Dünyada turizmin yaygınlaşması, ulaşım araçlarının gelişmesi ve süratlenmesiyle oldu. 19. yüzyılın ilk yarısında buharlı gemilerin ve demiryollarının ortaya çıkmasıyla insanlar bir yerden bir yere daha kolaylıkla ve çok daha kısa sürede gitmeye başladılar. Böylece sadece seyyahların değil, sıradan insanların da seyahat yapabilmeleri imkânı doğdu. Osmanlı İmparatorluğu'nda İstanbul'u gezmeye gelen yabancı turist sayısı 19. yüzyılın son çeyreğinde arttı.
Buharlı gemilerin yanı sıra, 1888'den itibaren Avrupa ile doğrudan demiryolu bağlantısı kurulması sonucu, ünlü
"Şark Ekspresi"nin işlemeye başlaması en önemli faktördü. Aslında İstanbul'daki tarihi eserlerin yabancıların ilgisini çekmesi ve bu eserleri gezip görmek için talepte bulunulmasının tarihi daha eskidir. İstanbul'un turizmle tanışmasıyla ilgili rahmetli
Haluk Dursun hocamızın önemli bir araştırması vardır. Bu makaleden ve diğer kaynaklardan turizm maceramızı naklediyoruz.
Ayasofya'yı gezen yabancılar
ÖZEL İZİN ALDILAR
İstanbul'daki tarihi eserler özellikle elçi ve seyyahların ilgisini daha 16. yüzyıldan itibaren çekmeye başladı. 1544'te İstanbul'a gelen Fransız elçilik heyetinin maiyet rahibi olarak görev alan
Jerome Maurand, Kapalıçarşı'yı dolaştıktan sonra Ayasofya'yı gezmeye gitti. Ancak izin almamıştı. Gezerken kendisini gören bir görevli hiddetle yanına geldi. Bunun üzerine
Maurand, görevliyi sakinleştirip, gezisine yardımcı olması için para verince görevliyle birlikte Ayasofya'yı gezebildi. 1554-1555'te Avusturya elçisi olarak İstanbul'a gelen
Busbecq ise Ayasofya Camii'ni özel izin alarak gezdi.
Birçok Avrupalı ise Ayasofya'yı gezip gravürlerini çizdi. 1670'lerin başında İstanbul'da bulunan
Guillaume-Joseph Grelot, camiyi gezip Ayasofya'nın planını, caminin içini ve dışını resmetti. 1710'da İstanbul'da bulunan İsveçli
Cornelius Loos da camiyi gezip Ayasofya'yla ilgili birçok gravür çizdi.
III. Selim döneminde bir İspanyol gemisiyle İstanbul'a gelen beyzâdeler, Ayasofya Camii'ni ziyaret ettiler. 1795'te bu defa İstanbul'dan ayrılacak iki Dubrovnik elçisinin Ayasofya ve diğer padişah camilerini gezmelerinden; yine aynı yıl Prusya, yani Almanya elçisinin ve iki İngiliz beyzâdesinin ziyaretlerinden bahsedilmektedir.
Ayasofya ve Topkapı'nın gezilmesi hakkında bir belge.
III. Selim dönemine ait 1800 tarihli bir hatt-ı hümayuna, yani padişahın bizzat el yazısıyla verdiği emre göre Eminönü'ndeki Sultanahmet ve Süleymaniye gibi selatin camileri, yani Osmanlı hükümdarlarının yaptırdıkları camiler ile Ayasofya, İstanbul'da ikamet eden yabancıların ilgisini çekmekte ve bunlar aldıkları özel izinle buraları gezebilmekteydiler. İstanbul'a gelen bir Rus amirali, maiyetindekilerle beraber camileri gezme arzusunu Rusya elçisi vasıtasıyla Osmanlı hükümetine iletmiş ve Ruslar,
III. Selim'in onayıyla camileri gezip görmüşlerdi.
TOPKAPI SARAYI GEZİLERİ
Benzer talepler zamanla çok arttı ve verilen izinlerle camiler yabancılar tarafından gezildi. Bir süre sonra bu taleplere seyyah ve diplomatların Topkapı Sarayı'nı gezme arzusu da eklendi. Bu konuda da gerekli izinler verilip, Topkapı Sarayı da yabancıların ziyaretine açıldı. 1804'te bazı Rus beyzâdeleri, Ayasofya ve diğer camileri ziyaret ettikten sonra Topkapı Sarayı'nı da gezmişlerdi. 1834'te Felemenk'ten, yani Hollanda'dan gelen asiller; 1854'te de bazı yabancılar Topkapı Sarayı, Ayasofya Camii ve diğer camileri ziyaret ettiler.
1883'te zengin İngilizlerden oluşan bir grup, Topkapı Sarayı'nı gezdi. 1898 Haziran'ında 60 kadar turist, Ayasofya ve Sultanahmet camilerini, dikilitaşları, Müze-i Hümayun'u gezip ülkelerine döndüler. Yine bu dönemde Osmanlı vatandaşlarının yanı sıra Rusya, İngiltere, Almanya ve Avusturya uyruklu çok sayıda ziyaretçi, Ayasofya ve Sultanahmet camilerini, Müze-i Hümayun'u ve dikilitaşları gezdiler. 1898 Ağustos'unda Rus imparatorunun özel vapurunun kaptan ve subaylarından 9 kişi, Ayasofya Camii'ni ve yeniçeri dairesini gezdiler. 1900 Nisan'ında Robert Kolej'de okuyan İngiliz ve Amerikalı öğrenciler, hocalarıyla Ayasofya'yı ziyaret ettiler. 1907
Nisan'ında 40 Amerikalı, Topkapı Sarayı'nda Hazine-i Hümayun'u ve köşkleri gezerek döndüler.
19. yüzyılın son çeyreğinde İstanbul yoğun bir şekilde yerli ve yabancı turistlerin geldiği bir yer oldu. Ziyaretçi sayısı arttıkça bu sefer bazı olumsuzluklar yaşanmaya başladı. Bunun üzerine Osmanlı yönetimi, bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak için tedbirler almaya çalıştı.
İLK TURİZM MESELELERİ
OSMANLI'NIN son döneminde artan turist sayısıyla birlikte, turizm faaliyetleri sırasında meydana gelen bazı olumsuzluklara karşı tedbirler alınmasına rağmen, şikâyetler de eksik olmadı. Bu konuda öne çıkan iki husus, turistlerin hâl ve hareketlerinin ziyaret ettikleri mekânlara uygunsuzluğu ile cami ve tarihi eserler etrafında kümelenen esnafın kuralsız bir şekilde davranmasıydı. Bununla ilgili olarak 5 Nisan 1906 tarihli bir belgede, özellikle Eminönü'ndeki kutsal mekânları gezmek üzere gelen yabancı turistlerin ziyaretleri esnasında bazı uygun olmayan durumların meydana geldiğinden söz edilerek, yetkililerin bunları önlemesi gerektiğine değiniliyordu.
Busbecq.
Aynı döneme ait başka bir belgede ise satıcıların ahvaline değinilerek şöyle deniyordu: "Camilerin civarında tespih, kitap ve buna benzer çeşitli eşya satan esnaf için öteden beri sergi tarzında birer yer bulunduğu hâlde son zamanlarda bunlar çeşitlenip çoğalmış, çadır ve gayrı muntazam barakalar vücuda getirilmeye başlanmıştır. Bunların olması gerekenden farklı ve ahalice sıkıntıya sebep olacak bir şekil almaya başladığı sunulan maruzata nazaran zat-ı şahanelerinin malumu olmuştur. Yeni Cami civarında eskiden beri pazartesi günleri açılan pazar, bundan böyle yine açılmalı ve ona mahsus sergiler yalnız o günler kullanılmalıdır. Diğer zamanlarda, söz konusu çadır ve barakaların yerine tespihçi, kitapçı, miskçi gibi öteden beri camilerin havalisinde bulunan esnafa mahsus olarak sundurmalar inşa edilirse camilerin etrafında düzen ve temizlik sağlanmış olacaktır."
Bir diğer şikâyet sebebi ise görevlilerin turistlerden zaman zaman çeşitli isimler altında hakları olmayan paralar talep etmeleriydi. Meselâ, 1909'da böyle bir olay yaşanmıştı. Özellikle Sultanahmet ve Ayasofya camilerinde görevli olarak çalışan bazı hademelerin, giren çıkan her yabancıdan duhuliye adı altında beşer kuruş aldıkları tespit edilmişti. Bu görevliler para vermek istemeyenlere de ağır hakaretlerde bulunuyorlardı. Esas itibariyle o yıllara kadar bu tür ziyaretlerden para alınması söz konusu değildi.
Topkapı Sarayı.
Dolayısıyla bu uygulama yadırganmış, ayrıca soruşturma konusu yapıldığından, polisler her iki camiye giderek incelemede bulunmuşlardı. Ayasofya Camii hademelerinden Hafız Hayreddin ve Aziz efendiler, seyahat şirketi tercümanı olan Antuvan ile anlaşarak camiyi gezen 6 Fransız turistten 30 kuruş aldıklarını söylediler. Aynı turistler Sultanahmet Camii'ni gezerken de cami hademesi İbrahim Efendi onlardan bir mecidiye almıştı. Polis müdüriyeti, hademelerin bu tür davranışlarını hoş görmemiş, ayrıca yabancılara el açarak para istenmesini de çirkin bir hareket olarak vasıflandırmıştı. Bunun üzerine şikâyet edilen kişiler cami hizmetinden alındıkları gibi, bu tarz hareketlerin önüne geçilmesi için de yeni tedbirler alındı.