15 Temmuz ihanetinin ardından,
Devletin kritik öneme sahip tüm kurumlarında on binlerce personel FETÖ bağlantısı kapsamında görevden alındı.
Başbakanlık İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim, MİT, Diyanet İşleri, Aile ve Sosyal Politikalar Maliye, Kalkınma Bakanlıkları ve Enerji Piyasası Denetleme Kurumu...
50 bine yakın kişi…
Her gün, hızla ve kararlılıkla darbe girişimine giden yolun tüm bağlantı noktaları mercek altına alınıyor çözülmeye çalışılıyor…
Yeni belgeler, yeni görüntüler akla hayale sığmayan ihanet ağını öylesine deşifre ediyor ki, Hani o Anadolu'dan gelen 'güçlü ses' olmasa, kapkara bir bulut gibi gelip çökeceklerdi yine sofralarımıza…
Kurumlardaki temizliğin ne kadar süreceği tahmin dışı ancak vurgulanan kararlılık başarıya ulaşılacağının işaret fişeği…
Sadece bir yerde,,, tuhaf bir sessizlik, tuhaf bir tutukluk var.
Yükseköğretim Kurulu… YÖK… orada neler oluyor acaba?
Darbe girişimi sonrası kurumdan yapılan açıklama, bütün devlet ve vakıf üniversitelerindeki toplam bin 577 dekanın istifasının istenmesi oldu.
Sonra? Sonrası yok… Sonrası yine hantallık! 12 Eylül'ün hantal kurumu YÖK'ün 'sakin' refleksinin tezahürü!
Peki neden?
Yapısal sorunlarının her dönem artarak devam ettiği bir kurum, siyasi-ekonomik gelişimini her alana yansıtan 2002 sonrasındaki Türkiye'ye
Ne oldu da uyum sağlayamadı?
Türkiye'nin gelişen sektörler ve bilişim alanındaki ihtiyacını dikkate almayarak;
İstihdam sorunu oluşturacak birçok fakülte ve bölüm kontenjanı vererek,
İşsiz sayısına nasıl katkı sağladı? Yapısal sorunları saymakla bitmez…
Bunlar bir kenara, devlete operasyon yapan paralel yapıya karşı özellikle 2013 sonrası hız kazanan mücadelede neden geri kaldı?
15 Temmuz ihanetine giden süreçte FETÖ mensuplarına karşı en ufak bir hamle geldi mi?
Yok! İhanet şebekesinin, üniversitelerdeki 'vizyon sahibi kaliteli ve milli' öğretim görevlilerine yaptığı operasyonlara kimler, neden, nasıl göz yumdu?
Ordudaki kadar, MİT'teki kadar, Yargı'daki kadar önem taşıyor, YÖK'teki FETÖ sarmalı… Yıllarca, bir taraftan kendisine ait üniversiteler kurarken diğer taraftan devlet üniversitelerine 'akademisyen'lerini yerleştiren sinsi şebeke, 15 Temmuz ihaneti sonrası YÖK içerisinden mutlaka temizlenmeli…
Ama nasıl?
Darbe girişimi başarısızlığa uğradıktan sonra YÖK'ün 'FETÖ temizliği'ne ilişkin kısır hamleleri 'kendim çalar kendim söylerim' havasında… Disiplin soruşturmalarına yönelik gelişmeler hangi aşamada ve nasıl bir yol izleniyor, bilinmez… Ancak yöntem konusunda 'sakin' yetkililere birkaç öneri sunulabilir:
Konunun önemi sebebiyle bütün soruşturmalar en üst amir tarafından açılamaz mı? Amir, kendisine ulaşan bir ihbar, duyum, yazı, basındaki haber, şikayet vb. bir bilgiye dayanarak resen soruşturma başlatamaz mı?
Yükseköğretim Kurulu Başkanı, Rektör, "… organize-kalkışmacı bir örgüte mensup olması ve bu örgüt için faaliyetlerde bulunmuş olması ihtimali, delilleri karartabileceği, soruşturmayı akamete uğratabileceği dikkate alınarak, ….'nin görevden uzaklaştırılmasına" dair bir kararı hızla alamaz mı?
Geniş bir soruşturma komisyonu görevlendirilemez mi? Soruşturmayla eş zamanlı Cumhuriyet Başsavcılığına bir yazı yazılarak, örgüte mensup oldukları için haklarında soruşturma açıldığı belirtilmek suretiyle 2547 Madde 53/c-7 gereğince genel hükümlere göre adli yönden gereğinin yapılması istenemez mi?
Kitap, bilgisayar yazısı, sosyal medya paylaşımı, e-posta, katılınan toplantılar vs. her şey delil olarak değerlendirilemez mi?
Rapor amire geldiğinde, amir, çıkarma cezası önerisi yapılmış kendisi de bunu uygun bulmuşsa; buna dair teklifini belirten üst yazıyla birlikte dosyayı Yüksek Disiplin Kuruluna gönderemez mi?