Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, '
at izi, it izine karıştı' kısmı cımbızlanarak
verilen açıklamasının tümüne bakalım:
Soru: FETÖ ile mücadele çerçevesinde ihraç edilenleri kriptoların seçtiği, asıl kriptoların ise halen görevde durduğu, yanlış insanların gönderildiği söyleniyor...
Erdoğan: Bunu söyleyenler kendilerine göre doğru da söyleyebilirler. Ama şu var ki at izi, it izine karışmış vaziyette. "
Ben bir şey atayım da nasılsa tutar" diyenler var. Bazıları böyle yapıyor. Özellikle yazılı ve görsel medya dünyasında bu çok var. Bazen fırsat bulduğumda TV'leri izliyorum. Öyle yorumlar yapıyorlar ki suçladıkları o insanın bu işle hiç alakası yok. Ama o insana o yaftayı yapıştırıyor. Bunlar doğru şeyler değil. Bu tür yanlışlıklardan uzak durmak lazım.
Gerçekten at izinin, it izine karıştığı durumlar söz konusu. Geçtiğimiz haftaki, '
Çürümüş ruhlara cevabımdır' yazımda bunun bir örneğine değinmiştim. Ne var ki Cumhurbaşkanı'nın tespitini, sadece işine geldiği gibi yorumlayanlar, bizzat at izini it izine karıştıranların içine dahil oluyorlar.
Cumhurbaşkanı, kamudaki tasfiyelerin büyük çoğunluğunda böyle bir yanlış yapıldığını düşünse, o noktaya işaret ederdi. Halbuki '
özellikle yazılı ve görsel medyada' diyerek, kamuoyunu yanlış yönlendiren zatların çoğunluğundan bahsediyor. Kamudaki tasfiyeler noktasında da, yetkilileri uyarmaktan geri durmuyor elbette. Örneğin en son, valilere yönelik yaptığı konuşmada şöyle demişti:
"Zaman zaman titiz davranılmadığı serzenişleri geliyor. İşin başında hepsini söyledik; intikam duygusuyla değil adaletle çalışacağız. Benim tavsiyem şu, sizlerden
memurları açığa alma noktasında bir yarışa girmenizi istemiyorum sadece adil davranmanızı istiyorum.
Çünkü bizim değerlerimizde zulüm yoktur, adil davranalım, zulmedenleri yerinden alalım."
Bu uyarıların da, tespitlerin de yerinde olduğunu düşünmekle birlikte, Cumhurbaşkanı'nın sözünden aldığı güçle, mevzuyu tam tersi yöne çekenler de var.
Neymiş, ihtiyaçtan Bank Asya'dan kredi almış; neymiş, baskıyla tivitleri ikiye katlamış; neymiş, çocuğunu öğretmeninden ayırmak istememiş de okulundan aldıramamış...
At izini, it izinden ayırma hassasiyetimizi, it izini at izi gibi göstermeye kalkışarak suiistimal eden bir cüret bu.
Bir de araya kırkı çıkmamış bebek, su verilmeyen tutuklu, ismini bile vermediği baskı altındaki hâkim gibi ağlak anekdotlar serpiştirerek, en az 257 kişinin katili olan, Cumhurbaşkanı'nın da canına kast etmiş örgüt mensuplarına acındırmaya kalkışılıyor!
Bundan bir yıl önce, 'Paralel yapıyla mücadelede çok merhametli gidiliyor' dediğim için linç edilirken, linççi güruhun yardımına koşan tam da bu tür acındırma çabalarıydı.
Acıdık, nerdeyse acınacak hale geliyorduk ve şimdi aynı isimler yine aynı taktiklerle FETÖ mensuplarının aklanmasını isteyebiliyorlar. Bir daha asla!
En az 257 aile bayrama yas içinde girdi. Tam iki aydır, hiç dönmeyecek analarının, babalarının yolunu gözleyen evlâtlar var. Kolunu, bacağını, sağlığını yitirmiş gazilerimiz var.
Ağlayacaksanız, oturun bunlara ağlayın...
***
"KÜRTÇE BİZİMDİR"
Ağrı Diyadin Belediyesi'nin girişindeki belediye tabelası çift dilliydi. Atanan kayyım, herhalde doğru bir iş yaptığını düşünerek, tabeladaki Kürtçe belediye yazısını kaldırtmıştı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, anında meseleye müdahale ederek, "
Meselemiz terördür.
Kürtçe bizim dilimizdir. Diyadin Belediyesinin tabelası hemen asılacaktır"
açıklamasında bulundu. Doğru bakış açısı ve iyi
zamanlamayla hiç olmaması gereken bir yanlışlık
krize dönüşmeden düzeltilmiş oldu. Tebrikler
Süleyman Soylu'ya...