DEVAMLI anlatmaya çalıştığım BÜYÜK SAVAŞI ve TARAFLARI sık sık buraya taşıdım...
Kimsenin kısır tartışmaların içinde kalmasını istemiyordum.
Benim dünyayı değiştirecek gücüm yoktu. Sıradan, kendi halinde bir gazetecinin ne iddiası olabilir ki. Ancak en azından anladığımı aktarmalıydım.
Şuursuz tartışmalarla içeride zaman harcanırken yeni dünya kuruluyordu. Şaka gibi ama burada kimse bunlarla ilgili değildi. Tartışmalara bakınca bayılacak gibi oluyordum...
29 Ağustos 2019'da şunları yazdım...
Daha CORONAVİRÜS yok, salgın yok, Vuhan yok, aşı yok, test yok, yoğun bakımlar yok, ölümler yok, kapanma yok, kısıtlama yok, ekonomik çöküş yok... Yani her şey olağan ritminde gidiyorken... HATIRLAYALIM...
"AMAZON ormanları gibi dünyanın ikinci akciğeri KONGO da yanıyor. UYDU FOTOĞRAFLARINA
BAKINCA bunun bir tesadüf olamayacağı ortada. Uzaydan dünya ateş topu gibi görünmekte.
Kim yakıyor, neden yakıyor, ne amaçla yakıyor? Büyük bir savaşın veremeyeceği zarar verilmekte. Akıl dışı saldırılar bunlar. Belli ki hesap var!
Birinde 50 bin, diğerinde 70 bin ayrı noktada yangın çıkıyorsa artık bu SAVAŞ HALİDİR!
Kongo, yüzölçümünün 5'te ikisini kiraya verdi. Bunun büyük bölümü ise Çinli şirketlere kiralandı. Kongo Havzası'nın yanması, Çin arazisinin işlevini kaybetmesi anlamına geliyor.
Çin'in başta İpek Yolu olmak üzere, kobalt, petrol ve altın madenleriyle ilgili gelecek planlarının büyük yara almasına neden oluyor. Ayrıca Amazon ve Kongo Havzası'nın yanmasıyla birlikte küresel ısınmanın artacağını, bu durumun da Çin'e yıllık 370 milyar dolarlık bir ek maliyet getireceğini düşünürsek, yangınların hedefinde Çin Halk Cumhuriyeti'nin olduğu gayet açık... Çin, Lityum-iyon pillerin tek hammaddesi olarak adlandırılan Kobalt'ın Kongo'daki tüm haklarını kiraladığı araziyle almasıyla birlikte, hibrit ve elektrikli otomobillerin üretimini de kendine bağlayacaktı. Dünya kobalt üretiminin yüzde 63'ü Kongo'daydı. ORMANLA ATEŞLE Washington elindeki en büyük kozu kullandı..." Bununla kalmamış, işin özüne dalmışım...
"DAVOS çok önemli isimlere ev sahipliği yapmıştı. Benim aklımda kalan Cüneyt Zapsu'nun sözleri olmuştu... 'Dünya Ekonomik Forumu siyasi bir sirk değil sadece.
90'ların başında ilk geldiğimde kök hücre konuşuluyordu, 15 sene sonra dünyanın gündemi oldu. Bu sene dikkatimi çeken, beni de rahatsız eden bir konu...
Prof. Harari'nin oturumuna girdim, bazı notlar aldım... Çok değil, 15-20 yıl sonra insanların bambaşka bir cins haline gelme durumu var. Şu an son insan jenerasyonu... Bizden sonraki jenerasyon bağımsız olarak yaşayamayacak... Küçük bir ELİT GRUP idare edecek insanlığı, sadece memleketleri değil' diyerek tabloyu ortaya koymuştu." "Beynimiz HACK'lenmeye başlandı bile" yorumuyla bitirmişim...
SONRA DA CAN ALICI
YERE GELMİŞİM: "Beyin dalgaları bir takım biyometrik sensörlerle ölçülmeye başlandı.
Bunlar elektrik akımına çevrilerek analiz ediliyor.
Sizin ne düşüneceğinizi, birini gördüğünüz an nasıl reaksiyon vereceğinizi anlamaya başladılar... Kurtulmanın imkânı yok. Siz akıllı telefon kullanmasanız bile yanınızdaki kullanıyor. Veriler ışık hızıyla depolanıyor... Bundan sonra, bu biyoteknolojinin sahipleri bizi yönlendirecekler..." YANİ CORONAVİRÜS'ün dünyayı değiştirmek için laboratuvarda yapıldığını, yapılacağını ortada bir şey yokken yazdım... Hele hele EPSTEIN DOSYASINA benden başka eğilen yoktu. Jeffrey Epstein'in cezaevinde öldürülmesi de sahip olduğu kayıtların yeni sahibini beklemesi de AMAZON VE KONGO YANGINLARIYLA
YAKINDAN İLİNTİLİYDİ...
Epstein ve arkasındaki oluşum CORONAVİRÜS'ün mimarlarıydı.
Harvard'dan Vuhan'a uzanan bir yolculuk bu aklın ürünüydü.
Kimse girmek istemiyor, anlamaya yanaşmıyordu.
Epstein yakalanıyor, sorgulanıyordu...
"Karayipler'de minicik bir adada 230 milyon dolara kurduğun DNA teknolojisi şirketine kalifiye adam nasıl bulacaktın?" sorusuna "Harvard ve MIT'ten (Massachusetts Institute of Technology) getirecektim" cevabını veriyordu... Sorgu hakimi dalga geçiyordu: 5 yıl boyunca ADA'dan bu üniversitelere öğrenci mi yollayacaktın...
Epstein'ın HARVARD'da ofisi vardı. Bunu sağlayan Prof. Martin Nowak'tı. Nowak dünyanın en iyi BİYOLOĞU ve MATEMATİKÇİLERİNDENDİ..
Bağışlar ve para yağıyordu. BİYOLOJİK DÖNÜŞÜM BÖLÜMÜ kuruluyordu... 40 kez Harvard'da görülmüştü Epstein... Nowak'ın yanındakilerden biri de Allison Hill'di. Bu isim de şimdilerde çok güncel bir kişilik olan Dr.
FAUCHİ ile çalışmaktaydı.
National Institutes of Health'de.
Çalıştıkları alan da HIV virüsüydü. Nobel ödülü alan biliminsanları "CORONA'da HIV virüsü var" diyecekti salgın başlayınca...
Salgın ya da CORONAVİRÜS dünyanın tepesindeki kavganın ABD içinde, CIA içinde dışavurumuydu!
Çok uzun zamandır yazdığım gibi ÇİN'i meydana getiren, büyüten, ABD'nin karşısına çıkaran bir akıl, bir şema, bir organizasyon var. Bunların adresi de LONDRA...
Buradan filizlenen tarihi akıl önce ÇİN'i büyüttü, sonra da İPEK YOLU ile istediği dünyayı işaret etti. Para da, ticaret de, ittifaklar da değişecekti.
Değişmeliydi. Amaçları buydu.
COVID-19 da bunun için olmazsa olmazdı... Her şey değişeceği için TÜRKİYE'nin BATI ittifakında kalıp kalmaması da gizli manşetti. Ankara ile Washington arasındaki gerginliğin altında yatan sebep bu... Muhalefete bakın. Daha dün Davutoğlu ve Karamollaoğlu Ankara'ya ÇİN TEPKİSİ gösterdi... Kılıçdaroğlu ya da Babacan farklı mı? Değil!
Akşener başka mı düşünüyor?
Hayır...
Hepsi ÇİN tepkisi üzerinde ittifak yapmış durumda.
Dolayısıyla Londra'ya ve onların kuracağı sisteme itiraz etmekteler.
Bu ağızbirliği ve duruş hepsini Washington-Berlin hattına misafir etmekte... AK Parti ile MHP de Londra-Pekin eksenine göz kırpmakta...
Osman Kavala da Selahattin Demirtaş da HDP'nin geleceği de ekonomik program da hepsi ama hepsi TÜRKİYE'nin tercih edeceği YÖN ile ilgili...
ABD'nin YAPTIRIM uygulaması da... Nasıl AMAZON ya da KONGO yangınları büyük hesaba dahilse bizim tercihimiz de böyle... Berlin- Washington Çin'in AFRİKA'da inanılmaz güçlü olduğunu biliyor.
Türkiye de Pekin'e yanaşırsa ORTADOĞU ve AVRASYA da gidecek korkusu yaşıyor.
Her sancı tepedeki savaşın görünen yüzü...