Ulaştırma Bakanı Cahit Turhan'dan Kanal İstanbul açıklaması
Son dakika haberi... Ulaştırma Bakanı Cahit Turhan, "Kanal İstanbul projesinde çevreye en az zarar verecek güzergâh seçildi." dedi. Turhan ayrıca, "Bu projeyi her yönüyle ele aldık. Sıradan bir proje değil. Hem maliyetli hem gerekli. Teknik açıdan iyi incelenmesi gereken bir proje. Bu süre içerisinde jeolojik çalışmalar, zemin etüdleri, çevre etkileri incelendi. Bu bir suyolu projesi olması nedeniyle giriş çıkışındaki deniz hareketleri, akıntı hareketleri ve depremselliği incelendi. İki deniz arasındaki farklı yapıların birbirlerine etkileri incelendi." ifadelerine yer verdi.
Ulaştırma Bakanı Cahit Turhan, katıldığı bir televizyon programında Kanal İstanbul Projesi hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Bakan Cahit Turhan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle;
Kanal İstanbul'un yapılma nedeni birinci olarak, Boğaz ve çevresinde yaşayan canlıların hayatı. İkincisi çevre üçüncüsü de tarihi dokumuzun korunması. Boğaz'dan ortalama yılda 43 bin gemi geçiyor. Boğaz'dan 1950 yılında 50 metrelik gemiler geçerken bugün 350 metrelik gemiler geçiyor. Gelecekte Boğaz'daki deniz trafiği riskleri artacak. Uluslararası yük trafiğinin daha da artacağı görünüyor. 2035'te bu rakamın 70 bin olacağı tahmin ediliyor.
GÜZERGAH NASIL TESPİT EDİLDİ?
Kanalın yapılmasına karar verdikten sonra güzergahları tespit ettik. İnşa edilebilecek 5 adet güzergah var. Arazi ve sahada araştırıldı ve incelendi. Alternatif güzergahlar ve birbirleriyle mukayesesi... Bunların en az maliyetlisi, çevreye en az zararlı olanı araştırılıp Küçükçekmece-Durusu koridoruna karar verdik. Küçükçekmece-Ağaçlı hattı kısa olmasına rağmen su ve orman alanlarına zararı nedeniyle vazgeçildi. Maliyeti ve işletme ücretlerinin daha az olmasına rağmen tercih edilmedi. Onun için bu güzergah değil de Küçükçekmece-Durusu güzergahına karar verildi. Diğer alternatiflerin su kaynaklarına etkisi daha fazla.
ÇEVREYE VE MARMARA DENİZİ'NE ETKİLERİ
Bu projeyi her yönüyle ele aldık. Sıradan bir proje değil. Hem maliyetli hem gerekli. Teknik açıdan iyi incelenmesi gereken bir proje. Bu süre içerisinde jeolojik çalışmalar, zemin etüdleri, çevre etkileri incelendi. Bu bir su yolu projesi olması nedeniyle giriş çıkışındaki deniz hareketleri, akıntı hareketleri ve depremselliği incelendi. İki deniz arasındaki farklı yapıların birbirlerine etkileri incelendi.
Marmara Denizi'ne zararı olacağı söyleniyor. Herkes görüş bildiriyor. Biz işimizi ehliyle yapıyoruz. Biz bu konuda uzman olan kişilerle çalıştık. ÇED raporuyla ilgili olarak, çevre ile olumlu olumsuz etkileri bakımından. Karadeniz'le Marmara'yı birbirine bağlayan şu andaki Boğaz dünyanın en tehlikeli su yoludur. 45 kilometre uzunluğunda Boğaz geçişinde okyanusu geçmekten daha zor ifadesini kullanır kaptanlar. Farklı akıntılar var. Buranın riskli olması, giderek risklerin artması nedeniyle kanalı inşa ettiğimizde kanalı kullanacak olan araçların aynı sorunlarla karşılaşmaması için gerekli etüd ve incelemeyi yaptık.
DEPREMİ TETİKLER İDDİALARI
Biz İstanbul'da değil ülkemizin neresinde olursa olsun bir yerde yapı inşa edeceksek depreme dayanıklılığını hesap ederiz. Burada da yaptık. Kanalın inşaatı depremi tetikleyecek diyorlar. Bu doğru bir bilgi değil. Kanalın inşaatı bizim normal karayolu inşaatında büyük bir yapının inşaatında yaptığımız kazıdan çok farklı bir kazı yapmayacağız. Marmara Denizi'ndeki fay hattına 11 kilometre mesafede. Burada aktif bir fay yok. Bunların hesapları çalışmaları deprem konusunda uzman hocalarımızla çalıştık.
"LABORATUVAR TESTLERİ FRANSA'DA YAPILDI"
Bu proje süresi içerisinde büyük önemli projelerin laboratuvarda testler yapılır. Fransa'daki bir laboratuvarda bu testleri yaptık. Aynı iklim şartlarında bir yer oluşturuldu. Depreme tabi tuttuk. Model testleri yapıldı. Marmara'daki opksijen seviyesine olumlu etkisi olacak.
"MONTRÖ'YE ZAAFİYET GETİRMEZ"
Bizim yaptığımız kanal Montrö anlaşmasına herhangi bir etkisi olmayacak. Biz konunun uzmanlarıyla oturduk konuştuk. Biz Ulaştırma Bakanlığı olarak Montrö Anlaşması'nın uygulayıcılığı olan bir bakanlığız. Bu anlaşmanın sahibi Dışişleri Bakanlığımız. Buradan altığımız bilgilere göre bu anlaşmaya bir zaafiyet getirmez. Biz yaptığımız kanaldan geçeceksin diye uluslararası ticari aracı zorlayamazsınız denildi. Montrö'ye göre İstanbul ve Çanakkale geçişi tabii su yoludur. Biz de bunu zorlamayacağız. Ama kuralları biz koyarız.
"YILDA EN FAZLA 25 BİN GEMİ GEÇİREBİLİRİZ"
Biz kurallarımızı koyup da burayı kullanacak olan araçların boyutları, taşıdığı yüke göre öncelik hakkımız var. Burada ortalama bekleme süresi 14.5 saat. İki gün bekleyenler de var. Buradaki beklemelerin süresinin uzamaması için bir alternatif sunuyoruz. Biz Boğaz'dan geçen araçlardan hizmetimiz karşılığı 30 bin dolar alıyoruz. Beni burada iki gün bekletme diyor mesela bir armatör. Ben size 50 bin dolar vereyim beni hemen geçir. Boğaz'dan yılda en fazla 25 bin gemi geçirebileceğiz.
KANALIN FİNANSMANI
Kanalımızın boyutlarını belirledik. Deniz trafiği kanaldan en büyük geminin geçebileceği şekilde belirlendi. Kanalın sahilinin sağdan ve soldan 150'şer metre yapı yapmayacağız. Buralar yaşam mekanları olacak. Ondan sonrası birinci derecede yapılaşma aracı olacak. Bunların bir kısmını ticari olarak kullanıp kanalın finansmasını sağlayacağız. Kanalın inşa edileceği alandaki özel mülkiyetlerin bir kısmında farklı yerler vereceğiz. Bunları dönüşüme tabi tutacağız. Yap-işlet-devret ile yapacağız. Gelirlerden biri de kanalın etrafındaki imarlı arsaların ticari olarak değerlendirmesiyle elde edilecek gelirler.
İHALE NE ZAMAN?
Kanalın yeri belirlendi, proje çalışmaları tamamlandı. Kanalın yapıldığı yerlerde önemli yollar, iletişim, enerji hatları var. Önümüzdeki günlerde ihale sürecini başlatacağız. Kanalın inşaatı sırasında çevredeki insanlara yönelik olumsuz etkileri olacak diyorlar. Kanaldan çıkacakları oluşturacak servis yollarından taşıyacağız."
KANAL İSTANBUL'UN 'ÇEVRE DÜZENİ PLANI'NDA DEĞİŞİKLİK YAPILDI
Öte yandan Kanal İstanbul'un her iki yakasında 500 bin nüfusa hitap edecek mahalle konseptinde yatay mimarinin hakim olduğu düşük yoğunluklu konut alanlarının yer alabileceği yeni yerleşim bölgeleri oluşturulacak.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Kanal İstanbul Rezerv Yapı Alanı'nın 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı'nda değişiklik yapıldı. Değişiklikle Kanal İstanbul'un her iki yakasında 500 bin nüfusa hitap edecek mahalle konseptinde yatay mimarinin hakim olduğu düşük yoğunluklu konut alanlarının yer alabileceği yeni yerleşim bölgeleri öngörülüyor.
Kanal İstanbul projesinin iki yakasını kapsayacak şekilde, kurum ve kuruluşlardan elde edilen veriler ve Kanal İstanbul ÇED raporunda belirtilen hususlar göz önünde tutularak hazırlanan "İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği" Bakanlığın internet sitesinden paylaşıldı.
Bakanlıktan alınan bilgiye göre, 1. No'lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 102. maddesi uyarınca onaylanan Çevre Düzeni Planı Değişikliği ile İstanbul'a tarihi, kültürel ve doğal kimlik değerleri ile özdeşleşen, kültür ve turizm alanlarındaki üstünlüklerin ön plana çıkartıldığı, çevresel, ekonomik ve toplumsal sürdürülebilirlik ilkeler mekana yansıtılarak vatandaşların yaşam kalitesinin yükseltildiği, ekonomik yapının bilim ve teknolojiye dayalı ticaret ve hizmet ağırlıklı hale getirilerek küresel ölçekte güçlenmiş bir kent statüsü kazandırılması amaçlanıyor.
DÜZENSİZ VE PLANSIZ GELİŞMELERİN ÖNÜNÜ KAPATACAK
Çevre düzeni planı değişikliği kapsamında, kanalın her iki yakasında, yaklaşık toplam 26 bin 500 hektar planlama alanı içerisinde, 500 bin nüfusa hitap edecek yaklaşık 10 bin hektarlık alanda, mahalle konseptinde az katlı, yatay mimarinin hakim olduğu düşük yoğunluklu konut alanları ve bu konut alanlarına hizmet veren ticaret, resmi kurum, sosyal altyapı, teknik altyapı, sosyal tesis ve kültürel tesis alanlarının da yer alabileceği yeni yerleşim bölgeleri oluşturulacak. Bu yaklaşımın detayları alt ölçekli planlarda belirlenecek.
Planın hedefleri doğrultusunda "Kentsel Meskun Alan", "Kentsel Gelişme Alanı" kullanımlarında ekosisteme duyarlı yapılaşmalar ve yaşam alanları oluşturulacak.
Kanal İstanbul'un her iki yakasında yerleşecek nüfus, İstanbul'a başka şehirlerden gelebilecek "göç nüfusu" değil, İstanbul'un riskli yapılarının yoğun bulunduğu yerleşik alanlarındaki riskli yapı stokunu ve nüfus yoğunluğunu azaltmak öngörüsü çerçevesinde gelebilecek nüfus olacak. Bu yerleşim bölgeleri sebebiyle İstanbul'un nüfusunun artması öngörülmüyor.
Planlamalar şehrin doğal, kültürel, tarihi ve sosyal özellikleri dikkate alınarak yapılacak.
1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı, üst ölçekte İstanbul'un "makroformu"nun sürdürülebilir şekilde gelişimini öngörüyor. İstanbul'un makroformu içerisinde planlama alanı, afet riskli alanların dönüşümünde rezerv alan olarak ekolojik değerlerin korunduğu ve sürdürülebilir bir yaklaşımla değerlendirilecek.
Afet riski taşıyan bölgelerdeki riskli alanların dönüşümü için kullanılacak alanlar, kontrollü olarak planlandığı takdirde hem kentin riskli alanlarının dönüşümü için fayda sağlayacak hem de düzensiz ve plansız gelişmelerin önünü kapatmış olacak.
KANALIN HER İKİ YAKASINA YEŞİL KORİDORLAR YAPILACAK
Yeni yerleşim alanlarında, doğudan batıya, güneyden kuzeye, yeşil ekolojik koridorlar olacak. Ayrıca orman alanı, kıyı tesisleri, kentsel bölgesel sosyal donatı alanları, kentsel bölgesel yeşil ve spor alanları, üniversite alanı, teknoloji geliştirme bölgesi, turizm alanı, eko-turizm alanı, sağlık turizm alanı, kongre ve fuar alanı ve lojistik bölge, kıyı kullanımları gibi Kanal İstanbul'a değer katacak kullanımlar planlandı.
Planlama alanı içerisinde yer alan koruma alanları, tarihi, doğal, kültürel kimliği yansıtan ve tarihsel geçmişten gelerek bugüne ulaşan sit alanları, koruma–kullanma dengesi ilkesi benimsenerek arkeolojik park alanı olarak planlanarak korunacak ve buraların yapılaşmaya açılması söz konusu olmayacak.
Plan değişikliği 1 ay süreyle askıda kalacak. Bu süreçte varsa itirazlar alınacak. Bakanlığa gönderilen itirazlar ilgili mevzuat kapsamında değerlendirilerek plana son şekli verilecek.