DÜNYANIN gözü NATO ZİRVESİ'ndeydi.
Son derece doğaldı.
ABD Başkanı Biden'ın KRALİÇE ile görüşmesi, ardından G7 BULUŞMASININ yapılması, haliyle NATO'dan çıkacak kararların önemini bir kat daha artırdı. Bizi ilgilendiren elbette TÜRKİYE... Akla gelen iki soru var!
ABD ne yapmak istiyor? Çin nasıl cevap verecek?
Küresel anlamda olacak olan ne varsa bu iki ülkenin atacağı adımların sonucu gerçekleşecektir...
Biden'ın Kraliçe ile Windsor'da buluşması elbette çok kritikti. G7 ise vadettikleri açısından farklıydı... G7'yi oluşturan ülkelerden İngiltere ekonomisi 2,83 trilyon dolar, Kanada 1,74 trilyon dolar, Fransa 2,72 trilyon dolar, Almanya 3,86 trilyon dolar, İtalya 2 trilyon dolar, Japonya 5,08 trilyon dolar ve ABD ekonomisi ise toplam 21,4 trilyon dolar büyüklüğe sahip.
Küresel karbon emisyonunda İngiltere'nin payı yüzde 1, Kanada'nın yüzde 2, Fransa'nın yüzde 1, İtalya'nın yüzde 1, Japonya'nın yüzde 3, ABD'nin ise yüzde 15 seviyesinde seyrediyordu.
Bu rakamlar, ABD'nin burada patron olduğunu göstermekteydi..
Devam...
NATO GENEL SEKRETERİ Jens Stoltenberg, zirve öncesi yaptığı açıklamada, gündemlerindeki en önemli konulardan birinin Çin olacağını söyledi.
Stoltenberg, "Yükselen Çin'e ortak yanıt vermeliyiz" dedi.
Stoltenberg'in NATO ZİRVESİ öncesi Washington'a gittiği ve ABD ile görüştüğü de unutulmamalıydı!
Bu nedenle Stoltenberg "Çin ekonomik, askeri ve teknolojik kapasite bakımından NATO'ya yaklaştı" diyordu.
Yani ABD, herkesi önemli bir rakip olarak gördüğü ÇİN'e karşı ittifaka davete diyordu. Bu nedenle G7'de DÜNYA İÇİN DAHA İYİSİNİ İNŞA ET mottosuyla yürüyordu...
ABD dünyanın büyük ekonomileriyle Çin'in İPEK YOLU'na karşı başka bir adım atmanın zorunluluğunu masaya getiriyordu.
İngiltere'nin güneybatısında bulunan (KELTLER'İN ANAVATANI) Cornwall'da G7 liderleri, gelişmekte olan ülkelere yeni yollar, demiryolları, limanlar ve iletişim ağları gibi altyapı iyileştirmeleri yapmak üzere kaynak ayırıyordu.
Yani ÇİN'in yaptığının benzerini yapacaklardı.
Biden, Çin'in BİR KUŞAK BİR YOL PROJESİ'nde ülkeleri borçlandırdığını ve ele geçirdiğini ifade ediyordu.
Bunu da "BORÇ DİPLOMASİSİ" diye tarif ediyordu.
Masa başında bu kararlar alınırken ABD,
Çin ile tansiyonu yükseltemeyeceğini söylemesine rağmen tersini yapıyordu.
TAYVAN'ı yanına almak ve ÇİP PİYASASINI TAMAMEN KONTROL ETMEK İSTEYEN Washington Çin'in sinir uçlarına dokunuyordu. 3 ABD'li özel yetkili senatör ABD askeri uçağıyla Tayvan'a iniyordu!
Bu da PEKİN'i fazlasıyla geren bir adım oluyor ve "Alçakça bir siyasi provokasyon" değerlendirmesi yapmasına yol açıyordu.
Çin G7'deki eleştirilere de aynı sertlikle karşılık veriyordu...
Bunlar bilinmeyen şeyler değil. Söylenmese de ABD, AVRUPA ile ÇİN'i bir bütün olarak değerlendiriyor ve CİDDİ RAKİP sınıfına sokuyordu.
Kağıt üzerinde alınan kararlara göre ABD, AVRUPA ile ÇİN'i ayırmış görünmekteydi.
Bu kolay bir işlem değildi.
Ayrılma olur mu bilinmez ancak olursa da bir günde olmazdı!
Türkiye'ye gelecek olursak Biden-Erdoğan görüşmesinden bir saat önce klavyenin başına geçtim.
Konuştuğum herkes ARADAKİ BUZLARIN eridiğini iletti. Çok önemli bir dostum ise "İş çözüldü. Gerginlik bitiyor. Eskiye dönüyoruz" gibi iddialı bir ifade kullandı.
Belli ki beklenti fazlaydı.
Ancak uzaktan baktığımda bu yakınlaşmanın hemen olabileceğini görmüyorum.
İçeride de Ankara-Washington yakınlaşmasına itiraz eden güç odakları mevcut.
Ve güçlüler.
Belki hiç konuşulmayacak ancak ABD'nin taleplerinin de hemen kabul edilebileceğini düşünmüyorum.
Başkanlar arası ZİRVE de TEMAS da çok değerli.
İki ülke arasındaki meselenin S-400 ya da HALKBANK davası olduğunu hiç sanmıyorum...
Kameralar önündeki gülümsemeler maalesef gerçekleri tam olarak anlatmıyor bazen...