Türkiye'ye yönelik üç yıldır "IŞİD destekçisi" propagandası yapan PYD/ YPG lideri Salih Müslim, Ankara saldırısını yaptıklarına yönelik soruyu şöyle cevaplamış:
"Kürtlerin (Bütün Kürtleri YPG'li varsayıyor tabii) Ankara'da yaşanan olayla hiçbir ilgisi yok. Burada olanlar, Türkiye'nin IŞİD'le mücadelesiyle bağlantılı. Nitekim Türkiye'de yaşayan IŞİD unsurları var."
6-8 Ekim'de, Türkiye'nin IŞİD'i desteklediği argümanıyla insanları şiddete çağırıp Kürtleri birbirine kırdıran örgüt bu işte. İşlerine gelir destekliyor oluruz, işlerine gelir mücadele ediyor oluruz. PKK yalanlarına inananlar da, inandıklarıyla kalırlar.
Geçtiğimiz günlerde, Esed'in siyasî danışmanı Bouthaina Şaban da, "YPG, Suriye ordusunun bir birimidir" açıklamasını yaptı. Yani YPG'nin Rusya bombardımanını takiben elde ettiği tüm toprakların Esed rejiminin olduğunu deklare etti. Nitekim Rusya'nın da mevzuyu böyle gördüğü net. Dolayısıyla YPG, Kürt gençlerini Rusya'nın ve ABD'nin Suriye'deki egemenlik savaşı için kurban ediyor. Türkiye'nin "YPG, Cenevre'ye katılacaksa; Esed tarafının yanında oturabilir" tavrının doğruluğu bir kez daha görülmüş olmalı.
Muhalifler, Arap-Türkmen-Kürt bir arada Ocak 2014'te Tel Rifat'tan DAEŞ'i temizlemişler, şehitler vermişler. Ne önemi var ki? Gün YPG'nin günü. Değil mi ki arkalarında Rusya var, ABD var; ne yapsalar mubah. Köy yaksalar ne olur, insanların mallarına el koysalar ne olur? En fazla iki rapora konu olur gider. ABD, bir 'YPG'ye güveniyoruz' der, unutulur hepsi. Minnağ'ın adını da "Serok Apo" koyarlar, Azez'e de "Hazar" der geçerler. Ne olmuş? Tüm Baas/ Kemalist rejimler de böyle kurulmadı mı sanki? PKK'nın neyi eksik?
Türkiye, bunun olmaması için Barzani ile işbirliği içinde uğraştı. Salih Müslim'e 'devrimin parçası olmaları' önerildi. Diğer Kürt grupları baskılamamaları söylendi. YPG ise önce Kürtleri, sonra diğer halkları, kendi örgütsel çıkarı için ezip geçti.
Kasımda, "YPG, nasıl Baas'ın askeri oldu?" yazımızda gelmekte olana değinmiş ve 'tehlike sandığımızdan da yakın' demiştik. Nitekim öyle oldu. YPG dışında Tahran ve Şam'a yakınlığı ile bilinen Cayş el Tuwar, Burkan el Fırat, El Sanadid, El Cezire Tugayları gibi birlikleri de içine alan ama esasen YPG'yi kamufle etmek için kurulmuş olan "Demokratik Suriye Güçleri", 5 yıldır uğruna türlü mücadeleler verilen devrimi Esed ve Rusya lehine boğuyor. Sadece Barzani'ye yakın Kürtlerin değil, Arapların ve Türkmenlerin de nefretini üzerine çekiyor. Halkların rıza veya onayı ile değil, Esed ve destekçilerinden aldığı kaba güçle ayakta kalabileceği bir denkleme oturuyor.
Dün KCK, yaptığı açıklamada, "Kürdistan'dan doğalgaz boru hattı döşenmesine izin vermeyeceğiz" diyerek bir yandan DAEŞ terörüyle mücadele ederken, diğer yandan ekonomik kriz içinde zorlanan, memur maaşlarını bile ödeyemeyen Irak Kürtlerinin en büyük ekmek kapısına düşmanlık ettiğini ilan etmiş oldu. Kimin için? Elbette doğalgaz anlaşması ile ilişkileri daha da gelişen IKBY-Türkiye yakınlaşmasından rahatsız olan İran için. Soruyorum size: Bunun Kürtlerin iyiliği, hakkı hukuku ile ne alakası olabilir?
YPG /PKK, aynı coğrafyada birlikte yaşayacağı halkların hiçbir değerini umursamadan zora dayalı bir egemenlik peşinde. Ama bunun yarını da var. YPG /PKK'ya alan açan büyük güçlerin verdiği kredi uzun vadede tükenmeye mahkûm. Yarın öbür gün filler tepiştiğinde, nasıl ezileceklerini hep birlikte göreceğiz.
Türkiye'nin stratejisi bu yüzden 'yarın'a odaklı olmalı. Irak Kürtleriyle ilişkileri geliştirmek, Erbil merkezli Suriye Kürt Ulusal Konseyi ile irtibatını güçlendirmek, mali sıkışıklık içindeki Barzani'ye, Bağdat yönetimi ve dolayısıyla İran baskısına teslim olmaması için destek vermek de buna dahil.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.