Darbe olur, çıplak eliyle tank durdurur.
Dolarla operasyon çekilir, gider cebindekini bozdurur.
Polisimize kıyılır, koşar gözyaşlarını siler. Siyasî bilinci ve feraseti bu kadar yüksek bir toplum gerçekten enderdir. Şayet toplumun eziciçoğunluğu, adımadım ülkesine karşıaçılan savaşın farkındaolmasaydı,ayakta kalmamızda mümkün olmazdı.
Sadece şu üç yılın bilançosuna bir kalkışma, onlarca silahlı veya bombalı saldırı, biri erken olmak üzere üç seçim ve bir darbe girişimi sığıyor.
Buna geçirdiğimiz yüzlerce kışkırtmayı, uluslararası baskı mekanizmalarını ve ekonomik saldırıyı da eklerseniz, milletimizden 'kuru hamaset'le bahsetmediğim anlaşılır.
Bu aziz milletin önünde, şimdi mezkûr imtihanın son dönemeci var. Türkiye'yi sadece bir toprak parçasıdeğil, bir "fikir ve aidiyet"olarak kabul edersek, bu topraklarda1839'dan itibaren yapılanhiçbir sistem değişikliğinin kendifikir ve aidiyetimizden gelmediğini,Türkiye'den sadır olmadığını veTürkiye'de zuhur etmediğini, yani"buralı" olmadığını belirtmemizgerekir. Tanzimat Fermanı ile başlayanve devam eden süreçteki her sistemdeğişikliği, dışarıdan baskıyla ve içerdenzorlama ile yaptırılmıştır. Bugün, 200 yıldan sonra bugün,karşımızda kodlarını da şartlarınıda bizim belirlediğimiz, önümüzdekiasırdaki egemenlik kavgasındabekâmızı muhafaza için fazlasıylaihtiyacımız olacak siyasî istikrarısağlayacak bize özgü bir sistemdeğişikliğine gitme imkânımız var.
Bu ihtimalin gerçekleşmemesi için ellerinde ne varsa, onunla üzerimize gelecekler.
Tam da patlamanın olduğu sırada Wall Street Journal'ın Türkiye'deki olası anayasa referandumunu yerden yere vuran bir makaleyle çıkması, ülkesi başkanlık rejimiyle yönetilen ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin üstü kapalı biçimde Türkiye'nin sistem değişikliğine gitmemesi yönünde demeç vermesi, istisnasız bütün PKK- FETÖ destekçisi medya ve siyasîlerin sistem değişikliği ihtimaline dahi gür sesle itiraz ediyor olmaları bize bir şeyler anlatmalı... Bu yüzden sıkı durmamız, hiçbirtahrike kapılmamamız, emniyetgüçlerine moral olarak destekverirken, onlara düşen vazifelerikendimiz yerine getirmek gibikanunsuzluklara savrulmamamız,devlet işleyişine güvenerek hareketetmemiz şart.
Irak'ta ve Suriye'de kendi toprak bütünlüğümüz üzerine oynanan oyunlara müdahil olan, çok kutuplu dünya şartlarında kendi millî menfaatini önceleyerek hareket eden, millî savunma sanayiini inşa etme yolunda ilerleyen, Doğu Akdeniz'deki enerji mücadelesinden nükleer enerjiye dek kapasitesini sonuna kadar artırmaya çalışan güçlü bir ülke olmamızı arzu eden her vatandaşımızın bir asır sonrasına uzanan bir yükü var bugün. En az zor olduğu kadar da şerefli bir vazife, değil mi?
Birbirimize sahip çıkacağız, bu yükü birlikte omuzlayacağız.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.