HERKESiN dilinde...
Squid Game...
Ben de izledim. Büyük keyifle. Konuştuğum çok kişinin BEĞENSE DE aslında diziden anlaması gerekeni anlamadığını gördüm. Gerçekten garip! Dizideki DÜNYA HAYATI-CEHENNEM ve CENNET temalarının yanında ALLAH VURGUSU, SIRAT KÖPRÜSÜ, SEVAP, GÜNAH, ŞEYTAN,
ZEBANİLER gibi pek çok kavram sinema diliyle anlatılıyordu... Yarışmacıların NUMARALARIDAN son sahnede 001'le buluşmaya gidilen gökdelenin KAT NO'suna kadar her yer mesaj doluydu! Aslında dünyadaki yaşadıklarımız bir akıllı insan tarafından bize yansıtılıyordu! Ayna misali... Görene tabii...
Neyse...
Diziyi yazacak değilim.
Ancak baktığını göremeyen çok insan var!
Konumuz bu değil.
İçeriye dönelim...
Sanırım 2014 yılıydı.
İlginç bir haberdi. Okuyunca insan gurur da duyuyordu...
Marlborough Monaco'da açılışı gerçekleştirilen "Güneş Çemberinin Varisi" isimli sergi büyük ses getirmişti. New York'tan sonra ikinci kişisel sergisini Marlborough Monaco'da gerçekleştiren Ahmet Güneştekin'di.
Sanatçı, tamamı ilk defa sergilenen 30 eserini sanatseverlerin beğenisine sunuyordu. Güneştekin'in eserleri Londra, Madrid, Barselona ve Santiago gibi dünyanın farklı şehirlerindeki galerilerde de sergilenmeye devam ediyordu. Marlborough Monaco'ya gelen önemli isimlerden biri de ünlü işadamı Murat Ülker'di.
Ahmet Güneştekin'in "Yedi Uyurlar" adlı tablosunu satın alarak koleksiyonuna katan ÜLKER, sosyal medyadan bunu "SATIN ALDIĞIM TABLO" diye duyuruyordu. Verdiği ücret ise bilinmiyordu...
Sanatçı Ahmet Güneştekin şimdi de DİYARBAKIR'da açtığı sergi ile gündeme geldi.
"Hafıza Odası" adlı sergide yeni eserlerine yer veriyordu.
Sergide, "Kayıp Alfabe", "Analar duvarı", "Yoktunuz", "Hafıza tepesi" ve "Çürüme" gibi uluslararası tanınırlığa sahip eserlerin yanı sıra, Güneştekin'in Diyarbakır için özel olarak yaptığı "5 No'lu Koridor" da göze çarpan eserler arasındaydı. Sanatçı "Bu coğrafya benim ailem, eserlerimi ailem görsün istedim" diyordu.
Sanatçı "Yıllar içinde tanıklık ettiğim birçok şey değişti. Sadece resim yapan bir sanatçı değilim. Sanatçıların bir de sorumluluğu vardır.
Tanıklık ettiği dönemleri bir şekilde sanat yoluyla aktarır.
Sanatçılara bu dönemlerde büyük görevler düşüyor.
Kendi vicdanım ve kendi cesaretimle tanıklıklarımı sanat yoluyla anlatmaya çalışıyorum..." sözleriyle hislerini açıklıyordu.
"Bugün aslında böylesi bir serginin tam da zamanı" diyen Güneştekin, "En doğru zaman, insanların en ürktüğü dönemde birilerinin cesaretli bir şey yapmasıdır. Sanırım o görev de bizim gibilere kalıyor" şeklinde konuşuyordu.
"5 NO'LU KORİDOR" 1980 darbesinden sonra işkenceleriyle bilinen DİYARBAKIR CEZAEVİ'ni anlatıyordu...
Serginin açılışına gelen Ekrem İmamoğlu da ilgi odağı oluyor ve "Birleşmek için bir engelimiz var mı?
Hayır; hiç yok. Peki bu engelin olmadığını görmedik mi? İstanbul'daki 2 seçimde de gördük. İstanbul'da başardıklarımızı, Türkiye'de de hep birlikte başarabiliriz" diyordu.
CHP'nin son dönemdeki dili ve hamle yapma isteği, pek çok okumayı da beraberinde getiriyordu.
Muhalif kesimlerin dedikodularıyla birleşince Başkan Erdoğan'ın etrafında bir alan oluşturuluyordu.
Pandemi sonrası her ülkenin yaşadığı ekonomik sıkıntılar burada da doğal olarak gündemdeki yerini alıyordu.
Oysa buradaki sıkıntılar, daha doğrusu KRİZİ ÇAĞRIŞTIRAN olaylardan biri, belki de en baştaki bir inşaat şirketinin sahibinin ülkeyi terk edip kaçmasıydı. İlk işaret o idi! 50 yıllık firmanın kapısına kilit vuruluyordu.
Şirketin sahibi Serdar İnan'dı. 220 proje geliştiren firmanın bankalara olan borcu 215 milyon liraydı.
Serdar İnan KANADA'ya gidiyor ve sosyal medyadan battığını ilan ediyordu.
Mağdurlar için yatıkatı gündeme gelse de YATININ Yunanistan'da olduğu ileri sürülüyordu.
Oysa şirket 50 yıllık şirketti.
İNAN ailesinden birileri sanırım ÜLKER ailesinden birileriyle sınıf arkadaşıydı.
Tam hatırlamasam da böyle bir şey duymuştum. Ya da okumuştum. Ayrıca daha 2005'te gıda sektörünün en önemli oyuncularından biri olan Ülker Grubu da inşaat sektöründeki canlanmadan payına düşeni almak için harekete geçiyordu. ÜLKER, İsmail Bacacı, Adnan Ağaoğlu, Serdar İnan ve Mahmut Mahir Kuşçulu ile birlikte gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketi kuruyordu...
Serdar İnan, sanırım bir de Sabri Ülker'in vefatından sonra verdiği samimi içten ilanla üzüntülerini paylaşıyor ve böylece bir kez daha gündeme geliyordu.
Geçtiğimiz günlerde herkesin bildiği gibi MARKET FİYATLARI gündeme gelip oturuyordu.
Başkan Erdoğan sert çıkıyor ve 5 MARKETİ eleştiriyordu. Sonrasında Ülker de bu tartışmaya giriyor ve "Marketlere yükleniyorlar. Marketçi alıp satıyor. Parasını üreticiye ödüyor. Yani milletin aklıyla alay etmeye lüzum yok.
Herhangi bir fahiş fiyat varsa asla satılmıyor zaten" diyordu.
Aslında son dönemde SERMAYE ile Erdoğan arasında olan mücadele tavan yapıyordu. Bu nedenle Erdoğan için "bırakacak gidecek", "hasta" gibi fısıltılar, dedikodular peş peşe geliyordu... Aslı astarı olmayan bir TOTO oynanıyordu. Elbette Erdoğan vakti geldiğinde seçimlere gidecekti. Doğal olarak karşıda da biri olacaktı. İşte İmamoğlu o frekansa giriyor GÜMÜŞTEKİN'den, sergiden, Kürt oylarından, sermayeye kadar uzanan yola önde çıkıyordu.
Önde kalmak istiyordu...
Kemal Bey ne düşünüyor bilmiyorum, ancak İmamoğlu üst perdeden gidiyor ve ilerliyordu...
Kemal Bey'in fikrini bilmediğimiz gibi partinin düşüncesini de bilmiyorduk...
İttifakın üyelerinin ne diyeceğini de... İlginç bir dönemin eşiğindeyiz... İyi izlemek şart.