Olay o kadar basitti ki sadece bir iki gün içinde gerçeği öğrenmek mümkündü. Ama tam 58 gün o "yalan"ın üzerine yattılar.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve basın danışmanı Murat Ongun'un Fazilet Durağı yalanından söz ediyorum.
O gün, yani korona günlerinin en korkutucu ve sosyal mesafeye en çok dikkat edilmesi gereken 29 Mart günü, İBB Basın Danışmanı Ongun şöyle suçlayıcı ve kışkırtıcı bir tweet attı: "Değerliİstanbullular, lütfendikkatle okuyunve paylaşın. Bu,İBB Başkanı Ekremİmamoğlu'na yönelikorganize kötülüğün fotoğrafıdır."Ongun'un iddiası Fazilet Durağı'ndanotobüse binen 47 kişiyi "salgının yayılmasınıisteyen" AK Partililer örgütlemişve suçu da İmamoğlu'na atmayı planlamışlar. Dehşet verici bir iddiaydı bu. Ama orada kalmadı, herhalde cahilcesareti bu, şöyle bir taahhütte de bulunuldu: "Sayın Ekrem İmamoğlu'nu karalamakiçin yapılan bu organize kötülüğüşiddetle kınıyoruz. Bu işin arkasındaolan ve işe dahil olan herkesle delil toplamasüreçlerinin ardından yargı önündehesaplaşacağız." Sonra da inanılmaz bir algı operasyonubaşladı. Cumhuriyet, Sözcü gibi gazeteler,Fox ve Halk TV gibi televizyonlar,kelli felli gazeteciler, aydınlar o tweetipaylaştı. Doğruluğunu sorgulamadan hemvatandaşı hem de AK Parti'yi suçladılar. Ya körleşme yaşanıyordu ya da gerçektenpervasızlardı. İşin ilginç tarafı bupervasızlıkta benim seçim döneminde "YerliPost-Truth siyasetçi" dediğim İmamoğlu'nunsınır tanımamasıydı. Sıcağı sıcağına kankası FoxTV'ye çıktı ve büyük siyasetçi edasıyla ağzınageleni söyledi:
"Görüntüleri izlerken kanım dondu. Maça gitmiyorlar, sabah namazına gitmiyorlar,pazar günü iş güç de yok. Eğersiyaset buysa lanet olsun siyasete!"Şu lafların "büyüklüğüne" bakın,onları okurken de benim kanım dondu. Daha işin başındaki bir siyasetçi, birdeğil beş değil bu kadar "yalan" söylediktensonra nasıl siyasete lanet okuyabilir? Allah'tan foyaları çabuk ortaya çıktı. Tabi çabuk çıktı dediğime bakmayın,eğer bu işin üzerine başta AK Parti İlBaşkanı Bayram Şenocak, SABAH gazetesindensevgili Kenan Kıran gitmeseydikesin üstüne yatarlardı. Bu aradaşunu da söyleyelim. Yalan söyleyen kendileri,iftira atan, yayan kendileri, hattaCumhuriyet savcısına başvuran da kendileri. Bu nedenle pervasız diyorum. Osoruşturma olmasaydı hala "organizekötülük" devam ederdi. Şimdi Basın Danışmanı Ongun, birazda Enver Aysever'in zorlamasıyla gerçeğiyarım ağız da olsa kabullendi: "Bu bir hata mı? Evet. Bir duraktanbu kadar yolcu bindi dememiz banagelen veriye göre yanlış olmuş"
Büyük ihtimalle suçu İETT çalışanlarına atacaklar. Oysa her şey daha ilk gün İETT kayıtlarında vardı ve adamları o kayıtları değil organize kötülük yolunu seçtiler. Peki bunu niye yapıyorlar? Birincisi başkalarına yönelttikleri"organize kötülük", aslında onların siyasiDNA'larında var. İkincisi de söyledikleriyalanların yanlarına kar kaldığını iyibiliyorlar. Böyle olduğu için de bakın İmamoğlubenzer konularda hiç oralı olmuyor. Sanki yüzlerce emekçiyi trol diye suçlayan"kanım dondu" diye infial yaratan,siyaseti lanetleyen o değilmiş gibisusuyor. İmamoğlu da, onu televizyonlaraçıkartan İsmail Küçükkaya da, ogörüntüleri köpürterek operasyon çekenWashington Portakalı da hatta o tweetleripaylaşan diğer gazeteciler de çıkıp özürdilemeliler... Belki bu, hem diğer yalanlarıyla yüzleşmeleriiçin bir başlangıç hem de"yalandan" şikayet ettikleri kutuplaşmayıbir nebze aşağı çeken bir adım olabilir.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.