşen durumlar ortaya çıkmıştır.
Türkçe meallerdeki 504 ayette yapılan yanlışlıklar nedeniyle ayetlerin birbiriyle çelişir hale getirilmiş; "Bu bir insan düzmesi olsaydı içerisinde birbirini tutmayan bir çok kelam olurdu" ayetine göre Kur'an-ı Kerim, mucizevi bir kitap olmaktan çıkarılmıştır.
A. Metin Saruhan tarafından yazılan Asr-ı Saadet Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ile bütün bu yanlışlıklar ortadan kaldırılarak Kur'an-ı Kerim'in aslına uygun olarak açılmıştır.
Asr-ı Saadet Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali şu kıstaslar doğrultusunda açılmıştır:
1- Araf Suresi 172. ayeti kerimesinde geçen ahitleşme olayının nasıl gerçekleştiğinin bilinmesi.
2- Kur'an-ı Kerim'in Türkçe karşılığında, tam manası ile karşılığı olmadığından, Kur'an-ı Kerim'in daha güzel anlaşılabilmesi için bu mealde; "Umulur ki" ifadesinin yerine "Ta ki" kelimesi kullanılmıştır.
Asr-ı Saadet Kur'an-ı Kerim Türkçe Mealinde; "Ta ki" şu manada kullanılmak üzere konulmuştur. Bir topluluk veya bir kavmin içerisinde İslam olupta, küfrü yaşayanlara ve sonunda kişi aslına rucu ederek İslam içerisinde İslam olacağından, bu gibi insanlara verilen bir zaman birimi içerisindeki fırsatlardır. Bu gibi insanlar bu zaman içerisinde aslına rucu ederek, Allah'u Teâlâ'ya verdiği ahit üzere İslama döneceklerinden ta ki kelamı kullanılmıştır.
İşte! "Ta ki" kelimesi bu manayı ifade etmektedir. "Umulur ki" kelimesinin karşılığında kullanılan bir kelimedir. "Umulur ki" Allah'u Teâlâ'yı sıfatlamaktadır. Allah'u Teâlâ ayeti kerimesinde, kıyamete kadar gelecek hiçbir canlı yok ki, biz onun ne yapmayacağını bilmeyelim, dediği ayeti kerimesine göre, "umulur ki" kelimesi ters düştüğünden bunun yerine "Ta ki" kelamı kullanılmıştır.
3- Kur'an-ı Kerim'in açılan Türkçe meallerinde, Kur'an-ı Kerim'i açan yazarlar, İnsanlar üzerindeki İrade-i Cüz-i'yeyi kaldırmışlar bütün işleri Allah'u Teâlâ'ya bağlayarak Allah'u Teâlâ'yı sıfatlamışlardır. Örneğin: "Allah dilediğini cennete, dilediğini cehenneme sokar" dediklerinde "Femen yağmel miskale zerretin hayran yerah, vemen yağmel miskale zerretin şerran yerah" ayeti kerimelerine ve "Allah hiçbir nefse zulmetmez, siz kendi nefislerinize zulmedersiniz" gibi daha bir çok ayettele çelişmektedir. Bu durum Allah'u Teâlâ'yı sıfatlamaktadır.
Bunun yerine de insanların kendi arzuları ve istekleri karşılığında kelamlar kullanılmıştır. Örneğin: Allah dilediğini cennete, dilediğini de cehenneme sokar dediklerinde bunun karşılığı olarak, "Allah'tan dileyen cennete, dileyen cehenneme gider" diye açılarak ayetlerin birbirine ters düşmeyecek ve Allah'u Teâlâ'yı sıfatlamayacak şekilde ayetlerin karşılığı konulmuştur.
Piyasada bulunan meallerdeki önemli bir diğer yanlış ise Allah'u Teâlâ ile Cebrail Aleyhisselam'ın karıştırılmasıdır. İsra süresi 85. ayette; "Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki; Ruh Rab'bimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir. Küllü ruh Allah'u Teâlâ'dır. Melekler ise nuranı varlıklar olduğu için bunlarda ruh bulunmamaktadır. Kainat üzerinde sadece ruh insanda bulunduğu için insan yaratılmışların en şereflisi olmuştur. Ruh'un Cebrail Aleyhisselam'ın olmadığını gösteren başka bir ayet ise Hicr Suresi 28-29-30 ve 31. ayetlerde geçmektedir. Ayetler mealen şöyledir. Hani Rab'bin meleklere demişti ki; ben kupkuru bir çamurdan, şekillendireceğim kara balçıktan bir insan yaratacağım. Ona şekil verdiğim ve ona Ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın. Meleklerin hepsi de hemen secde ettiler. Fakat İblis hariç! O, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı. Şimdi bu ayetleri gözönünde bulundurduğumuzda Cebrail Aleyhisselam, Adem Aleyhisselam'ın cesetine ruh üflendikten sonra secde etmektedir. Secde ise sadece Allah'u Teâlâ'nın Zat'ına yapılır. Kur'an-ı Kerim'in içerisinde Mukaddes Ruh, Ruh'ül Emin, Ruh'ül Kuddüs gibi kelamlar Allah'u Teâlâ'nın zatını ifade etmektedir. Allah'u Teâlâ Bakara suresinin 97 ve 98. ayeti kerimelerinde, Cebrail Aleyhisselam'a Cebrail diye hitap etmektedir.
Necm suresinin ilk 18 ayetinde Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizin miraç gecesi yaptığı yolculukta yüksek ufukta Allah'u Teâlâ ile görüştüğü kesin bir ifade ile belirtilirken, Tekvir suresi 23. ayette yine Cebrail Aleyhisselamı apaçık ufukta gördüğü yazılmıştır. Yapılan yanlışlıklar nedeniye bir çok surede olduğu gibi Necm suresinin ilk ayetlerinde bahsedilen Allah'u Teâlâ ile Peygamber Efendimizin görüşmesi Tekvir suresi 21-22 ve 23. ayetlerle çelişir bir durum oluşturmuştur. çünkü ayeti kerimeler dikkatlice okunduğu zaman, görüşmenin Allah'u Teâlâ ile yapıldığı kesindir. Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz, Cebrail Aleyhisselam'ı binlerce kez görmüştür yani her ayet gelişinde görmektedir.
Asr-ı Saadet Kur'an-ı Kerim'in Türkçe meali A. Metin Saruhan Hoca tarafından şu vasıflara göre açılmıştır.
1- Al-i İmran suresinin 7. ayeti kerimesinde "Verrasihu" dediği ayeti kerimesine göre, Allah'u Teâlâ'nın ilmiyle yoğrulmuş, bu makama yükselmiş ve Allah'u Teâlâ bu gibi insanlara ilim verdikten sonra hikmetini verdiği insanlar,
2- Keşf açıklığıyla Allah'u Teâlâ'nın müsaade ettiği kadarıyla ayeti kerimelerin manalarını görenler,
3- Lahut alemini görenler,
4- Bu durumda bizzat (Elesti bi Rab'bikum)'a şahit olanlar,
5- Allah'u Teâlâ ayeti kerimesinde buyurduğu gibi, "Alimler ve melekler Allah'u Teâlâ'nın varlığına sehadet ederler" dediği kimseler,
6- Ledünnü ilmine sahip olanlar,
7- Allah'u Teâlâ ayeti kerimesinde "İnsanların çoğu ilhamı bilmezler" dediği ayeti kerimesinin sırrına vakıf olanlar.
Asr-ı Saadet Kur'an-ı Kerim Mealinde kırmızıyla yazılan ayetler diğer meallerde yanlış açılmış olanlardır. Yeşil yazıyla yazılan ayetler bu yanlış açılan ayetlerin düzeltilmiş halidir.
İşte o şoke eden iddialar:
Cumhuriyet döneminden günümüze kadar ki süreçte farklı zamanlarda onlarca Türkçe meal hazırlanarak yayınlanmıştır. Birbirinin kopyası olarak hazırlanan bu meallerde; Allah'u Teâlâ ile Cebrail Aleyhisselam birbirine karıştırılmış. İnsan üzerindeki İrade-i Cüziye kaldırılmış, herşey Allah'u Teâlâ'nın Küllü İradesine bırakılarak; Allah dilediğini cennette, dilediğini de cehenneme sokar gibi Allah'u Teâlâ'nın Adalet sıfatına ters düşen durumlar ortaya çıkmıştır.
Türkçe meallerdeki 504 ayette yapılan yanlışlıklar nedeniyle ayetlerin birbiriyle çelişir hale getirilmiş; "Bu bir insan düzmesi olsaydı içerisinde birbirini tutmayan bir çok kelam olurdu" ayetine göre Kur'an-ı Kerim, mucizevi bir kitap olmaktan çıkarılmıştır.
A. Metin Saruhan tarafından yazılan Asr-ı Saadet Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ile bütün bu yanlışlıklar ortadan kaldırılarak Kur'an-ı Kerim'in aslına uygun olarak açılmıştır.
Asr-ı Saadet Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali şu kıstaslar doğrultusunda açılmıştır:
1- Araf Suresi 172. ayeti kerimesinde geçen ahitleşme olayının nasıl gerçekleştiğinin bilinmesi.
2- Kur'an-ı Kerim'in Türkçe karşılığında, tam manası ile karşılığı olmadığından, Kur'an-ı Kerim'in daha güzel anlaşılabilmesi için bu mealde; "Umulur ki" ifadesinin yerine "Ta ki" kelimesi kullanılmıştır.
Asr-ı Saadet Kur'an-ı Kerim Türkçe Mealinde; "Ta ki" şu manada kullanılmak üzere konulmuştur. Bir topluluk veya bir kavmin içerisinde İslam olupta, küfrü yaşayanlara ve sonunda kişi aslına rucu ederek İslam içerisinde İslam olacağından, bu gibi insanlara verilen bir zaman birimi içerisindeki fırsatlardır. Bu gibi insanlar bu zaman içerisinde aslına rucu ederek, Allah'u Teâlâ'ya verdiği ahit üzere İslama döneceklerinden ta ki kelamı kullanılmıştır.
İşte! "Ta ki" kelimesi bu manayı ifade etmektedir. "Umulur ki" kelimesinin karşılığında kullanılan bir kelimedir. "Umulur ki" Allah'u Teâlâ'yı sıfatlamaktadır. Allah'u Teâlâ ayeti kerimesinde, kıyamete kadar gelecek hiçbir canlı yok ki, biz onun ne yapmayacağını bilmeyelim, dediği ayeti kerimesine göre, "umulur ki" kelimesi ters düştüğünden bunun yerine "Ta ki" kelamı kullanılmıştır.
3- Kur'an-ı Kerim'in açılan Türkçe meallerinde, Kur'an-ı Kerim'i açan yazarlar, İnsanlar üzerindeki İrade-i Cüz-i'yeyi kaldırmışlar bütün işleri Allah'u Teâlâ'ya bağlayarak Allah'u Teâlâ'yı sıfatlamışlardır. Örneğin: "Allah dilediğini cennete, dilediğini cehenneme sokar" dediklerinde "Femen yağmel miskale zerretin hayran yerah, vemen yağmel miskale zerretin şerran yerah" ayeti kerimelerine ve "Allah hiçbir nefse zulmetmez, siz kendi nefislerinize zulmedersiniz" gibi daha bir çok ayettele çelişmektedir. Bu durum Allah'u Teâlâ'yı sıfatlamaktadır.
Bunun yerine de insanların kendi arzuları ve istekleri karşılığında kelamlar kullanılmıştır. Örneğin: Allah dilediğini cennete, dilediğini de cehenneme sokar dediklerinde bunun karşılığı olarak, "Allah'tan dileyen cennete, dileyen cehenneme gider" diye açılarak ayetlerin birbirine ters düşmeyecek ve Allah'u Teâlâ'yı sıfatlamayacak şekilde ayetlerin karşılığı konulmuştur.
Piyasada bulunan meallerdeki önemli bir diğer yanlış ise Allah'u Teâlâ ile Cebrail Aleyhisselam'ın karıştırılmasıdır. İsra süresi 85. ayette; "Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki; Ruh Rab'bimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir. Küllü ruh Allah'u Teâlâ'dır. Melekler ise nuranı varlıklar olduğu için bunlarda ruh bulunmamaktadır. Kainat üzerinde sadece ruh insanda bulunduğu için insan yaratılmışların en şereflisi olmuştur. Ruh'un Cebrail Aleyhisselam'ın olmadığını gösteren başka bir ayet ise Hicr Suresi 28-29-30 ve 31. ayetlerde geçmektedir. Ayetler mealen şöyledir. Hani Rab'bin meleklere demişti ki; ben kupkuru bir çamurdan, şekillendireceğim kara balçıktan bir insan yaratacağım. Ona şekil verdiğim ve ona Ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın. Meleklerin hepsi de hemen secde ettiler. Fakat İblis hariç! O, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı. Şimdi bu ayetleri gözönünde bulundurduğumuzda Cebrail Aleyhisselam, Adem Aleyhisselam'ın cesetine ruh üflendikten sonra secde etmektedir. Secde ise sadece Allah'u Teâlâ'nın Zat'ına yapılır. Kur'an-ı Kerim'in içerisinde Mukaddes Ruh, Ruh'ül Emin, Ruh'ül Kuddüs gibi kelamlar Allah'u Teâlâ'nın zatını ifade etmektedir. Allah'u Teâlâ Bakara suresinin 97 ve 98. ayeti kerimelerinde, Cebrail Aleyhisselam'a Cebrail diye hitap etmektedir.
Necm suresinin ilk 18 ayetinde Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizin miraç gecesi yaptığı yolculukta yüksek ufukta Allah'u Teâlâ ile görüştüğü kesin bir ifade ile belirtilirken, Tekvir suresi 23. ayette yine Cebrail Aleyhisselamı apaçık ufukta gördüğü yazılmıştır. Yapılan yanlışlıklar nedeniye bir çok surede olduğu gibi Necm suresinin ilk ayetlerinde bahsedilen Allah'u Teâlâ ile Peygamber Efendimizin görüşmesi Tekvir suresi 21-22 ve 23. ayetlerle çelişir bir durum oluşturmuştur. çünkü ayeti kerimeler dikkatlice okunduğu zaman, görüşmenin Allah'u Teâlâ ile yapıldığı kesindir. Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz, Cebrail Aleyhisselam'ı binlerce kez görmüştür yani her ayet gelişinde görmektedir.
Asr-ı Saadet Kur'an-ı Kerim'in Türkçe meali A. Metin Saruhan Hoca tarafından şu vasıflara göre açılmıştır.
1- Al-i İmran suresinin 7. ayeti kerimesinde "Verrasihu" dediği ayeti kerimesine göre, Allah'u Teâlâ'nın ilmiyle yoğrulmuş, bu makama yükselmiş ve Allah'u Teâlâ bu gibi insanlara ilim verdikten sonra hikmetini verdiği insanlar,
2- Keşf açıklığıyla Allah'u Teâlâ'nın müsaade ettiği kadarıyla ayeti kerimelerin manalarını görenler,
3- Lahut alemini görenler,
4- Bu durumda bizzat (Elesti bi Rab'bikum)'a şahit olanlar,
5- Allah'u Teâlâ ayeti kerimesinde buyurduğu gibi, "Alimler ve melekler Allah'u Teâlâ'nın varlığına sehadet ederler" dediği kimseler,
6- Ledünnü ilmine sahip olanlar,
7- Allah'u Teâlâ ayeti kerimesinde "İnsanların çoğu ilhamı bilmezler" dediği ayeti kerimesinin sırrına vakıf olanlar.
Asr-ı Saadet Kur'an-ı Kerim Mealinde kırmızıyla yazılan ayetler diğer meallerde yanlış açılmış olanlardır. Yeşil yazıyla yazılan ayetler bu yanlış açılan ayetlerin düzeltilmiş halidir.