Günün her saati, her dakikası
dünyanın dört bir yanından gelen haberlerle iç içeyiz...
Sosyal medya sadece itişme kakışma ve dedikodu yeri değil, aynı zamanda haber akış platformu...
Dünya yansa,
"Haberim olmadı ki!" denilen "tatlı" günler geride kalalı
çok oldu.
Televizyon kanalları bile haberlerin hızına yetişemiyor.
Dünyanın kuytu bir köşesinde silahlar bir kez patlasa, birkaç dakika içinde yerel kaynaklara dayanarak ayrıntısıyla haberini cep telefonunuza aktaran uygulamalar var. (Şu cep teli lafı da ne anlamsızlaştı artık, değil mi?)
***
Haberin değil ama nitelikli yorumun eksikliğini çekiyoruz.
Şurası açık: Önümüzdeki dönemde donanımı güçlü yorumcuların ne dedikleri önem kazanacak.
Ama
eski medya, yeni dünyanın gereklerine ayak uydurmakta zorluk
çekiyor.
Nasıl mı?
Mesela, yorumcu denilince aklına
akademisyenler geliyor.
Yap iki söyleşi, al iki yazı, çağır programına iki akademisyen, al işte sana yorum!
Ama olmuyor!
Çünkü
ne hayat akademi, ne de okur veya izleyici öğrenci.
Haberin bile yorum-haber olması gerektiği bir dünyada bu iş akademik değil,
"yeni medya" işi...
Antropoloji, sosyoloji, uluslararası ilişkiler bilen ama dibine kadar "gazeteci" kalabilen yorumculara ve habercilere ihtiyaç var artık.
Öyle bir tarihi
"moment"in içindeyiz ki...
Her geniş bakışın
"komplo teorisi" muamelesi yapıldığı bir ortamdan
ve habere dümdüz bakıp geçmekten
vazgeçmeliyiz.
Aksi takdirde, hayatımız her gün
"şoklanarak" geçer.
***
Hay Allah!
Şimdi yaşadığımız pek çok şeyin ilk safhasının 11 Eylül 2001'de başladığını anlatmayı planlamıştım, laf döndü dolaştı bambaşka bir yere geldi...
Ama şunu vurgulayayım...
Biliyorsunuz,
pandemi gelip geçse bile yerine aynı zorlayıcılıkta iklim mücadelesi koşulları gelecek diye yazıyorum aylardır.
Okurlarımı yeni olağanüstü hallere hazırlıklı olmaları için uyarıyorum.
"Yeni dünya düzeni"nin gelmekte olduğundan söz ediyorum.
Ama sonra dönüp bakıyorum, bir iki meslektaşım hariç pek yalnızım.
Global medya bu konularla yıkılıyor ama
bizim medyanın yorumcuları ıvır zıvırla idare ediyor.
Yaşadıklarımızın
"Geçmişte ne olmuştu, şimdi ne olacak?" çerçevesinde
sorgulanmasından çekiniliyor
mu, nedir?
Ama böyle gitmez!
Gidemez.