Amerika Birleşik Devletleri'nin YAPTIRIM uygulaması, Avrupa Birliği'nin sahne almak için sıraya girmiş olması, Çin'in DOĞU'dan yükselmeye devam etmesi, ülkelerin saflarını belli etmesi, AŞI ile ülkelerin kapanması, ekonomik değişimin kapıya dayanması ve çok kişinin olan bitenden haberi olmaması...
Yerli-yabancı medyaya bakıldığında SLOGANLAR dışında çok fazla bir şey bulmak mümkün değil gibi... Öncelikle DÜNYA ÜZERİNDE MÜCADELE EDENLERİN KİM OLDUĞU BİLİNMİYOR. Dolayısıyla Türkiye'nin pozisyonu hakkında kalıplar dışında tanım yapılamıyor...
Çin'i, Çin'i meydana getiren AİLELERİ, AKLI, BİLİMİ anlamadan bir adım yol alınamaz. Çin gündeme gelince gidilmesi gereken tarih 1839'dur! Bu tarihte ÇİN, AFYON ticaretini durdurmak için harekete geçti. İngilizler'e ait GUANGZHOU'daki tüm depolara baskın düzenledi. Mallara el koydu. Gerginlik aldı başını gitti. Gelişmeler SAVAŞI kaçınılmaz kıldı. Çin yenildi. Limanlar İNGİLİZLER'e kaldı... Dolayısıyla ticaret de... Para da... Kazanılan para rakamlarla izah edilecek gibi değildi... Bu işin aklı kurgusu ve organizatörü ise OSMANLI vatandaşı iki aileye, iki isme aitti... Sassoon'lar ve Kadoori'ler... Bu iki aile dünyanın gidişatını değiştirdi. Ticaretin nasıl yapılacağını herkese öğrettiler. Muazzam bir akıl, muazzam bir bakış açısı ve örgütlenme biçimi ortaya koydular... İNGİLİZ İMPARATORLUĞU'nu yeşerten büyüten isimlerdi... Şanslıydım... Bucalı'ydım... Buca-Alsancak Demiryolu'nda büyüdüm. Alsancak bu yolla GUANGZHOU'ya bağlanıyordu. Başka şehirlerde olmayan KÖŞKLERİN arasında yürüdüm. Çin'deki ticaretin bir ayağı bizim doğduğumuz sokaklara kadar uzanıyordu yani. Zenginliği Buca'nın efsane ismi Mr. FORBES'de görüyorduk... ŞATOLAR, KÖŞKLER ÇİFTLİKLER...
Neyse...
Geçen süre içinde evliliklerle Çin içinde önemli kavşaklar yeşertildi. Canlı tutuldu... Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Romanov'ların, Osmanlı'nın, Habsburglar'ın yıkılmasından sonra ÖZENLE büyütüldü. DOĞU parlayacaktı. Çin'e giden bütün AKIL İngilizler'e aitti. Çin'de ortaya çıkması ÇİNLİLER'e ait olduğu anlamına gelmiyordu... Dün de bugün de... Ve ardından büyük FİNANSAL AĞ inşa ediliyordu. Çok önemli BANKALAR sahne alıyordu... Hong Kong merkezdi...
Tam da bu noktada yapılan güncel değerlendirmelerde İngiltere'yi görmeyince gülüyorum. O akıl, o kurgu, o operasyon kabiliyeti olmadan hiçbir şey tam olarak anlaşılmaz ve anlatılmaz... Evet Çin büyüdü, büyüyecek de... Çin'in yürümesi ABD'nin geri çekilmesi, küçülmesi, sınırlı hale gelmesi demektir. "Çin" kelimesini gördüğünüz an yanına Londra'daki işbirliğini, aklı koyun... ŞART!
ABD'nin Türkiye'ye uyguladığı YAPTIRIM'ın arkasında büyük savaş yatmakta... Washington-Ankara yakınlaşması olmazsa tansiyonu daha da artıracak adımların arkasında da aynı neden bulunmakta... Benim de sık sık yazdığım gibi aradaki TİCARET SAVAŞI ana motivasyon değil. Olay çok daha karmaşık ve derin. Medyada bulunmayacak kadar hem de... Şu an dünyanın tepesindeki kavganın pek çok cephesi var. Bunlardan öne çıkanlar GÜNEY ÇİN DENİZİ ve AFRİKA... Savaşın ana iki üssü burası! Güney Çin Denizi, Pekin'deki ekonomik ve siyasi gündemin ilk sırasında yer alıyor. Çin'i dünyanın ikinci büyük ekonomisi yapan ve en büyük ekonomi yapmayı amaçlayan proje, İpek Yolu'nun deniz bölümü burada yatıyor. Her yıl yaklaşık 5 trilyon dolarlık ticaret denizden gidiyor. Filipinler, Malezya, Brunei, Vietnam ve Tayvan, bölgedeki diğer oyuncular. TAYVAN çok ama çok öne çıkacak. Biden koltuğa oturduktan sonra bunu göreceğiz...
ABD donanması buralarda serbestçe gezmek dolaşmak niyetinde. Amaç buradaki TİCARETİ BİTİRMEK, ENGELLEMEK, SABOTE ETMEK... Gerektiği anda... Bunun için de DENİZ yapılanması hızlı ve gizli bir şekilde PENTAGON'da sürmekte... "Bir günde ÇİN GÜÇLERİNİ TASFİYE ETMELİYİZ" bile konuşulmakta. Durum bu kadar ciddi... Hong Kong'un bir türlü huzur bulamaması gerginlikler yaşanması öğrencilerin sokaklarda polisle çatışmasının altında da PAYLAŞIM SAVAŞI yatmakta. GÜNEY ÇİN DENİZİ yatmakta... Hong Kong kapı...
Afrika da Çin için olmazsa olmaz... Afrika, Çin'e önemli ekonomik kaynakları cömertçe sağlıyor. Çinli inşaat şirketleri için de bol miktarda kâr fırsatı sunuyor. Çin'in yaptığı ucuz ürünler için bir pazar oluşturuyor. Ayrıca Afrika, Çin için Latin Amerika'ya bir köprü kurmasını da sağlıyor. Daha da önemlisi, Afrika ülkeleri Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlarda Çin için dostça sesler söylüyor. Afrika, Çin için uygun ve kolay bir partner haline geldi. Çinli liderler her yıl her Afrika başkentine heyetler gönderiyor. Çin için altyapı projelerini güvence altına almak için çalışıyorlar ve ticaret anlaşmaları öneriyorlar. Afrika'yı Çin için "ikinci bir kıta" haline getiriyorlar. ABD de buna karşı JAPONYA kartını burada sahaya sürdü. Pekin ile Tokyo karşı karşıya geldi.
Hala birileri anlamasa da Türkiye büyük oyuncu olduğu için AFRİKA'da sahne aldı... Sudan'da da Somali'de de bu nedenle rol üstlendi. Cibuti gibi kritik bir virajda öne çıktı. Hepsi büyük dengedeki önemli koordinat içindi. Masada söz hakkı elde etmek içindi... Sudan'daki DARBE de aslında Türkiye'ye karşıydı. SEVAKİN ADASI'nın Ankara'nın merceğinden uzağa itilmesi de... 30 yıllık iktidarı biten Ömer El Beşir Türkiye'ye, BAŞKAN Erdoğan'a çok yakın bir isimdi. GÜNEY ÇİN DENİZİ ile başlayan DENİZ İPEK YOLU'nda Türkiye önemli virajlara BAYRAK dikiyordu. Haliyle bundan rahatsız olanlar vardı. Zaten sık sık buraya taşıdığım gibi 2013'ten sonra TÜRKİYE ile ABD arasında, Türkiye ile ALMANYA arasında büyük pürüzler çıkmaya başladı.
BATI'dan kopan Londra üzerinden Pekin'e yanaşan bir Ankara görüntüsü vardı. Bu, haliyle ABD-AB ittifakının canını sıkan elini zayıflatan bir durumdu. Afrika'da MÜSLÜMAN KİMLİĞİYLE Türkiye önemliydi. Körfez'de yani enerjinin kalbinde de... Kafkaslar gibi İpek Yolu'nun diğer ayağında da... Aynı çerçeveden bakıldığında Azerbaycan'a destek olunması ERMENİSTAN'ı mağlup etmekten çok arkadaki ABD-AB birlikteliğine karşı adımdı. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo da bunu dile getiriyor ve Türkiye'nin silahlanma trendine karşı çıkıyordu. "Türkiye'nin giderek artan askeri kabiliyetleri bir endişe kaynağı" diyordu. YAPTIRIMLAR da bu nedenle geliyordu.
Biden-Merkel-Macron ittifakı, yanlarına KÖRFEZ'i alarak Güney Çin Denizi'nden Doğu Akdeniz'e kadar uzanan hatta Londra-Pekin cephesiyle mücadele etmek durumunda. Türkiye de tam merkezde... Çatışmanın da ortasında yani... Bunu da iç siyasete bakınca görmek hiç ama hiç zor olmuyor. Dünyanın tepesindeki YARILMA burada da net olarak ortada... ABD yaptırımlarına elbette her parti karşı çıkacaktı. Aksi zor! Ancak iş siyasete gelince MUHALEFETİN tamamı ABD-ABD çizgisinde olacaktı...
Foreign Policy "Türkiye'nin ana muhalefet partisi CHP'nin başını çektiği bir hükümetin ABD'ye ve AB'ye karşı daha az düşmanca davranacağını ummak için kesinlikle bir neden var" diye yazdı! Peki ben ne yazıyorum uzun süredir! İTTİFAKLAR BELLİ... Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş davalarına bakın! Eğer SERBEST KALMAZLARSA Ankara Washington'la yürümeyecektir. Ardından KAVGA büyür! Türkiye, Londra-Pekin ekseninde yerini alır. Gelişmeler bu çerçevede olacaktır... Yaşanacak olanlara bu ÇERÇEVEDE bakın.