Türk milleti, Anadolu'nun işgali üzerine esareti kabul etmeyip direnmeye başladı. 19 Mayıs 1919'da
Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a ayak basmasıyla birlikte de Milli Mücadele'de kendisini zafere götürecek liderini buldu.
Atatürk, hem cephelerde hem de diplomaside adım adım Milli Mücadele'yi başarıya götürdü.
Zekeriya Türkmen, Şerafettin Turan ve
Sadık Sarısaman, Hikmet Öksüz ve
İsmail Köse gibi tarihçiler, araştırmalarında Büyük Taarruz'u anlatırlar.
Atatürk, Fevzi Çakmak'la birlikte İzmir'e giriyor.
BÜYÜK TAARRUZ HAZIRLIKLARI
Sakarya Meydan Muharebesi'nde kazanılan zaferden sonra Türk Ordusu, Büyük Taarruz'a hazırlandı. Ordunun eksikleri eldeki kısıtlı imkânlarla giderildikten sonra birlikler, hazırlanan taarruz planlarına göre gizlilikle harekete geçti. Yunan Ordusu, Türk Ordusu'ndan hem sayı hem de teçhizat bakımından üstündü. Ancak ordumuzda ve Türk milletinde karşı tarafta olmayan, birlik ruhu vardı. Yunan Ordusu ve siyaseti ise bölünmüş durumdaydı. Savaşın bitirilmesini isteyen General
Anastasios Papulas görevden alınarak, yerine
Yorgo Hacıanestis getirildi. Bu gelişmeler üzerine 6 general istifa etti.
Mustafa Kemal Paşa, taarruzdan önce diplomatik hamleler yaptı. 21 Ocak 1922'de Fransızlar'ı etkilemek için İzmit'te Türk dostu
Claude Farrere ile görüştü. Daha sonra Kûtül'amâre'de Türkler'e esir düşen İngiliz Generali
Townshend'le 26 Temmuz'da Konya'da buluştu. İçişleri Bakanı
Fethi Bey'i (Okyar) Paris ve Londra'ya gönderdi. Ancak olumlu bir sonuç çıkmadı. Fethi Bey,
"Millî maksatlarımızın elde edilmesi ancak askerî hareketle kabil olabilecektir" diye rapor verdi. Bu gelişmeler üzerine uzun süreden beri büyük bir ustalıkla hazırlanan taarruz planı devreye sokuldu. Yunanlılar, bahar ayları boyunca taarruzu beklemişler, ancak Türkler ise en uygun anda harekete geçmişlerdi. Türk Ordusu bekledikçe, Yunan Ordusu'nun cesaret ve azmi kırılmıştı.
Sami Yetik'in "Yunan Topçularına Baskın" isimli tablosu.
Yunan topçuları, hâkim tepelere yerleştirilerek bir hat teşkil edilmişti. Ayrıca 69 uçaklık bir hava güçleri vardı. Yunanlılar, sahip oldukları coğrafi avantajlar ve silah üstünlüğü sebebiyle hemen her noktasını savundukları tel örgüler çekilmiş hattın geçilmez olduğuna inanıyorlardı. Bu yüzden 1922 Temmuz'unda Yunanlı generaller, güney cephesi komutanı hariç Türk Ordusu'nun genel bir taarruz yapmasına ihtimal vermiyorlardı.
Birliklerimiz gizlice, Yunanlılar'ın haberi olmadan Afyonkarahisar bölgesine konuşlandılar. Gelişmeleri Yunan istihbaratının ruhu bile duymamıştı. Yunanlılar, 22 Ağustos'ta taarruzu sezmeye başladılar, ancak taarruz başlayıncaya kadar ana hedefin neresi olduğunu anlayamadılar. Bu arada
Hacıanestis görevinden alınarak, Yunan Ordusu başkomutanlığına General
Nikolaos Trikopis getirildi.
Mustafa Kemal Paşa, 24 Ağustos'ta cephedeki gelişmeleri incelemek üzere 1. Ordu karargâhına geldi. 25 Ağustos saat 12.30'da ertesi gün yapılacak taarruza dair emir yayınlandı. Gece vakti
Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa, İsmet Paşa ve
Nurettin Paşa taarruzu sevk ve idare etmek için seçilen Kocatepe'ye geldiler.
Türk birlikleri İzmir'de.
SAAT 5'TE BAŞLADI
26 Ağustos 1922 sabahı saat 5'te Türk Ordusu harekete geçti. Önce top atışlarıyla Yunan mevzileri tahrip edildi, ardından bütün cephe boyunca ordumuz taarruza geçti. Yunan ordusunun lojistik ve haberleşme bağlantıları kesilince Yunan birliklerinin kendi arasındaki irtibat koptu. Yunan mevzileri teker teker ele geçirildi. Afyon bölgesindeki mevzileri inceleyen yabancı uzmanlar,
"Türkler bu mevzileri dört-beş ayda ele geçirirlerse bir günde düşürdüklerini iddia edebilirler" demişlerdi.
Bu yüzden Yunanlılar geçilmez bir savunma hatları olduğuna inanmışlardı. Ancak geçilmesi aylar sürer denilen mevziler Türk taarruzu sonucu 2 günde yarılmış, Yunan birlikleri Afyon'un doğu ve güneyindeki mevzilerinden sökülüp atılmıştı. Türk askeri kovalıyor, Yunanlılar kaçıyordu. Yunanlılar, Dumlupınar mevzilerine ulaşarak direneceklerini zannettiler.
Türk taarruzu karşısında, Yunan Ordusu hızlı bir şekilde parçalandı. Yunan Ordusu kötü idare edilmiş, moral açıdan çökmüş ve Anadolu'ya hâkim olacaklarına dair inancını kaybetmişti. Yunanlılar, birliklerini yaklaşık 650 kilometrelik bir cephe hattına dağıtarak kuvvet yığma prensibini ihlal etmişler, taarruz üzerine birliklerini Afyon'a yönlendirme de yetersiz kalmışlardı.
Buna karşılık Türk Ordusu, birliklerini 65 kilometrelik bir cephede konuşlandırmıştı. Türk komuta heyeti savaşı Yunan mevzilerine çok yakın yerlerde idare ederken, Yunan komuta heyeti cepheden daha uzaktaydı. Bu taktik hatalar ve Yunan Ordusu'nun psikolojik durumu savaşı kaybetmelerinde önemli rol oynamıştır.
"İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri."
RUM SINDIĞI SAVAŞI
30 Ağustos'ta Dumlupınar'da Yunan birliklerinin etrafı sarıldı.
Mustafa Kemal Paşa tarafından komuta edilen Başkomutan Meydan Muharebesi'nde akşam olduğunda büyük bir zafer kazanılmıştı.
Atatürk, bu zafere Sırplar'a karşı kazanılan Sırp Sındığı savaşına benzeterek Rum Sındığı savaşı demişti.
Mustafa Kemal Paşa, zaferin ardından 1 Eylül'de de ordularına,
"İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" emrini verdi. General
Trikopis ve kurmay heyeti 2 Eylül'de Uşak'ta Türklere esir düştü. Türk birlikleri 9 Eylül'de İzmir'e girip, hükümet konağına yeniden Türk bayrağını çektiler. 18 Eylül'de Bandırma'nın kurtarılmasıyla Batı Anadolu, Yunanlılar'dan tamamıyla temizlendi.
Dumlupınar Zaferi haberi.
TAARRUZ 14 GÜN SÜRDÜ
Milli Mücadele'nin sonunda 26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz, Türk tarihinin son asırlarındaki en önemli taarruzudur.
Mustafa Kemal Paşa'nın komuta ettiği Türk kuvvetleri, Büyük Taarruz ile 14 gün gibi kısa bir sürede Yunan Ordusu'nu denize dökmüştü. İmparatorluğun son dönemindeki askeri başarılarımıza bakarsak bunların savunma savaşları olduğunu görürüz. Plevne, Şıpka, Yanya savunmaları gibi.
Sarıkamış ve Kanal harekâtı gibi taarruzları ise kaybetmiştik. 9 Eylül'de Yunan ordusunun Ege'ye dökülmesiyle neticelenen Büyük Taarruz'da ise büyük bir zafer kazanılıp, Türkler'in Asya'ya sürülmesi ve topraklarının paylaşılması planı olan Şark Meselesi'nde Avrupa'nın son noktayı koyması önlenmiştir.