Yirmi sene önce piyade tüfeğini bile ithal etmek zorunda kalan, savunma sanayii kayda değer hiçbir başarı gösterememiş, tankların modernizasyonu için bile ya Batı'nın ya İsrail'in kapısında bekleyen bir ülkeydik.
Türk Savunma Sanayii ürünlerinin vitrine çıktığı ve dün açılışı yapılan Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı'nda Başkan Erdoğan açıkladı: "Daha önce 250 milyon doları bile bulmayan savunma ve havacılık ihracatımız, 3 milyar dolar sınırını geride bıraktı. Bu başarının gerisindeki unsurlardan birisi de sektörün araştırma- geliştirmeye ayırdığı bütçenin 49 milyon dolardan 1.5 milyar doların üzerine çıkmış olmasıdır."
Ayrıca savunma sanayii şirketlerimizden de yedi tanesi, dünyanın ilk yüzü içerisinde yer alıyor. Silahlı İnsansız Hava Araçlarının (SİHA) tasarımı, üretimi ve satışında da dünyanın ilk üç ülkesi arasında yer alıyoruz.
Bir ülkenin ayakta kalabilmesi için savunma alanında güçlü olması ne kadar önemliyse, enerjide bağımsızlığa yaklaşabilmesi de o nispette önemlidir. Türkiye bu minvalde de birçok başarıya imza attı. Dünkü Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) açıklamasına göre, bu yılın ilk 7 ayında karada 13 yeni keşifle yaklaşık 30 milyon varil petrol eşdeğeri rezerv ülkeye kazandırıldı. Doğalgaz aramalarından eli boş dönmeyen Türkiye, diğer ülkelerden de arama için davet almaya başladı ve önümüzdeki beş yıl içerisinde bu işbirliklerinin somutlaşması bekleniyor.
Ayrıca yenilenebilir enerjide de her sene daha fazla mesafe kat ediyoruz. Örneğin, geçen sene Türkiye'nin elektrik kurulu gücü 97 bin 377 megavata ulaşırken, yenilenebilir enerji kaynakları 50 bin 990 megavatla bu kapasitenin yüzde 52.5'ini oluşturdu. Türkiye'nin temiz enerji haritasında, İzmir rüzgâr, Konya güneş, Aydın jeotermal, Şanlıurfa hidroelektrik ve İstanbul biyokütle kapasitesiyle lider şehirler olarak öne çıktı.
Hükümetle alakalı görüşünüz ne olursa olsun, savunma ve enerji alanındaki bu atılımlar alkışlanmayı ve daha iyisinin talep edilmesini hak ediyor.
Maalesef savunma sanayii deyince akıllarına ilk Selçuk Bayraktar'a veya Katar'a saldırmak gelen, yenilenebilir enerji deyince ise doğanın zarar gördüğünü iddia eden bir muhalefetimiz varken biliyorum zor. Ancak yine de neden dünya basınında bile takdirle anılan bu kişiler ve kurumlar, ülke içinde şeytanlaştırılmaya çalışılıyor diye sorgulamak zorundayız.
Türkiye'nin yurt dışında askeri üssü olan iki ülkenin, Katar ve Somali'nin özellikle muhalefet tarafından hedef seçilmesinin sebebini ise takdirinize bırakıyorum...
***
ALMANYA FENA ÇUVALLADI
Afganistan'dan tahliyeler sürerken en büyük başarısızlığa imza atan devletlerin başında Almanya da vardı. Merkel, "Afganistan misyonumuzda başarısız olduk" açıklaması yaparken, tahliyelerle alakalı da benzer bir açıklama yapması gerekirdi. Zira "kurtarma" amacıyla gönderdikleri devasa tahliye uçağı sadece yedi yolcuyla dönüş yaptı! Muhalefet milletvekili Schindler, "Kullanacak kelime bulamıyorum. İnanılır gibi değil. Daha pazar günü Amerika yüzlerce kişi tahliye ederken, bizimkiler sadece yedi kişi tahliye etti" diyerek tepki gösterdi. Alman askeri varlığı iki ay önce ülkeden tamamen çekilmişken, geride kalanlar için hiçbir hazırlığın yapılmamış olması gerçekten büyük bir eksiklikti.
Öte yandan Türkiye, talepler üzerine ilk uçakla 324 kişi, ertesi gün de 42 kişi tahliye ederek operasyonunu sürdürüyor. Bunu da fondaş medyada okuyamazsınız, ben not düşeyim istedim.