90'lı yıllar…
Ortadoğu'da yeni bir plan devreye sokuluyor, savaş uçakları yine 'adalet' sloganıyla havalanıyor, silah tüccarlarının sermaye pazarında eller ovuşturulmaya başlanıyordu…
Küresel sermayenin planında bu kez Irak vardı…
"Diktatörü düşürüyoruz" diyenler çoluk çocuk demeden kanlı katliamlara imza atıyor, körfezdeki dengeleri yokluyor, Ortadoğu'nun haritasını yeniden çizmeye çalışıyordu…
------------------------
1991'de Körfez Savaşının neden olduğu olumsuz konjonktürün Türkiye'ye siyasi-ekonomik maliyeti yüksek oldu…
6 Ağustos 1990'da Irak'ın Kuveyt'i işgali Ankara için büyük önem taşıyordu... Keza; Irak, Türkiye'nin dördüncü büyük ticari ortağıydı. Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı Türkiye'ye yaklaşık 200-250 milyon dolar döviz kazandırıyordu…
Irak pazarının, bir başka deyişle Ortadoğu pazarının Türkiye'ye kapanmasının da etkisiyle 90'lı yılların ekonomik kriz sinyalleri gelmeye başlamıştı…
Özal sonrası koalisyon hükümetlerine dönen Türkiye'deki siyasi istikrarsızlık, ekonomiyi de darboğaza sürüklüyordu…
Kuzey Irak'taki otorite boşluğu ve Güneydoğu'da tırmanan terör, sosyal siyasal dengelerle birlikte ekonomik dengeleri de alt üst etti…
Türkiye 12 Eylül travmasından kurtulmaya çalışırken bu kez de 1990'lı yılların karanlığı içine dalmıştı.
1993 yılına gelindiğinde Demirel hükümeti iktidardaydı…
6. beş yılık kalkınma planı hazırlanmış, ekonomik ve sosyal altyapı yatırımlarına öncelik verilerek, özelleştirmenin verimliliğinin arttırılması hedeflenmişti…
Plan büyük umutlarla yürürlüğe konulurken, Türkiye'nin üzerindeki kara bulutlar bir türlü dağılmak bilmiyordu…
Uğur mumcu suikasti tam da o süreçte Türkiye'nin kalbine çöktü… Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın şüpheli ölümü ile birlikte de ülke, kapkara bir yola doğru çekiliyordu…
Siyasi ve ekonomik çözüm planlarının başındaki isimler bir bir hedef seçiliyor, etkin ve milli devlet adamları şaibeli ölümlerle ortadan kaldırılıyorlardı…
Demirel, Özal'ın vefatı sonrası Çankaya'ya göz kırpmaya başladı…
Artık siyasette dengeler değişiyordu…
4 Mayıs 1993'te Cumhurbaşkanlığına adaylığını ilan etti…
Tam 12 gün sonra da Türkiye Cumhuriyeti'nin 9. Cumhurbaşkanı oldu.
21 Kasım 1991'de işbaşına geçen ve Başbakanlığı Süleyman Demirel'in, Başbakan Yardımcılığını ise Erdal İnönü'nün üstlendiği hükümet, DYP-SHP koalisyonu, 16 mayıs 1993'te Demirel'in Çankaya'ya çıkmasıyla son buldu.
Hükümet değişti ve Tansu Çiller başbakan oldu. Demirel'in yerine Çiller geçerken, Erdal İnönü'nün yerine ise Murat Karayalçın görevi üstleniyordu…
DYP-SHP Koalisyonu ekonomik açıdan tam bir çıkmazın içindeydi…
Çiller iktidara gelir gelmez de ekonomi kurmaylarını yeniledi…
Enflasyon hızla artıyor, 1991'den itibaren yükselişe geçen işsiz sayısının iki milyonu aştığı
Türkiye'nin ilk kadın başbakanına rapor ediliyordu…
1994 yılı başlarında Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birine daha savruldu…
Ülke siyasetinde iki yıldır sürmekte olan politik dengesizliğe Avrupa para piyasasındaki kargaşanın eklenmesi krizi tetikledi…
Döviz fiyatları kısa sürede 4 kat arttı…
ABD'li kredi değerlendirme kurumlarının Türkiye'nin kredi değerliliğini arka arkaya düşürmesi ise dikkat çekiyordu…
Hükümet darboğaza itiliyor,Türkiye IMF'nin kapısına doğru yeniden yol alıyordu…
Tarih 5 Nisan 1994…
Derin krizin, Türkiye'ye derin izler bıraktığı o gün, Çiller basının karşısına geçip kendince istikrar paketi dediği, halka ise 'acı reçete' olarak yansıyan o kararları açıklıyordu…
Birileri Türkiye'ye yine bedel ödetiyordu…
Siyasetteki akıl tutulmasının geldiği nokta ise öylesine acıydı ki;
Öylesine bir andı ki;
Koalisyonun diğer ortağı SHP'nin başındaki isim, Başbakan yardımcılığı görevini üstlenen isim, Murat Karayalçın, Çiller konuşurken onu şaşkınlıkla izliyordu…
Çünkü olan bitenden habersizdi…
Faizle borçlanan halk, aldığı borcu üç, dört katıyla ödemek zorunda bırakılmış, Kapanan ve küçülen işyerlerinden dolayı binlerce insan işsiz kalmıştı…
Maaş ve ücret artışları sınırlı tutulurken, Kamuda personel alımları durduruldu. emeklilik yaşı artırılacak,,, emekli aylıkları düşürülecekti. çay, şeker, akaryakıt, sigara ve içkiye zam yapıldı. batan bankalar tasfiye edildi.
Savunma ve güvenlik harcamaları dışında cari harcamalarda yüzde 30 oranında kesinti yapılacak, Ücretlilere aylık vergi iadesi kaldırılacaktı…Çiftçiye destek durduruldu…
Çerçevesi tam olarak belirlenemeyen bu paket, halkta büyük tepkiye neden oluyor, Türkiye kaos'a doğru sürükleniyordu…
işçiler sokaklara döküldü…
5 nisan kararları toplumun hafızasından silinmeyen yılların simgelerinden biri olurken, ekonomik krizi durduracağı söylenen paket uygulanamamış, hükümet erken seçime gitmek zorunda kalmıştı…
24 Aralık 1995'de yapılan genel seçimlerden Refah Partisi yüzde 21.4 oyla birinci parti çıktı.., Halk tepkisini sandıkta göstermiş, Necmettin Erbakan'ı göreve davet etmişti…
Ancak 90'lı yılların karanlık Türkiye'sinde ibre demokrasiye değil yeniden kaosa çevrilmek isteniyordu…
Sandığı hiçe sayanlar için yeni bir planın hamleleri hazırlanmaya başlandı…
28 şubat post-modern darbesine giden yolda Türkiye'nin ekonomik şartları darbe zeminine uygundu…
-----------
Nerelerden geçip nerelere geldiğimizin kısa bir hatırlatması: '5 Nisan kaosu'
Kimilerine göre rakamların dibe vurduğu, ekonomide korkunç gerilemenin yaşandığı bir ülke Türkiye,,,
Siyasi istikrar rastlantı, Özgürlükler, Eşitlik, Gelir dağılımı, her şey kötü!
Diyenlere…
Belki de en güzel yanıtlardan biri '5 Nisan kaosu'nun ülkeyi soktuğu siyasi ve ekonomik tablo olsa gerek…