İstanbul surlarının kalınlığı ve yüksekliği Osmanlı ordusu için büyük bir dezavantajdı.
II. Mehmed daha önce ataları tarafından dört defa kuşatılan, ancak surları bir türlü aşılamayan şehri fethetmek için farklı metotlar kullanması gerektiğinin farkındaydı. Genç Sultan, 1451'de tahta geçip İstanbul'un fethini gündeme aldığında o zamana kadar savaş tarihinde etkili olarak kullanılmayan topların aşılmaz surları geçmek için en etkili araç olabileceğini anlamıştı.
Avrupa'da top ilk kez İngiltere ile Fransa arasındaki Yüzyıl Savaşları'nda (1337-1453) kullanılmaya başlandı ama ilk dönemlerde hantallıklarından dolayı hiçbir zaman kullanışlı bir savaş aracı olamamıştı. Osmanlılar 15. yüzyılın ilk yarısında kullanmaya başladıkları topları kısa sürede ordularına adapte etmişlerdi.
II. Murad, Edirne'de bir tophane kurmuştu.
70 ÇİFT ÖKÜZLE ÇEKİLDİ
II. Mehmed, tahta çıkar çıkmaz
Saruca Usta'nın kontrolünde Edirne'de yoğun bir şekilde
irili ufaklı birçok top döktürttü. Genç padişah,
top döküm çalışmalarını bizzat takip edip
topların ebatını belirledi.
Fatih Sultan Mehmed dönemindeki topların pek çoğu oldukça pahalı
bir malzeme olan bakır ve kalayın karışımıyla
elde edilen bronz toplardı.
Genç sultan surları yıkmak için o zamana kadar görülmemiş büyüklükte top döktürdü.
II. Mehmed, 1453 Ocak'ında Edirne'de büyük topu denemeye karar verdi. Top saraya giden anayolun önüne büyük bir ihtimamla yerleştirildi. Gök gürültüsü gibi çok yüksek bir gürültü çıkaracağı ve bunun ansızın duyulması sonucu insanların sağır olabileceği veya hamile kadınların düşük yapabileceği konusunda halk uyarıldı. Ertesi sabah barut ateşlendi. Gülle büyük bir gürültüyle toptan çıktığında ortalığı toz duman bulutları kapladı. Çıkardığı gürültü 20 kilometre öteden duyuldu. Gülle atış noktasından bir mil öteye giderek düştüğü yerde bir kulaç derinliğinde çukur açtı.
Sultan Mehmed, 1453 Şubat'ı başında büyük topun İstanbul'a taşınmasını emretti. Otuz araba birleştirildi ve topu çekmek için güçlülerinden 70 çift öküz seçildi. Arabaların düz durmasını sağlamak ve yerinden kaymasını engellemek amacıyla 200 adam topun yanında yürüdü. Yol üzerindeki herhangi bir engeli aşmak üzere ahşap köprüler inşa etmek için 50 marangoz ve onlarla beraber 200 amele topun önünden gittiler. Topun İstanbul önlerine getirilmesi iki ayı buldu. Surların önüne kuşatma için hazırlanan Osmanlı topları her birinde dört topun bulunduğu 14 batarya hâlinde yerleştirildi. Büyük toplardan biri imparator sarayının, diğeri ise Topkapı'nın karşısına yerleştirilmişti. Büyük top 600 kiloyu aşan gülleler atıyordu. Son derece sert, siyah renkli taş gülleler Karadeniz'den getirilmişti.
SURLAR TOP ATIŞLARI KARŞISINDA ACİZ KALDI
Osmanlılar, Bizanslılar'ın toparlanmasına fırsat vermemek için kuşatma boyunca surları bitmek tükenmek bilmeyen yoğun topçu ateşiyle dövdü. Topkapı-Edirnekapı arasındaki kulelerin bir kısmı ve surların üst kısımları yıkıldı. Topların çarptığı surlardan kopan parçalar etraftaki müdafileri yaralıyor veya öldürüyordu. Surlar oldukça kalın ve muhkem olmalarına rağmen bu dehşetengiz makinenin hücumu altında zayıf kalmıştı. O kadar çok top ve ok atışı yapılıyordu ki, gökyüzünü görmek mümkün değildi.
Bizans İmparatoru, top atışlarının tahribatını azaltmak için surların üzerinden ağaçlar uzatıp kalın iplere yün ve benzeri maddelerle dolu çuvallar asmış, ancak bu bir işe yaramamıştı. Bu sırada, müdafiler açılan gedikleri kapatıyor, surların yıkılan kısımlarını fıçılar, toprak ve diğer malzemelerle dolduruyorlardı. Türkler ise büyük bir cesaretle çengelleri kullanarak yıkılmış surların üzerine yerleştirilen fıçıları yere düşürüyorlardı.
Bazen de büyük topların surlara doğru fırlattığı bir gülle hendeğe düştüğünde onu ağlarla geri çekerek tekrar fırlatıyorlardı. Bizanslılar da karşılık vermek için toplarını surların üzerine yerleştirip ateşlemişlerdi, ancak bu atışlar surları sarsmış ve zarar vermişti. En büyük topları ise ilk defa ateşlendiğinde çatlamıştı. Bu yüzden topçuyu sultandan rüşvet almakla suçlamış ve öldürmeye kalkmışlardı.
YENİ ATIŞ TAKTİKLERİ
Osmanlılar, özellikle büyük topu korumak için her atıştan sonra kalın keçe parçalarıyla örterek, cam gibi parçalanmasını engelliyorlardı. Bu tedbire rağmen hava, metalin derinliklerine ulaştığından, top iki veya azami üç atıştan sonra parçalanabilirdi. Bunun için de atış yapıldığında, top sülfür ve güherçilenin sıcaklığıyla cızırdarken, topçular çabucak yağla ıslatıyor ve havanın gireceği yerleri bununla kapatıyorlardı. Yağın sıcaklığıyla ılık bir hale geliyor ve soğuğun etkisi ortadan kalkıyordu.
Büyük topun yanında yer alan iki küçük top, hedefi belirlemek için kullanılıyordu. Büyük top ateşlenmek istendiğinde topçular önce hedefi belirliyor ve küçük topu ateşliyordu. Bu başarılı olduğunda büyük toptan bir gülle fırlatılıyordu. İlk atış isabet ettiğinde ve müdafiler onun patlamasını işittiklerinde sağır oluyorlardı ve seslerini yükselterek feryat ediyorlardı:
"Tanrı bize merhamet etsin!"
Büyük top o kadar şiddetli bir gürültü çıkarıyordu ki, çok geniş bölgede etkili sarsıntılara ve büyük bir korkuya sebep oluyordu. En büyük top günde yedi defa atış yapıyordu. Bunlardan ilki alacakaranlıkta, şafağın sökmekte olduğunun ve atışların yeniden başlayacağının habercisi olarak yapılırdı. Bizanslılar bu dehşetengiz saldırı metotları karşısında paniğe kapılmışlardı. Ayrıca kuşatma sırasında yeni atış teknikleri keşfedilmişti. Başlangıçta hep aynı noktaya ateş edilirken, sonradan üçgen şeklinde hedef belirlenip atış yapılarak surlar rahatça yıkılmıştı.
Kuşatma sırasında meydana gelen önemli bir gelişme de topların havan topu şeklinde kullanılmasıdır. Havan topu, kuşatma sırasında Galata sırtlarından Haliç'te bulunan gemilerin vurulması için kullanıldı.
SAVUNMA SİSTEMİ DEĞİŞTİ
Top,
Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul kuşatmasında etkili bir şekilde kullanmasıyla önemli bir savaş aracı oldu. Böylece Ortaçağ kalelerinin fonksiyonu sona erdi. Yeni bir savunma sistemi olarak
"Trace İtalienne" ortaya çıktı. Kalelerin şekli ve savunma sistemi değişti.
Fatih'in döktürdüğü toplardan günümüze altı tanesi ulaşmıştır. Bu toplardan iki tanesi Rumelihisarı'nın önünde, bir tanesi Eyüp Meydanı'nda, iki tanesi Harbiye Askeri Müzesi'nde, bir tanesi de İngiltere'de Tower of London Müzesi'ndedir.
Sultan Abdülaziz, 1464'te Ali adlı bir top döküm ustasının yaptığı bu topu 1868'de İngiliz Kraliçesi
Victoria'ya hediye etmiştir.
URBAN VE TOPLARI
1452 yazında Bizans'tan istediği ücreti alamadığı için İstanbul'dan ayrılan Macar asılı mahir bir top döküm ustası olan
Urban, Osmanlı hizmetine girdi. Genç padişah,
Urban'a kalın ve çok muhkem olmalarına rağmen surlara nüfuz edebilecek kadar büyük toplar döküp dökemeyeceğini sordu. Usta,
"Eğer dilerseniz, bana şu anda gösterilen gülleleri atabilecek kadar büyük toplar dökebilirim. Şehir surlarının nasıl olduğunu biliyorum. Benim topumdan atılan gülleler, Babil surlarını dahi yıkabilirler. Onların nasıl döküleceğini en ince ayrıntısına kadar biliyorum. Fakat menzilinin ne kadar olacağını bilemem ve bu konuda size garanti veremem" diye cevap verdi.
Sultan,
"Bana bu topu dök. Onun menziliyle bizzat ilgileneceğim" diye emretti. Böylece bronz toplamaya,
ustalar ise kalıpları dökmeye
başladılar. Top dökme işi üç ayda
tamamlandı. Sonuç olağanüstüydü.
Urban, daha sonra bir büyük top
daha dökecekti.