Bayramdan sonra tekrar kısıtlamalara dönülür mü, diye soran çok... Dünya Sağlık
Örgütü'nün sinyali çaktığını kim inkâr
edebilir?.. Tamam, örgüt şimdilik sadece
İngiltere'yi uyardı. İngilizlerin rehavetini
"salgınbilimsel aptallık" olarak
nitelendirdi. Ama ağustos, eylül aylarında
bu deyimin her ülke için kullanılacağını
ve yeni bir
"sıkı düzen" talebi
geleceğini kestirmek çok da zor değil.
Devletler yeni kısıtlamaları kaldırabilirler
mi? Hayır! Onlar da buna karşılık
aşı kampanyalarını
"salgınbilimsel zekâ" olarak gösteriyorlar. Eh, tabii ki
arada dev ilaç endüstrisi cebini doldurdukça
dolduruyor. Ya sıradan insanın
hâli?.. Onlara da bir başka örgüt; Dünya
Ekonomik Forumu sürekli şöyle diyor:
"Mesleğini değiştir, başka iş kur!"
***
Yapmacık sevgi gösterileri, bir tür sarhoşluk duygusu veren hızlı ve şüpheli dostluklar, yağmalayan hazcılık... Pandemi hepsini sindirdi
gibi. Şimdilik... Bakalım, ne zaman
"açılacak"lar?
***
Pahalı tatil konuları açıldığında hemen şöyle diyenler var: "Ucuz yerler, ucuz yeme içme imkânları tükenmedi. Hatta Youtube'da ucuz tatil için önerilerde bulunan fenomenleri izlemek fikir verebilir." Doğru! Ben de bakıyorum o videolara bazen. Ama
konumuz Bodrum'da, Çeşme/Alaçatı'da tatil yapmak ise bu ucuzluk imkânlarını araştırıp durmanın tuhaflığa dönüştüğünü kabul etmek gerekiyor. Bu ilçeler kendilerini başka bir yaşam tarzı için yeniden inşa ettiler. Oralarda ucuz tatil
ortama seyirci kalmak anlamına geliyor artık. Doğruya doğru... Oralarda ucuz tatil yapacağım ısrarıyla gezi teknelerinde kafa patlatmak ve sürekli tost yiyip piyasa yapmak yerine
memleketin gerçekten güzel ve ekonomisi makul köşelerine gitmek daha iyi olmaz mı? Hatta İstanbul'un kuzeyindeki, günübirlik gidilen kıyılarda dolaşmak Çeşme'de ucuzluk aramaktan daha doğru tercih.
***
İki aydır edebiyat dışı kitaplar okuyorum. Sert konular, yoğun meseleler... Araya nihayet Kevin Barry'nin polisiyesi
"Tanca'ya Gece Feribotu"nu sıkıştırdım. İki emekli gangsterin sohbetinden oluşan romandaki şu satırlara bıyık altı bir gülümsemeyle takılıp kaldım: "Yaş almak insana hava katar. Belli yaştakileri hoş kılan şey umutsuzluk. Aslında ne var biliyor musun? Bütün sızlanmalarımıza rağmen... Sen ve ben...
Bir yaz öğleden sonrası saat üç gibiyiz."