Hayır! Futbol yazmaya, konuşmaya geri dönmüyorum.
O noktada kafanızın karışmasını istemem.
Fakat "Milli Takım"ın Euro 2020'de sergilediği halin
toplumsal, kültürel, siyasi bakımdan üzerinde durmaya değer ipuçları taşıdığını düşünüyorum.
***
Bir...
Uzun yıllardır hem devlet, hem de toplum olarak "yenilenme" çabasındayız. Milli tasavvurlarımız canlılık kazandı. Bu çabanın meyvelerini de alıyoruz.
Ama futbolumuz saçının telinden tırnağına kadar
"eski Türkiye" özelliğini koruyor. Yenilenmeye direniyor.
Eh, o zaman sonuçlara da şaşmamalı!
Tıpkı geçmişteki gibi hiçbir plan tutmuyor; iki kere iki asla dört etmiyor...
Ve yine tıpkı geçmişteki gibi sürekli kürkçü dükkânına, "içeri"ye dönüyoruz.
***
İki...
Neden bizde kulüp yapıları, yönetici ve teknik adam kafaları, futbolcuların idealleri değişmiyor?
Uzun hikâye ama çok basit bir cevabı da var:
Bugünü kurtarmak ve taraftarı oyalamak için daha fazlasına ihtiyaç yok.
Futbolu oynamıyor, kullanıyoruz.
Eh, nihayetinde Milli Takım da aynı sistemin ürünü...
***
Üç...
Bir düşünün!
Avrupa, başarılı yeni teknik direktör kuşağını bile son beş yılda cesaretle değiştirmeye başladı.
Tuchel gibi hocalar bu değişimin ürünleri.
Klopp bile eski kuşak kalmaya yüz tuttu.
Üstelik bu
değişim cesaretini futbola muazzam paralar yatıran
ve kaybetmeye tahammülü olmayan
büyük kulüpler gösterdi.
Biz
"Fatih gider, Şenol gelir; Şenol gider, Fatih gelir"deyiz hâlâ...
Arasak yeni kuşak hoca da bulamayacağız. Futbol kısırlığımız o seviyede...
***
Dört...
Şenol Güneş kupadaki başarısızlığımızı açıklarken
futbolcularımızın genç ve tecrübesiz olduğunu söyledi. Dinlerken zihnime kramp girdi. 1980'lerde miyiz?
Kupalarda başarılı olmak için defalarca turnuva oynama gerektiğine inanılan yıllar çok geride kaldı...
Başarı için artık
sabit bir oyun planı ve kazanma arzusuyla futbol oynamak yeterli.
Ama bizde sabit bir oyun planı hiç olmadı.
Norveç ve Hollanda'yı elemelerde futbolcuların anlık
"patlamaları"yla yendik, kazanma arzumuzu ise kulüp takımlarında tüketiyoruz.
Parlak laf, milli coşku çok ama sahada "iş" yok!
Bu zaten sadece futbolda değil, toplumun bütün hücrelerinde rastladığımız bir problem, yalan mı?
Her şeyi aşıyoruz,
paranın rehavetini aşamıyoruz;
arzular, idealler, hayaller o duvara çarpıp duruyor.