Osmanlı İmparatorluğu'nun 16. yüzyılda dünya siyasetine yön verecek bir duruma gelmesi Kuzey, Doğu ve Orta Afrika'nın tarihi gelişimini de yakından etkiledi. 1492'de Endülüs'ün son kalıntısı olan Gırnata'nın düşmesinden sonra İspanyol ve Portekizliler, Kuzey Afrika'ya yerleşmeye başladılar. Osmanlı İmparatorluğu,
Barbaros Hayreddin Paşa ile denizlerde etkin bir hâle gelince Kuzey Afrika'da, Avrupalılar'la hâkimiyet mücadelesine girdi. Habsburglar'ın Kuzey Afrika'yı ele geçirmeleri, bu bölgelerdeki Türk deniz gazileriyle Osmanlılar'ın işbirliği yapması sayesinde önlendi.
Türk denizcileri bir savaşta.
TÜRKLER KUZEY AFRİKA'DA
Barbaros kardeşlerin Afrika kıyılarında faaliyet gösterdikleri yıllarda İspanyollar, Afrika kıyılarına hâkim olmaya çalışıyorlardı. Cezayir işgal edilmek üzereydi
Barbaros kardeşler, Cezayir'e giderek İspanyollar ile mücadeleye başladı. 1516'da Cezayir'i ele geçiren
Barbaros kardeşler, İspanyollara karşı koyabilecek durumda değillerdi. Bu yüzden Cezayir'de Osmanlı hâkimiyetini tanıyarak bölgedeki durumlarını kuvvetlendirdiler. Nitekim Cezayir'i işgal etmek isteyen İspanyollar, 1541'de bozguna uğratıldı.
Turgut Reis, 1551'de Trablusgarb'ı, yani Libya'yı Sen Jan (Rodos) Şövalyeleri'nin işgalinden kurtarıp Türk hâkimiyetine soktu. Kuzey Afrika 16. yüzyılda Haçlı işgalinden kurtulurken Osmanlılar'ın en çok mücadele ettiği yer Tunus oldu. Osmanlılar, İspanyollar karşısında Tunus'u 1534, 1569 ve 1574'te üç defa fethettiler. Osmanlı hâkimiyeti Fas'a kadar ilerledi. Fas'ta başlayan taht kavgasına müdahale edilerek burasının Portekiz himayesine girmesi önlendi. 4 Ağustos 1578'de Fas'ta yapılan Alkazar Savaşı'nda Portekiz Kralı öldürüldü ve bu ülkede Osmanlı himayesi dönemi başladı.
ORTA AFRİKA'DA OSMANLI HİLAFETİ
Osmanlılar'ın Kuzey Afrika hâkimiyeti, kıtanın içlerinde bulunan ancak sahille ilişkileri sebebiyle İspanyol ve Portekiz nüfuzu altına giren bugünkü Nijerya, Nijer, Çad, Mali devletlerinin topraklarında hüküm sürmekte olan Bornu, Songay, Timbuktu Sultanlıkları gibi Müslüman devletleri de kurtardı. Bu sultanlıklar Osmanlı padişahını halife olarak tanıyıp tâbi oldular.
Osmanlılar'ın, Habsburglar'ın İspanyol kanadını Kuzey Afrika'dan uzaklaştırarak burada hâkimiyet kurmaları, bu bölgelerin Hıristiyanlaşmasını ve sömürgeleşmesini önledi. Eğer Osmanlılar'ın müdahalesi olmayıp İspanyol ve Portekiz hâkimiyeti sürseydi, bugün buralarda durum çok farklı olurdu. Akdeniz'de ve Kuzey Afrika'da hâkimiyet kuramayan Habsburglar bütün dikkat ve güçlerini Atlantik ötesindeki yeni sömürgelerine kaydırdılar. Bu durum da Amerika kıtasının sömürgeleştirilmesini hızlandırdı.
DOĞU AFRİKA, HAÇLILARDAN KURTULDU
15. yüzyılın sonlarından itibaren denizlerde büyük bir üstünlüğe sahip olan Portekiz, Afrika'nın doğu ve batı sahillerindeki Müslüman sultanlıklara saldırarak birçok yeri harap etmiş, bir kısmında da hâkimiyet kurmuştu. Osmanlı İmparatorluğu, Kızıldeniz'de hâkimiyet kurarak, Afrika'nın doğusunda Mozambik'e kadar olan bölgeyi Portekizliler'in işgalinden kurtardı. Habeşistan'a hâkim olan Osmanlılar'ın nüfuzu Kenya'da Mombasa'ya kadar yayıldı. Böylece bu bölgelerin Avrupalılar tarafından sömürgeleştirilmesi uzun süre önlenmişti.
PORTEKİZ İŞGALİNE SON VERİLDİ
Portekizliler, 1500'lü yılların başından itibaren Hint Okyanusu'nda ve Doğu Afrika'da sömürgeciliğe başlamışlardı.
Vasco de Gama'nın 1497'de Afrika'yı dolaşmasından üç yıl sonra Portekizliler, Hint Okyanusu'na açıldılar. Uğradıkları her yeri vergiye bağladılar. Afrika yerlileri direnmeye çalışınca Portekizliler her yeri yakıp yıktılar. Portekiz donanması, Sudan ve Somali kıyılarında ölüm saçtı.
Haçlı gemileri kıyılarda bulunan Makdişu (1499), Berâve (1506) gibi Somali şehirlerini acımasız bir şekilde bombardımana tuttular. Portekizliler 1507'de Kızıldeniz'e ulaştılar. 1513'te ise Müslüman Sudan'ın merkezi olan Sevakin'e saldırdılar. Portekiz korsanları, Aden Körfezi'ne yerleşerek Müslüman ticaret gemilerini yağmaladılar.
Portekiz, bölgedeki 700 yıllık İslam medeniyetini yok etmek üzereydi. Bölgenin en önemli Müslüman devleti olan Memlük Devleti bütün çabalarına ve Osmanlı'dan aldığı donanma ve denizci yardımına rağmen Portekizliler'le baş edemiyordu. Tam bu sırada 1517'de
Yavuz Sultan Selim'in Memlük Devleti'ni ortadan kaldırıp Mısır'ı ve Arabistan Yarımadası'nın önemli bir kısmını Osmanlı topraklarına dahil etmesi üzerine Afrika'daki Müslüman hükümdarlar
Yavuz'a haberci göndererek yardım istediler. Osmanlılar'ın müdahalesiyle birlikte bölgenin kötü gidişatı değişti.
Osmanlılar Tunus'ta
SINIRLAR KENYA'YA KADAR UZANIYORDU
Osmanlı İmparatorluğu, tarihin gördüğü en büyük imparatorluklardan birisiydi. Ancak tarihi tam manasıyla yazılamamıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun Afrika sınırları haritalarda sadece Kuzey Afrika'da bir kıyı şeridi olarak görülür. Bu külliyen yanlıştır. Osmanlı sınırları Afrika'nın içlerinde Kenya'ya kadar uzanıyordu. Rahmetli
Cengiz Orhonlu ve
Ahmet Kavas'ın yazdığı kitap ve makaleler Afrika'nın Osmanlı tarihindeki yerini ortaya çıkarmıştır.
Kendi çizdiğimiz haritalarda bile imparatorluk sınırları içinde göstermediğimiz Habeşistan, yani Etiyopya 16. yüzyılın ortalarından 20. yüzyıla kadar Osmanlı eyaleti olarak yönetilmiştir.
Osmanlılar, Portekiz tehlikesinin artması üzerine 1550'lerden itibaren yeniden Hindistan ve Doğu Afrika ile ilgilendiler. Arka arkaya Hint seferleri yapıldı.
Kanunî, 1555'te
Özdemir Paşa'yı yeni kurulan Habeş eyaletinin beylerbeyi tayin etti.
Babasının ölümünden sonra Habeş beylerbeyiliğine tayin edilen
Özdemiroğlu Osman Paşa da bölgede Osmanlı hâkimiyetini genişletti. Hıristiyanlar karşısında gerileyen Müslümanlar, Osmanlı yardımıyla tekrar kuvvetlendiler. Eritre ile Sudan tamamıyla Müslümanlar'ın eline geçti ve buralardaki Hıristiyan hâkimiyeti sona erdirildi.
1555'te kurulan Habeş Beylerbeyliği, zamanla Doğu Afrika'daki Mombasa'ya kadar uzanan ve bugünkü Sudan'ın bir kısmı ile Cibuti, Eritre. Etiyopya ve Somali'yi içine alan bir beylerbeyilik haline geldi.
Osmanlılar, Habeş beylerbeyiliğini kurduktan sonra Doğu Afrika'da hâkimiyet kurmuşlardı. Ancak bölgenin tamamını bu beylerbeyiliğe bağlamadılar. Adel, Funcistan ve Yukarı Nubiya, Habeş eyaletine dâhil edilmeyip Osmanlı'ya tâbi Müslüman sultanlıklar olarak kaldı. Bu sultanlıklar ise bölgede İslamiyet'i yaydılar.