Çocukluğumun tekerlemesiydi: 'Olur böyle vakalar, Türk polisi yakalar, götürür merkeze, rezil eder herkese...' Aslında polise güvenin, onun kudretine saygının çocukça bir ifadesiydi bu tekerleme. Reina katliamcısı Abdülgadir Masharipov'un yakalandığı haberi ekranlara düşünce, beynimin içinde o tekerleme dönmeye başladı. Çocukça bir sevinçle, polisimizin sevgi ve saygıya en fazla ihtiyaç duyduğu günde, elime bayrağımı alıp zafer kutlaması yapmak geldi içimden...
Öncelikle İçişleri Bakanlığı'na, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne, İstanbul polisine, istihbarat ekiplerine bir vatandaş olarak kucak dolusu teşekkür. İçimizden 'Bu manyak katil ya yeni eylemlere girişirse' tedirginliğini çekip aldıkları için... Büyük katliamların, bombalamaların, suikastların failleri bir türlü bulunamadığından içimize çöreklenen güvensizlik ve endişeyi bertaraf ettikleri için... Operasyonu 'tereyağından kıl çeker gibi' başarıyla sonlandırıp eli kanlı katili canlı ele geçirerek, çorap söküğünün ilk ilmeğini elimize tutuşturdukları için... Ve... Şehitlerimizin kanlarını yerde bırakmadıkları için...
Artık gazeteci katillerinin eline Türk bayrağı tutuşturup onları kahramanlaştırarak selfie çeken jandarmalar, polisler tarih oldu.
Polis üniforması içinde terör örgütleri ile kol kola giren, araştırma dosyalarını sümen altı eden o hainler birer birer temizleniyor. Onların yerine, bir katili bulmak için 24 saat uyumadan görev yapan, 2 bin 600 saatlik görüntüyü gözünü bile kırpmadan izleyerek katilin izini bulan 'gerçek' polisler görev başında. Elleriniz dert görmesin. Allah, devletimin polisine zeval vermesin...
Bu arada Reina katliamcısı ile Mehmet Ali Ağca'yı fena halde birbirlerine benzettim. Demek ki kiralık katillerin bir ortak 'portresi' varmış. Robot resme ne gerek? Alın size robotların ayna gibi resmi!