Amerikan tarihinde, ırk ve etnisite üzerinden ayrımcılık yapmayı yasaklayan ilk federal yasa, ABD'nin İkinci Dünya Savaşı'na girmesinden aylar önce, Başkan Roosevelt döneminde yayımlanan kararnameyle çıkmıştı. Buna göre,hükümetle iş yapan savunmaalanında çalışan tümfirmalar, eleman alımındaırk ayrımcılığı yapmaktanmen edilmişti. Bu, savunma sanayiinin hızla çalışmasının kritik olduğu bir dönemde olası tüm grev ve protestoların önüne geçmek, ülkede siyahlar hâlâ otobüslerin arka tarafına oturtulurken silah fabrikalarında işleyişin sorunsuz devam etmesini sağlamak amaçlıydı. Benzer bir yasa, 1948'de Başkan Truman tarafından ABD ordusu için çıkarılmıştı.
Ayrımcılığa karşı ilk yasaların, ülkenin savaşa hazırlandığı bir dönemde ve ertesinde, savunma sanayiine yönelik çıkarılması tesadüf değildi. Çünkü ülke savunması, ulusal birliği tesis etmeyi öncelik haline getiriyordu. Ulusal birlik olmadan savaşa giren ülkeler, dağılma tehdidiyle yüzleşmeye de hazır olmalıydı.
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen MilliGüvenlik Kurulu toplantısından çıkankararları okurken Amerikan tarihindeki budetayı hatırladım. Çünkü bugünTürkiye, hem Suriye'de hem deDoğu Akdeniz'de millî güvenliğinive bağımsızlığını ilgilendirenkritik meselelerle uğraştığı tarihibir mücadeleden geçiyor vebu iki konuya dair üç yıl önceolmayan bir millî mutabakatbugün tesis edilmiş durumda.
Hatırlarsanız, Başkan Erdoğan, darbe girişiminden sadece aylar sonra, FıratKalkanı Harekâtı'yla Suriye'ye Türk askerini ilk soktuğunda kafalar bu konuda hâlâ karışıktı. Ana muhalefet CHP ve HDP 'yoldaş'larını korumak niyetiyle harekâta karşı çıkıyordu. Fakat bugün Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarıyla Fırat'ın batısında DEAŞ ve YPG'ye karşı Türkiye tarafından güvenli bir koridor açıldı. Bu sayede hem alınan bölgelerde barış tesis edildi ve iç karışıklıklar engellendi hem de yüzbinlerce Suriyeli mültecinin kendi vatanlarına dönmeleri sağlandı. Artık HDP dışında Suriye'de barış koridoru tesis edilmesine dair büyük bir muhalefet söz konusu değil. Hakkı teslim etmek gerekir ki Erdoğan'ın vizyonu ve ısrarı olmasa muhalefet her konuda olduğu gibi bu meselede de ayak sürmeye devam edecekti.
Türkiye bugün bir dönüm noktasında. ABD'nin YPG'ye olan desteği sürse de sürmese de MGK bildirisinden anlaşılacağı üzere operasyon Fırat'ın doğusuna genişletilecek ve bir 'barış koridoru' kurulacak. Bildirinin ikinci maddesinde ise direkt ABD'ye sesleniliyor:
"Çocukları zorla silahlandırarak terör eylemlerine alet eden PKK/PYD-YPG'nin bahse konu suçları uzun süredir işlemekte olduğu bilinmesine rağmen, bazı ülkelerce halen müttefik olarak görülerek, eğitim ve teçhizat dahil, askeri ve siyasi açıdan desteklenmesinin kabul edilemez olduğu belirtilmiştir."
ABD'nin 10 kilometre derinliğindeki güvenli bölge önerisi, PKK'nın Suriye kolu YPG'ye karşı Türkiye'nin güvenliğini sağlamaktan uzak. O yüzden Türkiye, 32-40 kilometre derinliğinde bir koridor kurup, PKK/ YPG'ye ait tahkimat ve mühimmatın da imha edilmesini amaçlıyor.
Dönüm noktasına gelen Türkiye-ABD ilişkileri açısından şunu hatırlatmak elzem: YPG ile ittifak, 11.000 kilometreötede gelen ABD için bir tercih meselesiolabilir ama YPG ile mücadele,Türkiye için bir ölüm-kalım meselesive geri adım atılmayacak.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.