Cumhurbaşkanı Erdoğan, G-20 zirvesinin 'yıldız'larından birisiydi. Rusya lideri Putin'le yakın pozları, Obama'nın onlara uzaktan bakışları, Japon Başbakanı Abe ve Kanada Başbakanı Trudeau'nun Erdoğan'ın yanındaki hafif ezik görünen beden dilleri çokça konuşuldu.
Bunların bazıları dünyada da ses getirdi.
Özellikle 'aile fotoğrafı'nda Obama'nın bir uçta, Erdoğan'ın Rusya ve Çin liderleri yanında olacak şekilde yerleştirilmesi ve havaalanında kırmızı halı serilmeyen tek liderin Obama olması anlamlı mesajlardı.
Bu yoruma açık göstergelerden daha önemlisi ise şüphesiz Türkiye'nin eli daha güçlenmiş bir ülke olarak orada temsil edilmiş olmasıydı. Artık yabancı analistlerin dahi kabul ettiği gerçek, Erdoğan'ın inanılmaz bir satranç oyuncusu olduğudur. Nitekim birkaç hamleyle, daha iki ay önce hem Rusya hem ABD ile gerilmiş olan ilişkilerden, bugün ikisi arasında istediği dengeyi kurabilecek bir noktaya ülkeyi taşımış bulunuyor.
Bu denge oyununun tezahürlerini en net gördüğümüz alan ise şüphesiz Suriye. Cumhurbaşkanı, zirvede yaptığı konuşmada, Suriye sınırımızda 95 kilometre uzunluğunda ve 40 kilometre genişliğinde bir güvenli bölge oluşturma amacını tekrar yineledi. Böylelikle Türkiye'nin hem DAEŞ hem de YPG'nin arz ettiği güvenlik risklerine artık tahammülü kalmadığını ve bu husustaki siyasî kararlılığı bir kez daha vurgulamış oldu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'dan öğrendiğimize göre, Cumhurbaşkanı zirvede, özellikle Halep'teki insanî durum üzerine, Rusya ve ABD başkanları ile ayrı bir görüşme daha gerçekleştirmiştir.
Ayrıca Cumhurbaşkanı, zirvedeki konuşmasında da, Halep'te Kurban Bayramı boyunca sürecek bir ateşkes üzerine Rusya ile çalıştıklarına da değinmişti. Sivil halka biraz nefes aldırma imkânı olan bu işbirliğinin meyvelerini önümüzdeki günlerde görebiliriz. Kanaatimce zirvedeki en müthiş diyalog ise şudur:
Obama: "Münbiç'teki YPG'liler çekildi. Sadece Suriye Demokratik Güçleri'ne bağlı Araplar kaldı."
Erdoğan: "Güzel. YPG çekildiğine göre, Özgür Suriye Ordusu Münbiç'e herhangi bir çatışma yaşamadan girecek demektir."Son yıllarda duyduğum en iyi 'diplomatik kapak'!
***
YÖK, ÖYP ve Mehmet Altan
Pazartesi günkü yazım üzerine YÖK Başkanı Yekta Saraç aradı. Uzun konuşmamızın ana fikirleri şunlar:
Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı bünyesindeki öğrencilerin kadro değişikliği yaşadığı doğru. Ancak YÖK Başkanı, hiçbir öğrencinin doktorasının 'yanmayacağı'nın garantisini verdi.
Şöyle ki, YÖK, ders dönemi bitmeden, hiçbir öğrencinin anlaşmalı olduğu üniversite tarafından geri çağrılmasına izin vermeyecek.
Dolayısıyla kısmî bir hak kaybı ve benim hâlen toptancı bulduğum bir yaklaşım söz konusu ama en azından akademik açıdan tüm emeklerin zayi olmayacağını bilmek ümit verici.
Ayrıca Yekta Bey, 2346 akademisyenin ihraç edildiği KHK'nın sadece başlangıç olduğunu, pek çok üniversitede soruşturma aşamasının sürdüğünü de söyledi. Buna ek olarak İstanbul Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü arayarak, hususi olarak KHK'da neden yer almadığını sorduğum Mehmet Altan'la ilgili soruşturma aşamasının sürdüğünü ve çok yakında sonuçlanacağını iletti.
Neden KHK'da tek bir kişinin tasfiye edilmediğini sorduğum üniversitelerden biri olan Boğaziçi Üniversitesi'nin Kurumsal İletişim Direktörü de arayarak, kurum içi soruşturma sürecinin devam ettiğini ve yakın zamanda sonuçlandıracaklarını, gelen ihbarların titizlikle ele alınmasından ötürü gecikme yaşandığını bildirdi.
Yukarıda ilettiğim bilgilerin takipçisi olmaya devam edeceğiz.