İnsanlık eski tarihlerden itibaren ırmaklardan karşı yakaya geçebilmek için köprüler yaptı. Köprüler sayesinde yollar kesintiye uğramadan devam etti. Türkiye'deki tarihi köprülerimizle ilgili olarak
Kazım Çeçen ve
Semavi Eyice'nin TDV İslam Ansiklopedisi'ndeki maddeleri ile
Gülgün Tunç'un ve
Cevdet Çulpan'ın eserlerinden teferruatlı bilgiye ulaşıyoruz.
İlk köprüler, inşaat teknolojisinin olmadığı zamanlarda karşı tarafa uzatılan uzun taş ve ağaçlardı. Daha sonraki dönemlerde ahşap ve kâgir köprüler yapıldı. 19. yüzyılın sonlarından itibaren ise metal ve betonarme köprüler ortaya çıktı.
Mimar Sinan.
ANADOLU'NUN YÜZLERCE YILLIK KÖPRÜLERİ
Türkler, Anadolu'yu fethettikten sonra yeni ülkelerini eserlerle süsleyerek vatan yaptılar. Atalarımızın yaptığı eserler bütün ihtişamıyla Türkiye'yi süslüyor. Artuklu Türkleri tarafından Hasankeyf'te 12. yüzyılda yapılan Dicle Köprüsü ilk köprülerimizdendir. Yine Artuklular tarafından 1147'de inşa edilen Diyarbakır-Silvan arasındaki Malabadi Köprüsü bugün sağlam bir biçimde ayaktadır.
Türkiye Selçukluları tarafından yapılmış birçok köprü de ayaktadır: Kızılırmak üzerinde Kayseri Tekgöz Köprüsü (1202), Afyonkarahisar demiryolu istasyonu yakınında Akarçay üzerinde Altıgöz Köprüsü (1209), Eski Ankara-İstanbul yolunun başında Çubuk Suyu üzerinde Akköprü (1222), Tokat'ta Yeşilırmak üzerinde Taşköprü (Yeşilırmak Köprüsü-1250), Kırşehir-Aksaray arasında Kızılrmak üzerinde Kesikköprü (1251).
MİMAR SİNAN'IN SANAT ESERLERİ
Osmanlı döneminde askeri seferler sırasında ulaşımı sağlamak için ahşaptan geçici köprüler yapılırdı. Bu köprüler kısa sürede sağlam yapılmalıydılar.
Mimar Sinan, Kanunî'nin 1538'deki Karaboğdan (Romanya) seferi sırasında ordunun geçebilmesi için 13 günde yaptığı köprü beğenilince mimarbaşılığa tayin edilmişti.
Mimar Sinan, 364 mimari esere imza atmıştır. En az 8 köprü yaptığını biliyoruz. Bu köprüler; Büyükçekmece Köprüsü, Silivri Köprüsü, Mustafa Paşa Köprüsü, Sokollu Mehmed Paşa Köprüsü (Çorlu), Kapıağası Köprüsü (Haramidere), Sokollu Mehmed Paşa Köprüsü (Alpullu-Sinanlı) Sokollu Mehmed Paşa Drina Köprüsü (Bosna-Vişegrad)
Mimar Sinan'ın 1528'de
Vezir Çoban Mustafa Paşa için yaptığı Cisr-i Mustafa Paşa
(Mustafa Paşa Köprüsü), Meriç üzerinde
Bulgaristan'ın Svilengrad kasabasındadır.
300 metre uzunluğunda ve yirmi gözlüdür.
Köprü, adını yakınındaki kasabaya da vermiş,
ancak Cisr-i Mustafa Paşa, Bulgaristan toprakları
içinde kalınca adı değiştirilmiştir.
Mimar Sinan'ın en muhteşem eserlerinden biri ise 1567'de inşa ettiği Büyükçekmece Köprüsü'dür. İstanbul Büyükçekmece'deki bir sanat harikası olan eser, birbirine bitişen dört büyük köprüden meydana gelmiştir. 28 gözlü köprü, 635 metre uzunluğundadır.
İvo Andriç'in romanına konu olan Drina Köprüsü ise
Sokollu Mehmed Paşa için
Mimar Sinan tarafından Vişegrad'da 1577'de yapılmıştır. 179 metre uzunluğunda, 11 gözlüdür.
COĞRAFYAYLA UYUMLU YAPILIRDI
Köprünün yıkılmaması için kemerlerin basınç merkezi dikkatli yapılır, akarsuyun köprünün ayaklarını oynatmaması için de ayaklar sağlam şekilde zemine oturtulurdu. Toprak, sağlam zemine ulaşılıncaya kadar kazılırdı. Eğer sağlam zemin bulunamıyorsa ahşap kazıklar çakılıp, başları kurşunla pekiştirilmiş demir kenetlerle bağlanırdı. Rahmetli
Kazım Çeçen, Mimar Sinan'ın Büyükçekmece Köprüsü'nü bu şekilde yaptığını söyler.
Köprüler kemerli olduğu için günümüzdeki düz köprülerde olduğu gibi akarsuyla gelen ağaç ve diğer malzemeler birikip köprü yıkılmazdı. Ayrıca mimarlar köprü ayaklarının akarsuyun geldiği yönüne doğru sel yaran veya mahmuz denilen gemi burnu gibi çıkıntılar yaparlardı. Sel yaranlar, gelen suyun ayakların altını oymamasını sağlar ve buralara ağaçların takılmasını önlerdi.
Köprüler ne kadar iyi yapılırsa yapılsın afetin büyüklüğü sebebiyle köprüleri yıktığı zamanlar da olmuştur. Mesela, 1563'teki büyük İstanbul selinde Silivri, Küçükçekmece ve Büyükçekmece ile Harami Deresi'ndeki köprüler yıkılmıştı. Ancak atalarımızın kimi 900, kimi 800, kimi ise 200 yıl önce yaptığı köprülerin çoğu ayaktadır.
Gülgün Tunç'un
"Taş Köprülerimiz" ve
Cevdet Çulpan'ın
"Türk Taş Köprüleri: Ortaçağdan Osmanlı Devri Sonuna Kadar" eserlerine bakılırsa bu durum açıkça görülebilir.
Selçuklu ve Osmanlı döneminde yapılan kemerli taş köprülerimiz 900 yıldır ayakta kalırken, yeni yaptığımız düz betonarme köprülerimiz sellerde hemen yıkılıyor. Mimar ve inşaat mühendislerimiz, atalarının yaptığı coğrafyayla uyumlu köprülerden niçin ders almazlar?
TÜRKİYE'NİN ÖRNEK KÜTÜPHANESİ VE VERİ TABANLARI
Pandemi dönemi birçok alışkanlığımızın değişmesine sebep oldu. Salgın, bazı imkânların daha fazla farkına varmamızı sağladı. Araştırmacılar için özellikle dijital kütüphane hizmetlerinin önemi anlaşıldı. Altyapısını daha önceden büyük oranda tamamlayan ve her geçen gün kendisini geliştiren Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi Kütüphanesi (İSAM), dijital veri tabanlarıyla salgın sürecinde can simidimiz oldu. İSAM'ın en önemli hizmeti, 46 ciltlik İslâm Ansiklopedisi'dir. Bu ansiklopedi, Türkiye'nin yüz akıdır ve ülkemizin ilmî saygınlığını artırmıştır. İslâm Ansiklopedisi, artık birçok konuda bütün dünyanın ilk ve en önemli müracaat kaynağıdır. İSAM Kütüphanesi, Türkiye'nin en iyi hizmet veren kütüphanelerinin başında gelir. Klasik kütüphaneciliğin yanında dijital hizmetleriyle de araştırmacıların bilgiye ulaşımını kolaylaştırmaktadır. Hizmete sundukları veri tabanlarından altısı metin erişimlidir. Metin erişimli veri tabanları sayesinde artık ilahiyat, tarih, edebiyat, kültür ve sanata dair yüzbinlerce makalenin tam metin PDF'lerine birkaç saniyede ulaşmak ve hiçbir ücret ödemeden indirmek mümkündür. Bu veri tabanında yalnızca künye ile tarama yapılmamakta, istediğiniz kelimeyi metin içinde de taratabilmektesiniz. Bu sayede araştırma yaptığınız bir konuya dair kısa sürede zengin bir veri elde edebilmektesiniz.
Kütüphanenin web sitesinden 4 bin Osmanlıca risale, 36 bin Osmanlıca makale ve 670 adet Osmanlı Salnamesi'ne de erişiliyor. İSAM'ın bir başka hizmeti olan Türkiye Kütüphaneleri Veri Tabanı da çok önemlidir. Bu veri tabanında Osmanlıca yazmaların künyeleri ve daha da önemlisi Kültür Bakanlığı'na bağlı 67 yazma kütüphanesinin kataloglarını taramak mümkündür. İSAM Kütüphanesi'nin her geçen gün geliştirdiği bir diğer hizmeti de dijital arşivleridir. Bugüne kadar
Hüseyin Hilmi Paşa, Yusuf İzzeddin Efendi, Muhammed b. T. et-Tancî, Ziyad Ebüzziya, Orhan Şaik Gökyay, Kemal Batanay, Mehmed Safayhi, Veysel Paşa, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Cüneyd Köksal'a ait özel arşivler, araştırmacının hizmetine sunuldu. İSAM Kütüphanesi'nin veri tabanlarından Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi'nin tamamına da erişilebiliyor. Burada ansiklopedinin maddelerine ulaşıldığı gibi, metin içinde de tarama yapılabiliyor. Ayrıca aradığınız madde ile ilgili diğer maddeler de dikkatinize sunuluyor. Bu veri tabanı araştırmacılar kadar, öğrenciler için de büyük kolaylıklar sağlıyor. Artık kimin, ne şekilde yazdığı belli olmayan internetteki yazılar yerine İslâm Ansiklopedisi'nin maddelerindeki bilgi ve görsellere müracaat ediliyor. Bu sayede işin ehli tarafından kaleme alınmış nitelikli bilgiye çok kolay bir şekilde ulaşılmış oluyor. İSAM Kütüphanesi'nin bir diğer önemli hizmeti de İstanbul'a ait kadı sicillerinden 100 cildine ulaşma imkânı sunmasıdır. Bu veri tabanında aradığınız kelimeyi metin içinde tarayabilir, ilgili metnin tamamını görebilir, orijinali ile mukayese edebilir ve bunların PDF'ine erişebilirsiniz. İSAM, Türkiye Diyanet Vakfı'nın en önemli ve en faydalı hizmetlerindendir. Salgın sürecinde çok daha fazla kullanmaya başladığımız bu tür veri tabanlarını hiçbir ücret talep etmeden araştırmacıların hizmetine sunan İSAM yöneticilerini ve işlerini severek yapan kütüphanecileri tebrik ediyorum. Tarih ve edebiyat araştırmacıları ile öğrencilerinin ise Türk Tarih, Edebiyat, Kültür ve Sanat Makaleleri Veri Tabanı'nın (http://ktp.isam.org.tr) büyük bir hazine olduğuna dikkatlerini çekiyorum.