Afrin'de yaşananlardan PKK'nın çıkardığı sonuç insanı dehşete düşürüyor.
Şiddet ve terörden başka bir şey önermeyen Duran Kalkan bakın şimdi ne diyor:
"Türkiye, Afrin'ialdığında Ankarada kaybedecek. Afrin'e karşılıkŞemdinli'yi özgürleştireceğiz..."Bu kafanın yönettiğibir terör aklıyla karşıkarşıyayız. Terör üreteno akıl, PKK'nın devreyegirdiği 1977'denbu yana 40 yılı aşkınsüredir Kürtlere, şiddetinen ağır bedelini ödetti,halen de ödetiyor. Aslında sadece Kürtleredeğil, Kürtlerin birlikte yaşadığı farklı toplumlarada ağır bedeller ödetti. Bu nedenleyer yer birlikte yaşama inancını da tehlikeyesoktu. Son dönemde Suriye'de ABD veRusya'nın hatta Esad'ın taşeronluğuna soyunarakçok daha kanlı bir oyunun figüranlığınasoyundu... Bu kirli oyunu Türkiye, Afrin'eZeytin Dalı operasyonuyla yerle bir etti.
Bu olup bitenlerden bir sonuç çıkartmak gerekmiyor mu? Hâlâ şiddetin bir çare olmadığı görülmedi mi? Aslında gerçeği halk gördü. Türkiye, 2009'dan beri Kürt meselesiyle ilgili önemli adımlar attı.
Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi riske girerek çözüm süreçleriyle toplumun nefes alacağı bir siyasi zemin oluşturdu.
Çözüm sürecine Türkiye'nin batı yakasının önemli toplumsal desteğini sağladı. Bu siyasal zemin, 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP'nin 80 milletvekili çıkarmasına yol açarak sorunların siyasetle çözülebileceğini gösterdi.
Dahası bu yapı, üçü büyükşehir olmak üzere 100'ü aşkın belediyeyi de yönetiyordu.
O noktaya PKK'nın terörüyle değil, siyasi iradenin çözüm süreçleri ve siyasi aktörlerin Türkiye birlikteliğine ilişkin vaatleriyle gelindi.
Bu gerçeği en yalın biçimde, 2012'de Kürt siyasetinin önemli aktörlerinden LeylaZana dile getirdi: "Bir gerçeği kabul edelim.
Bu işi isterse en güçlü durdurur. Ogüçlü, hükümetin başı Recep TayyipErdoğan'dır. Onun bu işi çözeceğineinanıyorum. Şimdi hepimizin yapmasıgereken, sorunu çözmede yanındaolduğumuzu başbakana hissettirmektir."Peki, Başbakan'ın yanında olunduğuhissettirildi mi? Ettirilmedi tabii. Kandil, bukazanımları emperyalistlerin Suriye'de pozisyonvaadine heba etme hesapları yaparken,asıl tehlikeli çıkış bilinenin aksine sivildediğimiz Selahattin Demirtaş gibi siyasetçilerdengeldi. Kimi "Bir silah patlarsaErdoğan o koltukta oturamaz" diyetehdit etti, kimi "PKK tükürüğüyle siziboğar" dedi, kimi de Demirtaş gibi Kobanivandalizmini körükleyerek, ya da LeylaZana'yı bile "İçimizdeki Erdoğancılar"diye itibarsızlaştırarak yaptı.
Bu Kandil'den daha tehlikeliydi ve sadece Kandil'in değil, Kürt siyasi aktörlerinin zihninin de şiddetle zehirlendiğini gösteriyordu.
Bu yüzden HDP'li Kürt siyasi aktörleri, daha Viranşehir'de iki polis katledilmeden, PKK'lı Cemil Bayık ve Bese Hozat'ın "devrimcihalk savaşı"na yani terörle devleti yıkma çağrısına ya destek verdi ya da suskunlukla geçiştirdi.
Aynı şey onca şehirde hendekler kazılırken de yaşandı. Türkiye ve Kürtler ağır bedeller öderken HDP'li siyasetçiler ve bazı Kürt aydınları sadece sustu. Kendi yönettikleri ve yaşadıkları şehirler kan gölüne çevrilirken sesleri çıkmadı. Şimdi Afrin'de, Kobani ve Kamışlı'da kurulan emperyalist tuzak karşısında da suskunlar. Peki, nereye kadar? Leyla Zana, Ahmet Türk, Celal Doğan,Fırat Anlı ve Sırrı Sakık'lar neredesiniz?
Ya da diğer Kürt partilerini yönetenler, aydınlar bu gidişe "dur" demek gerekmiyor mu?
Niçin sesiniz çıkmıyor? Bu kirli oyun siz sustukça daha çok uzun süre oynanacak.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.